Sanat alanındaki 'popstar'lıkta gözümüz yok

Güncelleme Tarihi:

Sanat alanındaki popstarlıkta gözümüz yok
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 11, 2011 00:00

Ulusal koleksiyonlardan ziyade uluslararası koleksiyonlarda yer alıyorlar. İstanbul Modern'de 'Sliver' serilerinden 'Duo' adlı bir işleri var. Hem ikili hem de anonimler. 1998'de :mentalKLİNİK'i kurdukları andan itibaren birçok solo ve karma sergiye imza atan Yasemin Baydar ve Birol Demir 17 Eylül'de Galerist'in İstanbul'da Hasköy İplik Fabrikası'ndaki mekanında 'That's Fucking Awesome' isimli sergilerini açıyor. Ekim sonunda Paris'teki FIAC fuarı sırasında ':mentalKLİNİK'in bu sergiyle aynı adı taşıyan bir kitabı çıkıyor. :mentalKLİNİK'in görünmezlik kalkanlarını Baydar ve Demir ile konuşarak biraz aralamaya çalıştım...

Haberin Devamı

Serginin, retrospektiften ziyade introspektif bir sergi olduğunu söylüyorsunuz. Geriye dönük bir sergi olmadığından mütevellit mi bu tanım?Jérôme’un tanımıyla :mentalKLİNİK'in çok yönlü dünyasını gösteren introspektif bir sergi olacak. Bizim zaman algımız da bu tanımı destekliyor. Günlük hayat, Twitter, Facebook gibi sosyal medyayla beraber anlık haberleşmeye bu kadar açıkken, aslında yaşadığımız anı kaçırıyoruz. Bizse anı geniş bir zaman dilimi gibi görüyor ve gelecekle geçmişi yaşadığımız yekpare geniş bir an tasarlıyoruz. Eskiden gelecek fikri bir umutken artık korku ve bilinmezlikle dolu. Bu yüzden bizim kuşak geleceği kurtarmak için çalışıyor. 'Self' sergimizde 'geniş zamanlı bir şimdi' kavramını kullanmıştık. Gelecek, geçmiş ve bugün arasındaki sınırları kaldıran bir kavram. İntrospektif fikri de biraz öyle.

/images/100/0x0/55eaf51df018fbb8f8a1a6dd

Haberin Devamı

Peki sergide hangi dönemin işleri olacak?

Serginin çoğu, son dönem işlerden oluşuyor. 'Untitled', 'Sliver' ve 'Slider' serisi, 'Double Cherry' ve 'Moet' gibi 3 boyutlu işlerimiz ve 'Whiff', 'Affect' video'ları, ayrıca internet dünyasının hayatımıza kattığı 'favorite' yıldızlarından esinlenen 'Favorite' sergileyeceğimiz işler arasında. Tüm sergiyi birbirine bağlayan bir unsur olarak sesi kullandık. Sesler izleyiciyi ‘That’s Fucking Awesome’dan öte bir yoruma davet ediyor.

Hasköy İplik Fabrikası bir hayli geniş. Nasıl değerlendireceksiniz bu mekanı?

Sergiye bir perdeden giriyorsunuz ve başka bir kapıdan çıkıyorsunuz. İzleyicinin algısını içeriye hapsetmek için kapalı bir mekan kurduk. Gerçek dünyadan eksiltilmiş bir mekan gibi. İçeri girersin, çıkacağını da bilirsin ama algın içeride daha açıktır, çünkü mekan ve içindekiler zaman talep eder.

/images/100/0x0/55eaf51df018fbb8f8a1a6df
Anın kısalması da söz konusu sanki ya da tahammül süreleri azaldı...

Haberin Devamı

Her gün Youtube ya da başka bir ağdan gelen ve bizi kısacık bir süre, bir diğeri gelene kadar meşgul eden görüntülerle oyalanıyoruz. Bu da izleyicinin tahammüllerini şekillendiriyor. Biz kısa ve tekrar eden, aynı zamanda mevcut anı yüksek çekim hızıyla artıran video işler üretiyoruz. Değişen algılar ve davranış biçimlerini takip etmek güncelliğin bir parçası. İzleyicinin bakışı çok anlık. 'Whiff' de böyle. Anlık bir fışkırma var. İnsan patlamayı görmek istiyor. İnsanlar artık arzularını ve isteklerini, içinde oldukları ana hapsetmiş durumda. Anında bir heyecan duymak istiyor, bunu daha sonra devam ettirme isteği yok; o ana bakmak istiyor.

KÜRATÖRLE ÇALIŞMAK BİZİ ÖZGÜRLEŞTİRDİ

Haberin Devamı

Farklı disiplinleri birlikte kullanarak üretim yapıyorsunuz. Bu acaba sanatın tek başına büyük bir güce sahip olmadığına inandığınızdan mı?

/images/100/0x0/55eaf51df018fbb8f8a1a6e1
Tek bir disiplin, tek bir konuya çözüm üretemez. Birçok disiplin yan yana gelir ve bu da politik bir şeydir zaten. Sanatın eskiden olduğu gibi değiştirici, dönüştürücü gücü olduğuna inanmıyoruz. Ama sanat, birçok alanı içinde konuk etmeye, barındırmaya müsait. Üretim yapabileceğimiz bir alan olarak içindeyiz, ama sürekli sınırlarını genişletmekle ilgileniyoruz.

Belki de sanatın şansı, didaktik olmayışı mı?

Sanat her şeyi çözecek bir ilaç ya da hap değil. Bizim için en cazip yanı, mimari ya da tasarım gibi gerçek bir fonksiyonu olmaması. O fonksiyonsuzluk, içinde geniş ve soyut bir düşünce alanı barındırıyor.

Haberin Devamı

'Pop-up sergi' ne demek?

/images/100/0x0/55eaf51df018fbb8f8a1a6e3
Şehrin sanat alanının dışında bir anda var olup bir anda yok olacak bir sergi olduğu için, pop-up. :mentalKLİNİK mekanında yaptığımız sergilerde de zamanlama ve programsızlığı açısından böyleydi. Galerist bu mekanı kısa süreliğine bir sanat alanına ve çekim merkezine dönüştürüyor.

Jérôme Sans ile işbirliği yapmaya nasıl karar verdiniz? Üçüncü bir aklın artıları eksileri neler oldu?

Jérôme bu sene mayıs ayında Hong Kong'da işlerimizi görüp beğenmiş. Bu şekilde tanıştık, sonra Art Basel'de bir araya geldik. O İstanbul'a geldi gitti, biz Fransa'ya gittik. Jérôme'la bu ilişkiye başladığımızda eserlerin çoğunu zaten üretmiştik. Aslında işleri Jérôme'a teslim ettik ve o sergiledi. Daha önce sergilerimizde yerleştirme ve düzen konusunda kendi hükmümüzü kuruyorduk. Bu durum bizi çok heyecanlandırdı, yeni bir sergiye bakar gibi olduk. Bizi özgürleştirdi, hem de kendi adımıza yenilikçi oldu.

Haberin Devamı

Â

/images/100/0x0/55eaf51df018fbb8f8a1a6e5
SEKÄ°Z ROBOT SÃœPÃœRGELÄ° PUFF

 Üretim ve tüketim alışkanlıklarını sorguluyorsunuz.

Bugünün düzeninde birey aynı zamanda hem tüketen hem de üreten (prouser). İnternetle gelişen dünyada, her işlem markalara bilgi sağlıyor. Firmalar böylece ne üreteceklerine karar veriyor. 20. yüzyılda insan ve nesne arasında gerilimli bir ilişki vardı. Nesne insanın önüne geçti, insan nesnenin gerisinde kaldı gibi, ancak 21. yüzyılda insan ve nesne data olarak eşitlendi. Yeni teknolojiler ve kimyayla malzemeler içerik, kullanım ve nitelik olarak yenileniyor. Günün estetiğini yeni malzemeler belirliyor. Geçmişte ağır olan bir malzeme bugün aynı görüntüde ama çok daha hafif olabiliyor mesela. Bu yüzyıl ‘hafiflik’ yüzyılı.

2009 Art Basel'in en çok konuşulan işi 'Puff'tı...

/images/100/0x0/55eaf51ef018fbb8f8a1a6e7
Bu işte fıskiyelerden parlak glitterler (simler) fışkırıyor ve günlük hayatta kullanılan sekiz tane robot süpürge var. Kendi başlarına hareket edebiliyor, toz gördükleri anda temizlemeye başlıyorlar. 'Ideosentrik görev' ve 'ideosentrik güzellik' demiştik buna, biri güzel olan fışkırtma eylemini yaparken diğeri de görevini yapıyor. Herkes burada bir interaktivite olduğunu sanıyordu, ama yok, tozla robot arasında bir git-gelden ibaret. Erotik de bir ilişki aslında. İnanılmaz bir teknoloji olmamasına rağmen ileri bir teknoloji kullanılmış gibiydi. Hatta fuarda gelip "Türkler'in böyle bir teknolojisi var mı?" diye soranlar bile oldu. Halbuki süpürgeler 300 dolar, biz üstlerini kapattık sadece.

Uzun zamandır üretiyorsunuz. Yine de piyasada bir anda şöhret kazanmak, bir kategoriye oturtulmaktan ziyade sessiz ve sağlam adımlarla ilerlemeye dikkat ettiğinizi düşünüyorum...

Kendi hayat bakışımızla ilgili bu. Sanattaki 'popstar'lıkta gözümüz yok. Bize göre ilerleme ya da gerileme olmamalı. Bu bir üretim süreci. Gerhard Richter iyi bir

/images/100/0x0/55eaf51ef018fbb8f8a1a6e9
örnek, sürekli üretiyor, seriler yapıyor, sergiler açıyor. Her zaman parlak. Ama en parlağa atlayan ve sonra düşen bir yıldız değil. Anlık parlamalar değil devam eden bir ışıma peşindeyiz ve sadece yaptıklarımız değil, reddettiklerimizin de bizi var ettiğine inanıyoruz.

 'That's Fucking Awesome'da bizi neler bekliyor?

iPad gibi yeni teknolojiyle üretilen nesneleri kutudan çıkarıp ve eline aldığın an ne hissediyorsan, serginin tüm hissi de o. Bugün arzulanan nesneye ulaştığında gördüğün tek şey parlaklık ve mükemmeliyet; nereden geldiğine inanamadığın bir şey. İnsanlar sanattan büyülenmek istiyor; biz bu arzuyu fazlasıyla kışkırtıyoruz. İşlerin genel estetiğinde bugünün tatmin olmamış kuşağı var, kendini cazibeye ve erotizme çok kaptıran ama aynı zamanda hep mesafe koyan bir estetik. İlk anda soğuk ama cazibeli, ikisi bir arada; kararsız kalıyorsunuz.

 Yeni burjuvazi sanatla eski burjuvaziyle arasında fark yaratıyor

 Bugün ticaretin dışında bir dünya yok. Sanatçının eserini satması, sanatçının üretimine devam etmesiyle ilişkili. Bu bizim sorun haline getirdiğimiz bir konu değil. Sanat da diğer alanlar gibi reklamın dilini kullanıyor, ilan veriyor, PR yapıyor... Dikkat ettiğimiz davranış biçimleri var, mesela kendi eserimizi müzayedeye koymuyoruz. Şu dünyada eser dediğimiz şeyin borsada işlem gören bir hisse senedinden hiçbir farkı yok, bunu artık herkes biliyor. Sanat, yeni burjuvazi ile eski burjuvazi arasında bir fark yaratmak için önemli bir rol oynuyor. Aradaki farkı sanattan başka bir emtia yaratamıyor, o yüzden de sanat alımı moda haline geldi Türkiye'de. www.mentalklinik.com

/images/100/0x0/55eaf51ef018fbb8f8a1a6eb


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!