Salkım Hanım’ın Taneleri

Güncelleme Tarihi:

Salkım Hanım’ın Taneleri
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2001 00:00

Estetik ve yazınbilimin yasaları doğruyu gösterir: Bir roman ya da öykü kahramanın gerçek hayatta benzeri yoktur, biriciktir. Bir kurmaca (fiction) olduğu için hayatta gerçek karşılığı yoktur.Kurmaca imgeyi döviz bozdurur gibi bozduramazsınız!Hukuk yasaları da genellikle doğruyu gösterir: Suç bireyseldir. Gerçek hayatta bir kabzımal bir televole mankenine tecavüz ederse, sadece tecavüzcü kabzımal cezalandırılır. Bütün kabzımallar değil.Bir romanda ya da filmde bir kayınpeder gelinine tecavüz ederse, bu eylem hiçbir ulusu, hiçbir halkı, hiçbir sınıfı, hiçbir mesleği ilgilendirmez. Bir roman kahramanı, romanın kurgusu gereği gelinine tecavüz etmiştir. O kadar! Romancı, roman bağlamında ve kurmaca düzleminde, gerekli görürse, bu tecavüzün gerekçelerini, nedenlerini açıklar, sonuçlarını irdeler.*Yılmaz Karakoyunlu 'Romandaki Paşa, Hamidiye Alayı paşasıdır' derken bir roman yazarı olarak yanılıyor. Tecavüzcü Paşa'nın Hamidiye Alayı'ndan olması bütün Kürtleri kapsamadığı gibi Osmanlı paşası ya da Cumhuriyet generali olması da Türklüğe fatura edilemez. Bir aidiyeti olsa da bir kurmaca kahramandır 'Paşa', referansı gerçek hayata değil romanın metnine yöneliktir.Bir romana ait bir kurmaca olayı, gerçek yaşama ve 'şerefli Türk ordusunun mensupları'na gönderme yaparak savunmaya kalkışmak, ne yazın kuramı ne de deontolojisi bakımından, bir roman yazarına yakışır. Evkaf'tan emekli Emrullah Bey, 'Hiçbir Türk (ya da Kürt) gelinine tecavüz edecek kadar şerefsiz değildir!' diye romanın yazarını mahkemeye vermeye kalkışacak olursa, buna ne diyecek Yılmaz Karakoyunlu? İstisna da olsa geliniyle yatan ya da ona tecavüz eden Türk ya da Kürt yok mudur?*MHP'li Ahmet Çakar'a gelince: Kendisinde yeterli oranda edebî bilinç olmadığı görülüyor. Yazarlarımızın ve eleştirmenlerimizin çoğunda bulunmayan bu bilinci bir milletvekilinde aramak da gereksiz zaten. Bir erkek bir kadına Türk, Kürt ya da Fransız olduğu için, veya kayınpeder, kayınbirader ya da enişte olduğu için tecavüz etmez, bir cinsel, zihinsel ve ruhsal dürtü ve saplantı nedeniyle tecavüz eder. Akrabalık ortamı ancak tecavüzü kolaylaştırabilir. Çok özel zamanlarda, savaş gibi özel durumlarda, kollektif bilinçsizlik durumunda tecavüz olabilir. Bu tecavüzler, gerçek hayatta bile, kitleselden çok bireyseldir.Estetikçi Moissej Kagan, 'Kural olarak, bir sanatçı, yaşamın somut görünüşleri içinde kendi aradığı ölçüde tipikliği, güzelliği, büyüklüğü, ya da hiçliği, komikliği bulamaz. Onun için, kendine gerekli gördüğü imgeyi, yaşamın çeşitli görünüşleri içinden bulup çıkardığı tikel öğelerden inşa etmek zorundadır' der.Demek oluyor ki tecavüzcü kayınpeder kadar tecavüze uğrayan gelin de bireşimsel (sentetik) bir imgedir. İlkel planda bir erkeğin bir kadına tecavüzü söz konusudur. Ancak bir yazınsal yaratı ortamında ahlakî, toplumsal ve tarihsel bir anlam kazanır. Bir erkek, bir romanda ve gerçek hayatta bir ulusal ve sınıfsal kimliğe bürünerek bir kadına tecavüz edebilir ya da onunla gönüllü olarak yatabilir. Aynı şey kadın için de söz konusu olabilir. Görenler, 'Gece Bekçisi' ve 'Hiroşima Sevgilim' filmlerini anımsayabilirler. Bu çok özel durumlar, kuşkusuz, bir sanat yapıtının konusu olduğu kadar psikanalizin de nesnesidir.*Ahmet Çakar neyi tartışıyor? 'Salkım Hanım'ın Taneleri' filminde anlatılan ve Varlık Vergisi'nin yarattığı trajedilerin yaşanmadığını mı söylemek istiyor? Bunlar dönemin gazete ve dergilerinde, birçok devletin resmî arşivlerinde yer alan doğrular ve gerçekler. Bunları inkár etmek mümkün mü ve mümkün olsa ne işe yarar? Ayrıca, edebiyat ve sanat aracılığıyla tarihsel gerçek ve doğruları ne inkár etmek, ne onaylamak ne de onaylamamak mümkün.Bu nedenle romancı Yılmaz Karakoyunlu da, MHP'li veriştirmen Ahmet Çakar da, gazetelere bu olayla ilgili demeç veren sanatçılar da, köşe yazıcıları da boşuna konuşuyorlar. Bir sanat yapıtından, bir cinayetin görgü tanığı tavrı ve ağzıyla söz edemezsiniz!*Bitirirken, soru yerine de geçecek üç uyarım var:-Bir romancı, yazınsal söylemin olanakları varken, yapıtını politik jargonla savunamaz!-Sanat yapıtlarına çatarak, yazar ve sanatçıları vatan haini ilán ederek milliyetçilik yapılamaz!-Toplumun zihninde Varlık Vergisi ile Yahudi cemaati özdeşleşmişken, romanın Yahudi kahramanını filmde Ermeni'ye dönüştürmenin herhangi bir sanatsal ve teknik zorunluluğu yoktur! Bu nedenle, filmin, dekor sanatının olanaklarından habersiz senaryo yazarının 'Yahudi cemaati, sinagogda çekim izni vermeyince filmdeki Yahudileri Ermeni yaptık' açıklaması çok komik geldi bana.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!