RIDLEY SCOT'TAN YOLA ÇIKILARAKSÄ°NEMA ANLAYIÅžINA BÄ°R SALDIRI(HAYIR, DÜÅžÜNCELER) Gladiator filmiyle bir kez daha yönetmen konusunda hayal kırıklığına uÄŸratıldık.

Güncelleme Tarihi:

RIDLEY SCOTTAN YOLA ÇIKILARAKSİNEMA ANLAYIŞINA BİR SALDIRI(HAYIR, DÜŞÜNCELER) Gladiator filmiyle bir kez daha yönetmen konusunda hayal kırıklığına uğratıldık.
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 14, 2000 00:00

RIDLEY SCOT'TAN YOLA ÇIKILARAKSÄ°NEMA ANLAYIÅžINA BÄ°R SALDIRI(HAYIR, DÜŞÜNCELER) Gladiator filmiyle bir kez daha yönetmen konusunda hayal kırıklığına uÄŸratıldık. Biliyorum biraz geç kaldım ama yazı bu film merkezli deÄŸil.Ridley Scott, sözde bu film için biçilmiÅŸ kaftan, daha önceki bilimkurgu filmlerinde görüldüğü gibi bambaÅŸka dünya yaratmada, hava ve ortam yakalamada üstüne yok. Bunlar doÄŸru, ama bir yönetmeni bu kadar büyük projelerin başına geçirmek için bundan fazlasına ihtiyaç var. Bu adam bir de 'oscar'a aday olmuÅŸ daha önce, hayret!Ridley Scott'un gerçeklik adına görsellikten rahatlıkla taviz verdiÄŸi -ki bu daha sinema tarihinde görülmemiÅŸ bir hata veya bu hatanın yapıldığı filmler sinemada deÄŸil televizyonda oynar- daha filmin başında belli oluyor...Ä°lk savaÅŸ sahnesi hemen deÄŸiÅŸen kamera çekimleri ve kimin kime vurduÄŸu her 5 saniyenin ancak birinde anlaşılabilen görüntülerin kılıç, at sesleriyle harmanlanmasından oluÅŸuyor. Sonuçta seyirci o sahnelerden ne etkilenebiliyor, ne de doÄŸru dürüst tad alabiliyor. Onca çekim ve uÄŸraÅŸ yerine o muhteÅŸem savaÅŸ alanını ve orduların diziliÅŸini gösterdikten sonra 'SavaÅŸ oldu, Maximus ve ordusu kazandı' deseydiniz hemen hemen aynı kapıya çıkardı. Braveheart'taki savaÅŸ sahneleri bile, her ne kadar herkes 'Mel Gibson geliyor çekilelim, yer açalım, o daha bi gösteriÅŸli savursun kılıcını, hem çekimlere de engel olmayalım' düşüncesiyle savaÅŸsa da bu filmdeki savaÅŸtan çok daha etkileyiciydi. Görüntüleri izleyince biri de 'bu nedir kardeÅŸim, belgesel mi çekiyoruz' diye sormadı mı?..BirbaÅŸka örnekle bu Ridley Scott eleÅŸtirilerini bırakıp asıl noktaya geliyorum. Russel Crowe, rahmetli Oliver Reed tarafından satınalınmış, ne kadar iyi dövüşüyor diye test edilecek. Ä°nsanın içini bir heyecan alıyor, bakalım bizi ne gibi bir sürpriz bekliyor, artık bu klasik sahneyi harika bir düşünceyle baÄŸlarlar diye ümit ediyorum. Ama daha ilk 'hero shot' çekimden belli oluyor ki bizim ÅŸaşırmamız nefesimizin kesilmesi yine olanaksız. Kamerayı dayıyorlar Russel Crowe'un önüne, bir tek Russel Crowe, doÄŸrudan, dev gibi duruyor. AyaÄŸa kalkıyor, podyuma geliyor, kamera hep onda!Halbuki kamerayı Russel Crowe'la beraber yürütse, çekimlere yerden o gladiator sırasının ayaklarını göstererek baÅŸlasa, Russel Crowe da durup onun yanısıra ilerlese kamera profilden veya arkadan, belki kısık bir müzik, herkes havaya girecek... Ama yok 'noolcağı belli arkadaşım, Maximus show geliyor' diyip hero shot'la öldürüyolar heyecanı, sonra da Russel Crowe silahı yere atıp dövüşmeyi reddediyor, o abartılı çekimler de havada asılı kalıyor. Sonuç, o rutin sahne, eski örneklerinden de kötü bir ÅŸekilde, insanı filmden soÄŸutarak kotarılıyor. Burda önemli olan Ridley Scott gibi Gladiator adlı çığır açması beklenen filmin başına gelecek kadar ün yapmış bir yönetmenden filmi sıradanlaÅŸtıran, sinemaya biraz ilgisi olan birinin rahatlıkla fark edebileceÄŸi hatalar (kendi örneklerimden söz etmiyorum :o) ) zinciri... Kaplanların suniliÄŸinden, büyüyüp küçülen Coliseum'dan bahsetmiyorum bile. Bu film halâ büyük yankılar uyandırıyorsa, hem sinema eleÅŸtirmenlerinin olumlu görüşlerini kazanıp hem de harika bir hasılat yaparak amacına ulaşıyorsa, bu 'zaten bir yönetmenden bu kadarı bekleniyor' demektir. Bu da insanı çoÄŸu genç yönetmenin yaratıcı çalışmalarına, 'sinema sanatı' denilen kavramın oluÅŸmasına yol açan, kiminin nefret ettiÄŸi, kiminin içinde ise fırtınalar koparan (ki bu son derece normaldir; herkesin sanatı kendine özgü ve eÅŸsizdir) filmlere sıfır prim veren Hollywood'u iÄŸrenç bir canavara dönüştürüyor. Bunun mevcut ekonomik sistemle olan baÄŸlantılarının bu yazıda yeri yok, ama zaten herÅŸey çok açık deÄŸil mi?.. Reklamlarda yaptığınız hataları, para için verdiÄŸiniz kurbanları bari 'Oscar'ları hak eden yapımlara vererek insanların dikkatini çekin, sinema anlayışını yavaÅŸ yavaÅŸ deÄŸiÅŸtirmeye baÅŸlayın. Yok, 'Oscar'larda da birincil kriter seyircinin beÄŸenisi. Milletin sinema anlayışını zaten siz yarattınız, kendi hatalarınız onlarda da mevcut, o zaman halkın nesine güveniyorsunuz?..Ä°ÅŸte bu yüzden Jack Nicholson gibi sinema dehaları rolleriyle hem altın küreyi alıp hem de raspberry ödüllerine aday olabailiyor (bakınız Hoffa). Adamı antipatik bulan eleÅŸtirmenler hoop onu en kötü erkek oyuncu yapıyolar. Halbuki adam o filmde (Hoffa) o kompleksli lideri buluyor, onu yaÅŸatıyor, kendisiyle veya oyunculuÄŸuyla ilgisi yok, adam rol yapıyor, rolü de antipatik bir adam. Zaten oyunculuk kendinle ilgisi olmayan karakterleri canlandırmaktır, yoksa medeni cesareti olan herkes oyuncu olabilir. (Bakınız: bizim yeÅŸilçam, yıllarca kendi yaÅŸantılarını oynayan bir sürü emekçi, Türkan Åžoraylar, Cüneyt Arkınlar... onların kabahati yok tabii, onlar kendilerinden bekleneni yapmış...)Benim size tavsiyem kitleleri hedefleyen hiçbir deÄŸerlendirmeye kulak vermemeniz, bu düşünceyle gazete de okumamak gerekiyor. Ehh, önce okuyucu kontrolü, yazının kime hitap ettiÄŸi, falan filan... Deniz AKGÃœNER - 14 Haziran 2000, ÇarÅŸamba Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!