Rezilsin bile diyemiyorum

Güncelleme Tarihi:

Rezilsin bile diyemiyorum
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 2001 00:00

Aklım almıyor.Böyle haber yapılmasını da, yapılan şeye haber denmesine de. Çünkü ortada haber yok. Unsurları oluşmamış. Kendi kafandan, ‘‘Böyle olsa iyi olur’’ dediğin bir şeyi, seni izleyen milyonlarca insana sen nasıl ‘‘haber’’ diye yutturursun? Yani buna haber denecekse bile, ancak ‘‘yalan haber’’ denilebilir.Öyle değil mi?* * *Tamam, haber diye bir şey getiriyorlar. İyi de bunun bir okuyanı, kontrol edeni, ‘‘Bu doğru mu?’’ diye soranı yok mu? Eskide mi kaldı bu tür şeyler? Yeni haber konseptinde ‘‘Aklına eseni yazacaksın’’ mı var?Eğer öyleyse itirazım var.Lütfen bu tür adamlar, kendi aralarında toplansınlar, gidip bir adada yaşasınlar, orada kuracakları bir televizyon kanalında birbirlerini gaza getirsinler. Ama bize, normal insanlara zarar vermesinler. Çok bir şey mi istediğim? Zarar verme başka bir şey istemem diyorum. Ama veriyor, veriyorlar. Ve hiç bir şey, hiç bir ölçü, hiç bir kurum, onları durduramıyor. Önlerine geleni öğütüp geçiyorlar.* * *Bu tür insanlar, yaptıkları boktan haberlerle kaç kişinin hayatını kararttılar? Kaç kişi onların saçma sapan mesleki hırsları yüzünden acı çekti? Allahaşkına bu adamın, bu Show TV muhabiri Özgür Uzun'un, o Şile'deki tecavüzcülerden farkı ne? İşin kötüsü ne biliyor musunuz, biz onlara hiçbir şekilde zarar veremiyoruz. O bu kötülüğü yaptı ya, benim içinden ona lanet okuma duyguları yükseliyor, ama sadece yükseliyor, hiçbir şey yapamıyor, rezil bir adamsın bile diyemiyorum.Ama o zarar vermeye devam ediyor, edecek de.Çünkü soyadı Uzun olan bu arkadaşın aklı fena halde kısa...* * *Size şikayet ediyorum onu ve onun gibi adamları...Ne yaptılar biliyor musunuz?Şile'de tecavüze uğrayan L. Bozacı'ya güya geçmiş olsuna gidip, evde komşular varken, çekim yapıp, sonra da, eski görüntülerle harmanlayıp, ‘‘Tecavüz eden polislerin her birine birer trilyonluk tazminat davası açtı, 6 avukat da onu ücretsiz savunuyor’’ diye dış ses geçirdiler.Yani kadıncağızın kendisi söylemiyor.Biri dışarıdan haberin üzerine bu cümleleri okuyor.Anlıyorum, ne var bunda diyorsunuz...O kadar çok şey var ki...Bir defa, etrafta şok etkisi yaratıyor. Pek çok insan, küçük küçük maddi manevi gerçek desteklerle Bozacı ailesini ayakta tutmaya, hayata devam etme gücü vermeye çalışırken, dangalığın biri ortalığa tamamen sanal, (demek istiyorum ki yalan), çok büyük bir rakam atıp kafaları karıştırıyor, herşeyin önünü kesiyor.Birdenbire Bozacı ailesi, piyangodan ikramiye çıkmış bir aile durumuna geliyor.Türkiye'nin dört bir ucundan tanıdık insanlar telefon açıp, ‘‘Artık bizi de görürsünüz değil mi?’’ demeye başlıyor.Borçlular, alacaklılar kapıya dayanıyor.Bütün o küçük destekler, bıçak gibi kesiliyor.Muhtar bile fakir kağıdı vermeyi reddediyor.Öyle ya, onlar trilyon sahibi bir aile güya...Ve Bozacı'lar birbenbire tecavüz ertesindeki gibi dımdızlak ortada kalıyor. Yalancılıkla suçlanıyor, paraları alıp söylememekle itham ediliyor.Benim de bu haksızlık karşısında, kan beynime sıçrıyor.* * *Reha Muhtar bu aileyi olaydan bir kaç gün sonra canlı yayına çıkartıp, erkeği tecavüz sonrasında kadını terketmediği için tebrik etmişti.Peki o zaman?Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu...Bir haber uğruna değer mi?Niye bu aileyi yeniden yaktılar?Uzun lafın kısası, herşey yalan. Bozacı ailesinin para mara aldığı yok. Evet dava açıldı, (sağolsun Mor Çatıcılar), ama ne zaman sonuçlanacağı, bir tazminat alınıp alınmayacağı henüz hiçbir şekilde bilinmiyor. Lütfen Bozacı ailesi hakkındaki yanlış haberlere itibar etmeyin. Ve yine lütfen onlardan yardımlarınızı esirgemeyin...YARIN, SELÇUK ŞİRİNCE’DEYİZBakan Bey'lerle sıkı fıkı ilişkilere alışık olmadığımdan mıdır nedir, her aradıklarında panikliyorum. Ayağa kalkıp gömleğimin düğmelerini ilikliyor, ‘‘Dinliyorum efendim’’ diyorum.Çevremde de terör yaratıyorum.‘‘Bakan arıyor, susun susun’’ diye.Müdür geliyor, sigarayı sakla gibi!İki gün önce yine bir bakanlıktan arandığımı duyunca eyvah oldum, etrafı telaşa verdim ve sonunda öğrendim ki Adalaet Bakanlığı'ndan arıyorlarmış. Hikmet Sami Türk dedi ki; ‘‘Nişanyan işini hallettik’’. Bir sevindim, bir sevindim!‘‘Tamam’’ dedim ‘‘Sevan çıkıyor’’.Öyle değilmiş.Sevan henüz çıkmıyormuş, ama Selçuk Cezaevi'ne bir bilgisayar giriyormuş. Hani Türkçe'nin Etimolojik Sözlüğü'nü hazırlıyordu ya. Meğer ilk defa bir tutukluya bilgisayar veriliyormuş. Ama çok büyütmeyin, dış dünyayla bağlantısı filan yok. Hafızalı daktilo gibi birşey. Eğer içeride kalırsa, hiç değilse kitabını bitirebilecek.Bu arada Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın da bu işin üzerinde olduğunu, konuyla ilgilendiğini, yapılabilecek bir şey varsa, yapılmasını istediğini öğrendim. Çok sevindim. Hadi inşallah. Bir gayret daha. Her iki bakana da teşekkürü borç bilirim.HAMİŞ: En önemlisi Hıncal Uluç'un talimatları doğrultusunda yarın Kutup, ben, Zafer ve Gültaç, Selçuk Sirince'ye gidiyoruz. Şarap festivalinde, Nişanyanlar'la ilgili kamuoyu yoklaması yapacağız. Yoklamaya katılmak isteyenler buyursunlar...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!