Resmi tarih resmi olmayan tarih

Güncelleme Tarihi:

Resmi tarih resmi olmayan tarih
Oluşturulma Tarihi: Şubat 04, 2005 00:00

“Resmi Tarih”, “Geçmişiyle Barışmak” gibi gösterişli ama alt tarafı “hazır giyim”den başka bir şey olmayan sloganları ciddiye almam. Her toplumun, her devletin tarihinin kuşkusuz bir resmi değişkesi vardır: Roma’da Spartaküs ayaklanmasının, Osmanlı’da Celâli İsyanları’nın, Yunanistan’da içsavaşın, ABD’de Güney-Kuzey savaşının, Fransa’da Katar mezaliminin, İspanya’da Franco isyanının...Türkiye’de de Kurtuluş Savaşı ile Cumhuriyet’in kuruluşunun kuşkusuz bir resmi, daha doğrusu devlet destekli bir tarihi olacaktır. Bir kesimin gözünde, örneğin Cumhuriyet tarafından kapatılan iki partinin (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası), Şeyh Sait isyanı da aralarında olmak üzere Kürt isyanlarının, devrimlerin birinci el tanığı olan Atatürk’ün Söylev’inde yer alan yorumlar resmî tarihin bir parçası sayılır. Buna karşın, Rıza Nur’un, Kâzım Karabekir’in, Said Nursî’nin Yüz Ellikler’in  kaleminden çıkan yazılara ve anılara daha çok itibar edilir. Bunun belli bir nedeni ve sağlam bir gerekçesi yoktur. Alternatif tarihin kaynaklarının doğruyu ve gerçeği söyledikleri ne malûm?Uzun yılların birikimi gözlemimi, izlenimimi söyleyeceğim: “Resmi Tarih” deyişini olur olmaz yerde ve marazlı bir şekilde kullananların Cumhuriyet’in kurucu ilkeleriyle sorunları var; Cumhuriyet’in kurucularına karşı, takınak ve saplantıya dönüşmüş kişisel ve ailevi travmaları söz konusu... ***“Resmi Tarih”in,  kazananlar ve kurucular tarafından yazılan yorumu olduğunu söyleyebiliriz. Böyle bir tarihin tamamen yansız olduğunu söylemek kuşkusuz mümkün değildir. Türk-Yunan ilişkilerinin tarihinin resmi olmayan değişkesini kim yazacak? Ermeni sorununda “Resmi Tarih” deyimi sık sık kullanılır. Peki Ermeni Sorunu bağlamında Ermeni devletinin, diyaspora Ermenilerinin ve Ermeni milatanların görüşü de bir devlet yorumuna, bir Resmi Tarih’e dayanıyor. Ama nedense Türklerin resmi tarihi itibar görmüyor, Ermenilerin resmi tarihi baş tacı ediliyor. Örneğin, Taner Akçam’ın Türkiye karşıtı çevrelerde otorite kabul edilen kitabının (“”Dialogue Across an Internatıonal Divide: Essays Towards a Turkish-Armenian Dialogue”) bir Ermeni kuruluşu olan The Zoryan Institute of Canada tarafından yayınlanmış olması özenle gizleniyor. Kedinin pisliğini örtmesi gibi...***Geçenlerde Kanal 8’de Hasan Bülent Kahraman ile Mete Tuncay sohbet ediyorlardı. Konu gene Cumhuriyet ve Devrimler idi. Mete Tuncay gene devrimlerin halk onayı ile yapılmadığını söylüyordu.  Birkaç yıl önce gene böyle bir programda Harf Devrimi’nin halka sorulmamasından yakınıyordu. Halkoyuna bir öneri olarak sunulan devrim Devrim olur mu? H.B.Kahraman ile Mete Tuncay sohbet ederlerken, resmi tarih itirazcılarının itiraz sınırını 1919-1950 arasında çizdiklerini birden fark ettim. Bu itirazcıların 1950-1960 arasını konuştuklarına, bir değerlendirme yaptıklarına tanık olmadım. 27 Mayıs’ı,  12 Mart ile 12 Eylül’ü değerlendirirler ama Demirel dönemlerini atlayarak  geçerler.Demokrat Parti ve Adalet Partisi’nin, Adnan Menderes ve Süleyman Demirel’in dönemleriyle resmi tarih itirazcıları neden ilgilenmiyorlar acaba, dokunulmazlıkları mı var onların?***Daniel Cohn-Bendit madrabazı ile onun yerli epigonları Türklere ve Türkiye’ye geçmişle yüzleşmelerini salık verirler. Bunun Türkçeye çevirisi şudur:  Ermeni Soykırımı iddialarını kabul edin, Kıbrıs’da enosise göz yumun, Patrikhane’nin ökümenikliğine karşı çıkmayın,  Ruhban Okulu’nu açın, bağımsız Kürt devleti olmazsa, federasyonu kabul edin.Daniel Cohn Bendit'le yapılan söyleşileri okuyun, bu Türkiye dostu’nun  Türkiye'de İspanya Katalonya’sı benzeri özerk bir Kürdistan kurulmasını istediğini görürsünüz. Zaman zaman  “intégrisme kémaliste” (Kemalist köktencilik) deyimini de kullanır. Ona göre bütün bunları gerçekleştirmenin yolu, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye bir müzakere tarihi vermesidir.Resmi tarihten şikayet edenlerin, ona karşı çıkanların kendi özel, çok özel tarih yorumları olduğunu ve bu yorumları günümüzle ilişkilendirdiklerine tanık oldum. Ve böylece kendi hastalıklarını tedavi ettiklerini gördüm.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!