Resimdeki Susurluk’ta ikinci perde

Güncelleme Tarihi:

Resimdeki Susurluk’ta ikinci perde
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 27, 2001 00:00



Emel ARMUTÇU
Haberin Devamı

Ressam Turan Erol, son aylarda sadece kendi resimlerinden dördünün sahtesinin ortaya çıkması üzerine, hakkını yasal yollardan aramaya karar verdi. Ankara'da Dam Çerçeve'nin sahibi Haluk Giray ile İstanbul'daki Artisan Galerisi'nin sahibi Ertan Mestçi aleyhine ‘‘sahtecilik’’ iddiasıyla ceza davası açmaya hazırlanıyor.

Son aylarda, dört resiminin sahtesini yakalayan Turan Erol, bu olayın dedektif gibi peşine düşmüş. Suçlu olduklarını düşündüğü insanlar var ama uzun süre, ‘‘yıllardır bu piyasanın içindeki insanlar, konu sanat’’ diye dava açmaktan hep kaçınmış. Ama bir gün canına tak etmiş. Bir kokteylde karşılaştığı Yekta Güngör Özden bile ‘‘Dava açmak sizin topluma karşı göreviniz’’ demiş. ‘‘Artık birileri bunun üzerine gitmeli’’ diye düşünmüş.

Başına gelenleri şöyle sıralıyor:

İlk olay Ankara'da olur. 2001 başıdır. Kendisinin İstanbul'da olduğu bir gün, Ankara'da eşi ve kızlarının yönetimindeki Helikon Sanat Galerisi'ne bir resim gelir. Mimar Rasim Aral. satın almak istediği bu resmin, Erol'a ait olup olmadığını merak etmektedir. Resme bakan kızları, konunun uyduğunu, ancak icra ve imzanın kuşkulu göründüğünü söyleyerek, ‘‘Babamız görmeli’’ derler. Az sonra resmi satmaya çalışan antikacı arar ve ‘‘Benim işimi niye bozdunuz?’’ diye veryansın eder. Antikacı Kenan Durak, bir süre sonra Turan Erol'a resmi gösterir. Erol, ‘‘Resim sahte, bunu nereden aldınız?’’ diye soruşturunca, Necef Antik'in adını söyler. Necef Antik yetkililerinden dolambaçlı cevaplar alan Erol, gerçeği öğrenmeyi başaramaz. Sonradan itiraf edeceklerdir ki, resmi aldıkları kişi Ankara'daki Dam Çerçeve'nin sahibi Haluk Giray'dır. Bu kişi, Turan Erol'un karşısına daha çok çıkacaktır.

Sonra bir gün İstanbul'a Artı Mezat'a davet ederler Erol'u. Orada da, kataloğa giren dört resimden biri sahtedir. Beykoz adı verilen resim, Erol'un Milas çalışmalarından birinin çok kötü bir kopyasıdır. Tabii resim derhal müzayededen çekilir.

ÇERÇEVECİ OLAYI

Bunun üzerine (14 Mayıs 2001'de Hürriyet Pazar'da Resimdeki Susurluk haberinde yayımlandığı gibi) resmin sahibi Şahin Ekşioğlu Erol'u arar. Ankara'dan, resmi aldığı kişileri İstanbul'a davet ettiğini, kendisini beklediklerini söyler. Erol, o sırada Durusu'dadır. Üstelik kendisine sorulmadan böyle bir randevu ayarlanmasına içerler, yine de gitmeye karar verir. Ancak, tam o gün İstanbul'daki ünlü Fatih Köprüsü yol inşaatı olayı yaşanır ve Erol altı saat yolda kalır, yetişemez. Bunun üzerine Ekşioğlu'nun kendisine telefonda ‘‘haddini bilmez’’ sözler söylediğini belirten Erol, ancak o iki kişiyle daha sonra Ankara'da görüştüğünü ve sahte olduğunun anlaşıldığını söylüyor.

Olaylar burada bitmiyor: 20 Ocak'ta yine İstanbul'dadır Turan Erol. İki arkadaşıyla galerileri dolaşırken ‘‘Bir de Artisan'a uğrayalım, benim de olduğum bir karma sergi varmış’’ der. Ancak orada da ‘‘Bu ne?’’ diyeceği bir Bodrum resmi vardır. ‘‘İndirin hemen’’ der ve arkasına ‘‘Bana ait değildir’’ yazar. O gece Artisan'ın sahibi Ertan Mestçi'den çok telefon bekler ama gelmez. ‘‘Cumartesi günü indirttiği sahtenin yerine, pazartesi başka bir sahte asacağını’’ bilmediği Mestçi'yi, ertesi gün kendisi arar, resmi alıp Ankara'ya gelmesini ister. Mestçi'nin geldiği görüşmede çerçeveci Haluk Giray da hazırdır. Çünkü resim ondan çıkmıştır. ‘‘Sen kimden aldın?’’ diye sorar Giray'a. Giray sonunda ‘‘Ben yaptım, benim suçum’’ itirafında bulunur!

Bundan sonra öğrenir, Artisan'a bir sahte daha asıldığını. Arayıp sorduğunda, ‘‘Senden aldığım natürmort’’ der Mestçi. Bu da Erol'un Mestçi'ye verdiği, ancak çerçeveci Haluk Giray'ın Ankara'dan İstanbul'a götürdüğü resimdir. Anlaşılır ki, resim Giray'dayken sahtesi anında yapılmış, aslı Şahin Ekşioğlu'na, sahtesi Ertan Mestçi'ye gitmiştir!

Bunun için Haluk Giray'la tekrar görüşmesi gerekir Erol'un. Giray'ın kendisine ‘‘Ben yaptım, Ertan abiyi de aldattım. İki çocuğum var, eşimin yüzüne bakamam, bunu unutalım, istersen borç senedi vereyim...’’ gibi sözler söylediğini anlatıyor Erol. Sonra da şöyle devam ediyor: ‘‘Ama bence o yapamaz. Yarın mahkemede hakim al fırçayı yap, derse ne yapacaksın diye sordum. Ama söylemiyorlar yapanı, çünkü üç kişi olunca çete suçlamasına giriyor, DGM'lik oluyor. Bana göre, Ertan Mestçi bal gibi işin içinde.’’

Mektuplardaki sahtecilik

TURAN EROL’DAN ERTAN MESCİ'YE

Bu sahtecilik işine bile bile bulaşmış olduğun giderek kesinleşiyor, kendini birçok kez ele verdin. ‘‘Turan Erol bu natürmorttan iki tane yaptı’’ diyerek o sakil, gülünç resmi pazarlamaya çalışmış olman üzücü, yıkıcı ve bana getirip teslim ettiğin sahte manzaranın boş kalan yerine hemen onu asman da bir gözükaralık. Evinde asılı bulunan (eğer hala yerlerinde iseler) Turan Erol'lara haksızlık, saygısızlık... Değer miydi?

ERTAN MESTÇİ'DEN TURAN EROL'A

Zaten çok çok üzüldüğüm bu olaylardan sonra mektubunda yazdıklarına, okuduklarıma ayrıca üzüldüm (Üzülmek kelimesi yetersiz). Turan, inan seni de çok üzdüğünü bildiğim ve bütün bu çirkeflikleri yaptığını önümüzde itiraf eden Haluk'tan sonra hala beni suçlamana çok şaşırıyor ve akıl erdiremiyorum. Ayrıca da yalnızca iyi niyetle ve belki de aptalca senin adın ve senin imzana olan saygımdan dolayı çok inceleyip araştırmaya gerek duymadan alıp astığım resimler için beni bu kadar suçlamanı kabul etmiyorum. Hele ‘‘sahtecilik işine bile bile bulaşmış olduğun’’ suçlaması tam bir karalama. Evimde 1976 yılından bu yana duran Turan Erol'ların sahibine lütfen sen de bu kadar haksızlık etme. Dostun taşı çok acıtıyor.

AÇIKLAMALAR

Ben Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü'nde teknoloji hocasıyım. Bu işteki deneyimim 21 yıl içinde oluşmuştur. Para karşılığı verilen hiçbir raporum yoktur. Bir ay içinde işyerimin üç defa soyulduğunu, önemli dokümanlarımın çalındığını ve tehdit edildiğimi polis kayıtlarından öğrenebilirsiniz. Elbette konuşma sırası bana da gelecek.

Faruk Cimok

Son aylarda piyasada görülen sahte tabloların ardındaki kişinin, kendi resmine sahip çıkmak isteyen Turan Erol ile tüm çabası ressam dostlarının eserlerine gereken ilgiyi ve saygıyı göstermekten başka bir şey olmayan benimle ilgili iftiralarına sayfalarınızda yer vermeniz derinden yaraladı beni. Öyle görülüyor ki, kirlenme sırası şimdi sanata geldi. Umarım, ilgili kurumlar ve kişiler (sanatçılar ve varisleri) bu kirlenmeyi önlemek için gereken duyarlılığı artık gösterirler.

Ferid Edgü

14.5. 2001 tarihli yazıda, galerilere sadece ticari müesseseler olarak bakmak çok doğru değil. Galerilerin çalışmaları Türk Resim Sanatı'nın gelişmesinde katkılarda bulunmaktadır. Biz galericiler suçlamaları kabul etmiyor, böylesi ifadelerin yayın organlarında çok kolay kullanılmasına karşı çıkıyor ve şiddetle kınıyoruz.

Sanat Galericileri Derneği Başkanı Doğan Paksoy.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!