Önce canım gelir

Güncelleme Tarihi:

Önce canım gelir
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 25, 1998 00:00

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Demirel, bazı partilerin din istismarı ve ordu düşmanlığına dayalı bir seçim kampanyası yürütmeleri halinde; devlet mekanizmalarının duruma müdahale edeceği uyarısını yaptı. Böyle bir durumun dünyaya nasıl anlatılacağı sorusuna Demirel, ‘‘Dünya benim için ikinci derecedir. Önce benim canım gelir. Kargaşaya izin verilemez’’ dedi. Demirel, Hürriyet yazarlarının sorularına özetle şu yanıtları verdi:

Abant'ta bir grup ilahiyatçı, bilimadamı ve yazarın bir araya gelerek laikliği tanımlayan bildiri yayınladıkları toplantıyı nasıl değerlendirdiniz?

DEMİREL: Tabii, bu bir kelime ile olacak iş değil. Bir takım görüşler var. Bu görüşler enine boyuna tartışılabilir. Ancak esas tartışmanın kökü şudur: Türkiye Cumhuriyeti demokrat, laik, hukukun üstünlüğüne sahip ve Müslüman bir ülke olarak, halkı Müslüman bir ülke olarak, bütün bunları bağdaştırmıştır. Bunların bağdaştırılamamasından kaynaklanan sorunlar, 1997 senesinin Şubat'ında bir bunalım olarak Türkiye'nin gündemine gelmiştir.

Mesele şudur: Bu ülkenin halkı Müslüman'dır ve Müslüman olmaya devam edecektir. Devlet laik esaslara göre kurulu çağdaş, modern bir devlet olarak devam edecektir ve hukuk üstünlüğü vardır. Bu hukuk, şeriat hukuku değil, çağdaş hukuktur. Bu da böyle devam edecektir.

YANLIŞLIK, DİNİ İSTİSMAR ETMEKTE

Cumhuriyetin temel nitelikleri sorgulanmasın dediğimiz olay, bir örtbas olayı değildir. Bana göre Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerinde halkın dini ihtiyaçlarını, inançlarını ihlal eden birşey yoktur. Yani 71 bin cami, 85 bin tane, ücreti devlet tarafından ödenen din adamı vardır ve halkın çocuklarımızın dinlerini öğrenebilmesi için Anayasa'ya girmiş zorunlu din dersi vardır. Ve daha derin seviyelerde öğrenmesi için çeşitli okullar vardır.

Yanlışlık burada değil. Yanlışlık, dinin siyaset içerisinde istismarı bakımından atılan adımdır. Camilere, okullara girmiş olması, kışlaya girmeye kalkışılmış olması. Kışlaya girmeye kalkışılmış olması ülkenin silahlı kuvvetlerini fevkalade rahatsız etmiştir. Derviş Vahdeti ve 31 Mart Vakası hiçbir zaman zihinlerden çıkmaz. Bunun üzerinden 100 sene geçmiş, ama hep zihinlerde kalmıştır. Onun için Silahlı Kuvvetler kendi içlerinde bir tasfiye yapmak mecburiyeti ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu sene de 200'e yakın mensuplarını tasfiye etmiştir.

YARGITAY BAŞSAVCISI'NIN YAPTIĞI ONURLU BİR OLAY

Bunu ortaya söylüyorsunuz. Neden muhatabına söylemiyorsunuz...

- Muhatabı ortada yok mu? Açık söylüyoruz, herkese birden söylüyoruz. Çok önemli bir noktaya geldik, Bu da Anayasa Mahkemesi'nin RP hakkındaki kararıdır. Anayasa Mahkemesi siyasi bir mahkeme değildir ve bu karar da siyasi bir karar değildir. Karar, dokuza iki verilmiş bir karardır. Hakimler ülkedeki tartışmanın tesiri altında kalmazlar mı, kalırlar. Ama hakimler hakimdir ve bu ülkenin iyi ve vicdanlı hakimleri vardır. Sanırım, cumhuriyetin en büyük kazanımlarından biri, iyi ve vicdanlı hakimlerinin olmasıdır. Ve bu karar çok önemli bir karardır. Hiç kimse müdahale etmemiştir.

Bir ülkede bir hükümetin büyük partisinin genel başkanının başbakan olduğu sırada cumhuriyetin Başsavcısı çıkıyor, bu parti için kapatma davası açıyor. Bu Türkiye Cumhuriyeti için çok onurlu bir olay. Bu çizginin dışına çıkılması hali, cumhuriyetin yargı mekanizmasını harekete geçirmiştir. Ve yargı işlemezse devletin işlemesi mümkün değil.

DEVLET MEKANİZMALARI NE ZAMAN HAREKETE GEÇER?

Halkın yönlendirilmesi gereken bir seçim olacak dediniz. Ama silahlar eşit değil. Bir parti 'ben dini koruyacağım', diğeri 'ben laik cumhuriyeti koruyacağım' diyor. Birinin silahı daha güçlü. Silahlar nasıl eşitlenecek?

- Din istismarı ve ordu düşmanlığına dayanan bir seçim propagandası, seçim kampanyası aslında Anayasal çerçevenin dışına çıkmak olur. Bunu yapanlar devleti harekete geçirir.

Başsavcıyı da harekete geçirir mi?

- Başsavcı da devletin parçalarından biridir. Herkesin, cumhuriyetin etrafında, demokratik laik cumhuriyetin kuralları içinde hareket etmesi lazımdır. Çünkü seçime girecek olanlar varlıklarını demokratik laik cumhuriyete borçludur. Bindikleri dalı kesemezler. Buraya kadar getirdiğimiz cumhuriyeti, bundan sonra batırtmayız.

Ama pekala din istismar edilirse, endişe ettiğiniz bu hususlar seçim kampanyasının malzemesi haline getirilirse, bunu nasıl engelleyeceksiniz?

- Burada gene devletin kanunlarını icra etmekle mükellef olan mekanizmalarına iş düşer.

DÜNYAYA NASIL ANLATILIR?

Türkiye ikinci bir kapatmayı dünyaya nasıl anlatır?

- Ben bu devletin başıyım, benden sonra geleceklerin de görevi Türkiye'yi destabilize ettirmemek olacaktır. Dünya bunun anlamayabilir. Hiç anlamayabilir. Hiç anlamasa da olur. Ama anlayacaktır. Dünya benim için ikinci derecedir. Benim için birinci derece canım, canım, kendi canım gelir. Bu ülkenin insanları dağda taşta, tırnağı ile ekmeğini çıkaracağım diye uğraşıyor, bu ülkenin barışı yaşaması lazım ve insan gibi yaşaması lazım. Batılı ülkelerin insanlarının ne kadar hak ve hürriyeti varsa, benim insanımın da o kadar olması demektir. Ama bu hak ve hürriyetlerin istismarında bu ülkenin insanların başına kavga çıkarılmak istenmektedir. Yani Türkiye'yi iç kavgaya sürükleyecek hiçbirşeye Türkiye müsaade etmez. Etmemelidir de.

Demirel, İstanbul Etiler'deki evinde Hürriyet yazarlarını kabul etti. (soldan) Sedat Ergin, Oktay Ekşi, Süleyman Demirel, Ertuğrul Özkök, Doğan Hızlan, Seçkin Türesay.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!