Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 01, 2005 02:17

Bir haber tartışması

HATIRLAYACAKSINIZ, Hürriyet’te geçen hafta, İstanbul’da kısa süreli heyecan yaratan yanlışlıkla ilgili bir haber yayımlandı. Haber özetle şöyleydi:

‘TGRT’nin ‘Taksim’de patlama oldu. Çok sayıda yaralı var’ şeklinde alt yazı geçmesi, ortalığı karıştırdı. Haber kısa sürede yayıldı. İstanbul’da bir anda telefon trafiği yoğunlaştı ve herkes yakınlarından haber almaya çalıştı. TGRT’nin ardından yerel ve ulusal bazı TV kanalları da araştırma yapmadan ‘patlama’ alt yazısı verdi. Bu haber ünlü İngiliz haber ajansı Reuters’i de yanılttı. Polis ekipleri Taksim’i didik didik edip bu televizyon kanalının duyurduğu ‘patlama vakası’nı araştırdı; ancak bir şey bulamadı. Gerçek, bir süre sonra anlaşıldı. Ortada ne bir patlama vardı, ne de yaralılar. Olay iki muhabirin birbirlerine yanlış bilgi vermesinden kaynaklanıyordu ve polis, TGRT muhabirleri Hakan Cenk ve Altan Bulut’u gözaltına alarak sorguladı.’

Haber, Hürriyet’in 1. sayfasında, en önemli üç haberden biri olarak yayınlandı. Haberin, başta Almanya olmak üzere pek çok ülkede gazeteler tarafından alaya alınarak duyurulduğu ertesi gün anlaşıldı.

TGRT’NİN İTİRAZI

Olayın ayrıntılarıyla Hürriyet’te yayımlanmasına, haberde adı geçen TGRT TV Haber Merkezi itiraz etti. TGRT yetkilileri, ‘Haber hatalıdır; ancak asparagas değildir. Çünkü muhabirlerimiz, bu haberi polis telsizlerine dayanarak duyurdular’ dediler. Buna kanıt olarak da, iki muhabirin polise verdiği ifadesini faksladılar. Muhabirler, polise şunları anlatmıştı:

HAKAN GENÇ: ‘Olay gecesi, polis telsizinden patlama anlamına gelen 700 kodlu bir anons duydum. Bu anonsun ardından Taksim civarına ambulans istendiği, yaralılar olduğu söyleniyordu. Muhabere karıştığı için patlama ve yaralılar olduğunu sanarak, TGRT Haber Merkezi’ni aradım. Olay benim telsiz anonslarını eksik dinleme ve duyduklarımı yanlış yorumlayarak kasıtlı olmadan lanse ettirmemden kaynaklanmıştır.’

ALTAN BULUT: ‘Olay gecesi TGRT Haber Merkezi beni arayarak, patlama olduğu, Taksim’e gitmemi söyledi. Ben hemen Hakan Genç’i aradım, patlamayı doğruladı. Bunun üzerine Taksim’e doğru yola çıktım. Bu arada TV’den beni arayıp canlı bağlantı kurdular, duyduklarımdan yola çıkarak olayı aktardım. Taksim’e gittiğimde patlama olmadığını anladım. Hemen bunu da haber merkezine ilettim. Olay bir muhabirin yanlış anlamasından kaynaklandı.’

BİR HABERİN ÖNEMİ

İki muhabirin anlattıkları, gerçek olmayan bir haberin duyurulduğunu kanıtlıyor.

Sadece polisler kendi aralarında konuşurken, patlama anlamına gelen bir koddan söz ettiler diye, ‘Taksim’de patlama oldu, yaralılar var’ diyerek televizyondan alt yazı geçmek, habercilik ölçütlerine uymuyor. Polislerin bu kodu kullanması belki bir ipucu olabilir; ancak yayından önce bunun kesinlikle ikinci kez kontrol edilip, doğrulatılması gerekir. Çünkü kod değişmiş veya muhabir numarayı yanlış duymuş olabilir.

Ancak ne yazık ki, hem Türkiye’de hem de dünyada bazı televizyon istasyonları bu tür aceleciliklerde bulunuyorlar.

Habercilikte ‘hız’ esastır; ancak ‘doğru habercilik’ kesinlikle ‘hız’ın bile önünde gelir.

Sahte karne haberi

13 Temmuz’da yayımlanan ‘Karneden Silmişler’ başlıklı haberde, bir lise karnesinden Atatürk resminin çıkartıldığını yazmışsınız. Okul müdürü, muhabirinize verdiği demeçte, söz konusu skandal karnelerin vakfımızca dağıtıldığını belirtmiş. Fotoğraflar dikkatlice incelendiğinde, bahsedilen hatalı basımın altında vakfımızın ambleminin olmadığı görülmektedir.

Bütün uyarılara ve cezai müeyyidelere rağmen, maalesef, okullarımızda sahte karnelere sıkça rastlanmaktadır. Zaten vakfımız, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 10 Ocak 2005 tarihli yazısından sonra karnelerin basım ve dağıtıma son vermiştir. Haberinize konu olan karne, kesinlikle Milli Eğitim Vakfı’nın bastırıp dağıttırdığı karne değildir.

Mustafa TURHAN

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı


Gazetenin silah olarak kullanılması

26 Temmuz günkü gazetenizde, İremtur Mısır yolcularından Metin Karaaslan’ın iddiaları yer aldı. Ancak bu haber, 35 yıllık bir marka olan firmamızı karalayıcı içeriğiyle bizleri derinden üzdü ve yaraladı. Metin Karaaslan’ın Mısır turu, charter uçuştu ve bilindiği gibi charter uçuşlarda uçuş saati değişiklikleri sık sık cereyan eder. Bu uçuşta da uçak saati 3 saat geriye alındı. Kendisine bilet verilirken satış görevlimiz tarafından ‘Uçuş saati 22.30 oldu’ diye sözlü olarak uyarıda bulunuldu. Bu durum, haberi yazan Hürriyet muhabirine de anlatıldı, ancak haberde buna yer verilmedi. Böylece Hürriyet, Metin Karaaslan’ın medyayı silah olarak kullanma temayülüne alet oldu.

Hüseyin KAHYAOĞLU

İremtur İç Turizm Koordinatörü

TEMSİLCİNİN NOTU: Yaşanmış bir olayın, ayrıntılarıyla Hürriyet’te haber olarak duyurulması, ‘Hürriyet’in silah olarak kullanılması’ anlamına gelmez. Başta Hürriyet olmak üzere gazetelerin temel işlevlerinden biri, yaşananları duyurmak, varsa aksaklıkları iletmek. Basının, yasama, yürütme ve yargının ardından 4’üncü güç olarak adlandırılmasının nedeni de bu. Ancak haberde, firma görüşlerinin bulunması elbette ki gerekirdi. Bu Hürriyet’in ilkelerinden biri.


‘Istakozlar’ üzdü

BEN adımı vermek istemiyorum. Pazar ekindeki ıstakozlarla ilgili haberinizi kınıyorum. Böyle ayrıntılar verilmesine ne gerek var. O insanın para kazanması mı önemli, zavallı ıstakozların canlı canlı öldürülmesi mi? Çocukların TV’de gördüğü vahşet yetmiyor mu? Bilgi verilmesi başka bir şey, özendirilmesi başka şey. Orada direkt teşvik var. İnsanların eğlenmek için okuduğu pazar ekinde böyle olmamalı. Ben hayvanları seven bir insanım ve o gün, bütün günüm ıstakozları düşünerek geçti. Bu haber maalesef çok yere ulaştı ve fotoğraflarıyla çok genç insanın beynine yer etti.

A.Ö.

İsim yanlışlığı

SAYIN Sarmış,

Siz veya sizin yerinize bu yazıyı okuyanların, soyadınızın yanlış yazılması nedeniyle ilk anda gösterdiği refleks, tepki veya kızgınlığın iki katını, geçen hafta Hürriyet’i okurken hissettim.

Hakkári, Çukurca’da verdiğimiz şehitlerimizden rahmetli Bülent’imizin soyadını, önce diğer şehidimiz Erkut’umuzun soyadı gibi Yılmaz yazdınız. İkinci gün, soyadı Kıyaç oldu. Üçüncü gün ise Kıyanç... Şehitlerimizle ilgili haber ve bilgiler, millet olarak duyarlı olduğumuz hassas konulardır. Lütfen biraz dikkatli olunuz.

M.Nihat BÖKE-Bakırköy/İSTANBUL

Göbeği açık kızlar

‘GÖBEĞİ Açık Türbanlı Kızlardan Oryantal’ başlıklı 27.07.2005 tarihli haberinizle ilgili bir şey söylemek istiyorum. Haber değeri taşıdığı için yaptığınıza bir sözüm yok; fakat fotoğrafını yayımlamak için o bayandan izin alınıp alınmadığını merak ediyorum. Eğer izin alınmadıysa bu yapılanı insan haklarına saygısızlık olarak niteliyor ve sizleri esefle kınıyorum.

Olcay GÜLEN

ogulen@yahoo.com


Cinsellik araştırması

CİNSELLİK üzerine yapmış olduğunuz anket gerçekten büyük bir ses getirecek. Ancak kendi fikrim, eğer bu anketi bilgisayar ortamında yaparsanız, eminim insanlar daha gerçekçi olarak yanıtlayacaklardır. Dikkate almanız temennisiyle. Başarılar.

Tuana GÜNAY
tuanacet@mynet.com


OKURLARDAN KISA KISA...

NAİM BAYHAN Alman profesörlerle ilgili aptallık tartışmasını ilk sayfaya değil, arkalara koyun. Ben Almanya’da 35 yıldır, bunların içinde yaşıyorum. Neden bu kadar ciddiye alıyorsunuz?

ALİ GÜLER Bazı şeylere duyarsız kaldınız. Okmeydanı’nda koca koca binalar yıkıldı, çok olay oldu, sayfalarınıza tek satır yansımadı. Topluma neden bu kadar duyarsız kaldınız. Siz böyle değildiniz, köklü gazetesiniz, sadece kadınların mayosunu göstermek yetmez.

ALTEMUR KILIÇ 25 Temmuz tarihli gazetenizde, Lozan ve Hurşit Tolon haberlerinin birinci sayfada yer almaması beni üzdü.

SÜLEYMAN ÖZKONUK Beşiktaş’la ilgili İsmail Er’in yazısının mahrecinde, Almanya diye yazılmış. Almanya diye mahreç olur mu? O zaman Türkiye’deki haberlere de Türkiye mahreci koyun. Ayrıca Suşi restoranı sahibinin karısının, kocasını aldatması, kimi ne kadar ilgilendiriyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!