Öğrenmeyi öğrenmek

Güncelleme Tarihi:

Öğrenmeyi öğrenmek
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 31, 2000 00:00

Deniz SİPAHİÇOCUKLARIMIZA iyi bir gelecek vermenin birinci koşulu eğitimden geçiyor. O yüzden aileler her eğitim yılı öncesinde büyük bir heyecan yaşıyor.Dikkatlerden kaçmış olabilir, birkaç yıldır özel okullar kontenjanlarını doldurmakta büyük bir sıkıntı yaşıyor.Başlangıçta ilan edilen puanlar birkaç defa indiriliyor.İlk listenin en fazla yüzde 30'u kesin kaydını yaptırıyor.Bunda hiç kuşkusuz ekonomik nedenler büyük rol oynuyor.2 milyardan başlayıp 5 milyara kadar uzayan fiyatlar çoğunluğun ödeme planını aşıyor.İzmir'deki özel okullarda da durum ülke genelinden pek farklı değil.Türkiye'de 20 milyon öğrenci bulunuyor, özel okullarda okuyanların sayısı sadece 240 bin civarında.Oran yüzde 1.2. Son yıllardaki eksi gidiş devam ederse oranın yüzde 1'in altına düşmesi bekleniyor.Bakın bu oran Rusya gibi bir ülkede bile yüzde 8'lerde dolaşıyor.OECD ülkelerinde bu oran yüzde 40'ların üzerinde; Hollanda ve Danimarka'da ise yüzde 65'ler civarında.Devletin eğitim yükünü tek başına taşıması bu bütçelerle mümkün değil.Tıka basa sınıflar; sorgulanan eğitim kalitesi, fiziki mekanların yetersizliği öğrencileri maalesef geleceğe hazırlayamıyor.Hükümet özel okullardan aldığı yüzde 8'lik, yemek, servis gibi hizmetlerden aldığı yüzde 17'lik KDV'ye devam ediyor.*ÇAKABEY Koleji'nin sahibi Önder Esen'e ‘‘Düşünen, konuşan Türkiye istiyoruz. Bu gidişatla mümkün mü?’’ diye sordum.Esen, çağdaş eğitimin ancak probleme dayalı aktif öğrenim ve çoklu zekaya dayalı aktivite uygulamalarıyla sağlanabileceğini düşünüyor.Aktif öğrenmenin temelinde bilgi edinme ve bilgileri kullanma yöntemlerini öğrenme yatıyor.Okul başarısıyla yaşam başarısı çok farklı şeyler. Bu da işte ilköğretim yıllarında kazanılıyor.Bilgiyi arama, sentez etme ve entegre etmenin nasıl yapılacağını bilmek gerekiyor. Yani öğrenmeyi öğrenmek...Verilen veya alınan her bilginin, karşılaşılan her olayın nedenini aramamız isteniyor. Yani sorgulamak...Edinilen bilginin gereksinimi ortaya koymamız şartı bulunuyor. Yani günlük yaşama, pratiğe indirgeyerek bilgiyi pekiştirmek...ESEN, ‘‘Herkesin aynı ilgi ve kabiliyeti yoktur. Herkes aynı şekilde öğrenemez. Hiç kimse öğrenilecek herşeyin hepsini öğrenemez’’ diyor.Zekanın tanımını biyolojik ve psikolojik bir potansiyel olarak tanımlıyorsak.Sorarım size; eğitim sistemimizin hangi diliminde grup çalışması, canlandırma, beyin fırtınası, alan çalışması var.Kalıplaşmış testlerle başarılı sayılan bir gençliğin; inanın düşünmesi de, konuşması da zor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!