Niyazi Mısri uluslararası sempozyumla tanıtılacak

Güncelleme Tarihi:

Niyazi Mısri uluslararası sempozyumla tanıtılacak
Oluşturulma Tarihi: Eylül 23, 2010 10:19

Türk Kadınları Kültür Derneği (TÜRKKAD), İbn-i Arabi, Hz. Mevlana ve Yunus Emre düşüncesinin 17'inci yüzyıldaki takipçisi ve bu üç büyük düşünürün kesişme noktasındaki şairi ve mutasavvıfı olarak tanımlanan Niyazi Mısri'yi uluslararası bir sempozyumla tanıtacak.

Haberin Devamı

Yurtiçi ve yurtdışından 20'ye yakın akademisyen ve bilim insanının katılacağı “Kulun Niyazi, Mısri Niyazi” Uluslararası Sempozyumu 4 ve 5 Ekim'de İstanbul Zeytinburnu Kültür Merkezi’nde, 15 ve 16 Ekim'de ise Malatya’da gerçekleştirilecek. TÜRKKAD, 2008 yılında 'Modern Çağ ve İbn-i Arabi' ile 2009'da 'Güneşle Aydınlananlar, Şems-i Tebrizi' uluslararası sempozyumlarını gerçekleştirmişti.

TÜRKKAD İstanbul Şubesi Başkanı Cemalnur Sargut, Hz. Muhammed ahlakını yaşama şekli olan tasavvufu, hem Arap ülkelerinde hem de ABD ve Avrupa'da tanıtmayı amaçladıklarını belirterek, “Sempozyum sonunda hazırlayacağımız Türkçe, Arapça ve İngilizce 3 bin ated kitabı dünyadaki önemli üniversitelere göndereceğiz. Böylece islamın modern anlayışını, güler yüzünü bütün dünyaya göstereceğiz” dedi.

Haberin Devamı

BEN MERKEZLİ YAPI

TÜRKKAD İstanbul Şubesi Başkanı Sargut, günümüz insanının, manevi hazlardan ve kutsal değerlerden bağını büyük bir hızla kopartarak materyalist dünyanın kaosu içinde, hakiki tatmin ve mutluluk duygusundan uzaklaşıp kendisini derin bir duygusal yoksunluk içinde bulduğunu belirterek amaçlarını şöyle anlattı: “Tasavvufun bu gün yaşanılır halde idrak edilmesi. Dünya içinde yaşarken cenneti bulmak ve bütün sıkıntılardan kurtulmak. Bunu yapmak için de dünyadan çekilmenin gerekmediği, bilakis bunun çalışılarak gerçekleştirilebileceğini vurgulamak. İnsanları huzura kavuşturmak. Modernleşme adına yaşanan bu aşırı dünyevileşme, insanın eşyaya odaklanması sonucunu doğurmuş ve insanın bir araç olarak algılanması gereken eşyayı, amaç edinmesine sebep olmuş. Bu amacına ulaşmak için de kendisi ve öteki olarak gördüğü, kendisinin dışında algıladığı kişi ve canlılarla olan ilişkisini bu yanlış yönlendirilmiş amaç doğrultusunda tesis eder olmuş. Bu sınıflandırmanın doğal bir neticesi olarak da toplum ve hatta tabiat ile olan etkileşimini ‘ben’ merkezli bir yapıya yerleştirmiş. Niyazi Mısri’nin yorum ve yaklaşımlarıyla, ihtiyacımız olan iç huzuru ve mutluluğu sağlamak hem ferdi hem de devlet seviyesinde ancak tasavvuf ile mümkündür.”

Haberin Devamı

ŞÖHRETİ SARAYA ULAŞTI

17'inci yüzyılda Türk Edebiyatı'nın önde gelen mutasavvıf şairlerinden olan Niyazi Mısri 1618 yılında Malatya'da dünyaya geldi. Niyazi Mısri’nin asıl adı Muhammed Mehmet. Mahlas olarak Niyazi'yi kullandı. Babası Soğancızade Ali Çelebi Nakşibendi tarikatı üyesi. İlk eğitimine kardeşleriyle birlikte köyünde başlayan Niyazi Mısri, Malatyalı bilginlerden hem dini alanda hem de tasavvufi alanda dersler alarak kendini yetiştirdi.

Şeyhi Hüseyin Efendi Malatya'dan ayrılınca o da 20 yaşında iken Malatya'dan ayrılıp önce Diyarbakır oradan da Mardin, Kerbela, Bağdat ve Kahire'ye geçti. Daha sonra Arabistan ve Anadolu'nun değişik yerlerini dolaştı. 1646’da İstanbul'a buradan da Bursa ve Uşak'a gitti. Bir süre Ümmi Sinan’ın talebesi Şeyh Mehmed’in yanında kaldı. Daha sonra da uzun süre yanında kalacağı Elmalı Ümmi Sinan'a ulaştı.

Uzun bir süre burada nefsini terbiye ile uğraştı. Tasavvufi yönden kendini yetiştirmeye çalıştı. 1655'te kendisine şeyhi Ümmi Sinan tarafından hilafet verildi. Şair daha sonra Uşak’a gitti. Kütahya'da şeyh olarak irşada devam ederken şeyhinin ölümünü duyunca 1657 de Uşak’a gitti. 1672 yılında Bursa’ya geldi ve burada irşat işleri ile uğraştı.

Kısa zamanda şöhreti yayıldı. Bu şöhreti onu saraya ulaştırdı. Saray'ın isteği üzerine Edirne’ye giden şair daha sonra İstanbul’a oradan da Bursa’ya döndü. Sultan 2'inci Ahmet’in Avusturya seferine Niyazi Mısri müritleri ile birlikte katılmak istedi. Bu isteği padişah tarafından durdurulmak istenmesine rağmen kendi bildiğini okudu. Sefer dönüşünde Limni Adası'na sürgüne gönderildi ve 1694’te burada öldü.

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!