Mesut Bey'in kafasında ne var?

Güncelleme Tarihi:

Mesut Beyin kafasında ne var
Oluşturulma Tarihi: Aralık 10, 1998 00:00

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Haberiniz var mı bilmiyorum, yepyeni bir alet geliştirildi. Bu aletle insanların aklından geçenleri okumak mümkün ve de çok kolay. Bütün iş, mercümek büyüklüğündeki aleti, aklından geçenleri öğrenmek istediğiniz kişinin saçları arasına yerleştirmekte. Bende bu aletten bir tane var. ‘‘Kime takayım, kime takayım’’ diye düşünürken Mesut Bey'e takmaya karar verdim. Berna Hanım'ın yardımlarıyla günlerden bir gün, sabahlardan bir sabah Başbakanlık konutundayız.

‘Rest çekeceğim’

‘‘Her zamanki gibi Berna'nın ‘cim cim cim, bom bom bom’ bağırışlarıyla uyandım. Artık rest çekeceğim, Hasan'ı uyandırmak için başka bir yol bulsun.

Tuvalete gideceğim, gözlüklerimi bulamıyorum. Akşam yatarken başucuma koymuştum. Kaç kere söyledim Berna'ya ‘Şunun yerini değiştirme’ diye. Geçen gün gözlüksüz, banyo diye gardıroba girdiğimi bile bile yine aynı şeyi yapmış. Şeytan boşa diyor, ama halk beni linç eder. Ne yapıp ne edip herkese sevdirdi kendini.

Yine sinirlerim bozuk, sigaram nerede benim? Akşama kadar daha 60 tane içmem gerekiyor, geç başlarsam yetiştiremiyorum, bazen 58 tanede kalıyorum olmuyor; ben prensip sahibi adamım.

- Bernaaa! Gazeteleri getir.

Bakalım ne durumdayız. Hâlâ başbakan mıyım? Apo iade ediliyor mu? Yeni kaset maset var mı? Dün bütün gün Berna ortalarda yoktu, bakalım ne işler karıştırdı. Bir daha hükümet kurmak kısmet olursa gazetecilerin hepsini bakan, müsteşar, danışman falan yapacağım. Her şeyi bunlardan duyuyorum, bizimkilerin önüme iki satır bilgi getirdiği yok.

Programda neler var?

Önümde halka hizmet için kala kala birkaç gün kaldı. İyi değerlendirmem lazım, iki ay sonra oy istemeye yüzüm olsun. Acaba bugün programımda neler var? Nerede bu liste? Hah, buldum.

1- Kırıkkale'de temel atma töreni:

Açılışlar iyi de, bu temel atmayı hiç sevmiyorum. Kürek sallamaktan avuçlarım nasır bağladı. Kaç defa gördüm, kendileri betonu makineyle döküyorlar, bana hâlâ kürekle döktürüyorlar.

2- Cumhurbaşkanıyla haftalık olağan görüşme:

Hah! Bu iyi, çok iyi anlaşıyoruz kendisiyle. Hele ‘‘O kadın’’ konusunda tamamen aynı fikirdeyiz.

Akşam da bir düğüne davetliyiz. Sayın Demirel'le nikah şahitliği yapacağız. 100bininci şahitliği olacakmış, sürpriz olarak plaket vereceklermiş. Buna da onun gibi yıllarca, tek tek vatandaşın ayağına gidip, bire bir hizmette bulunmak nasip olur inşallah.

- Berna! Sana kaç kere söylemedim mi, ‘Bana bir daha saçımı sarıya boyatayım mı diye sorma, sarı saçlı kadınlara tahammülüm yok’ diye. Biliyorsun daha geçen hafta bahçeye dadanan sarı tüylü kediyi bile korumalarla Bolu sınırına attırdım.

Eşlerin gücü

Nerede kalmıştım ben? Programa bakıyordum.

3- Ecevit'le durum değerlendirme toplantısı:

Bu da iyi, Onunla da çok iyi anlaşıyoruz. Kendisine, Rahşan Hanım gibi bir eşe sahip olduğu için gıpta ediyorum. Rahşan Hanım eşinin bütün yükünü omuzluyor, neredeyse Bülent Bey'e Bülent Bey olmaktan başka bir iş kalmıyor diyebilirim. Benimkinde nerde öyle meziyetler? O vakıf benim, bu yetiştirme yurdu senin gezip duruyor. Ayrıca Bülent Bey'e ortak olarak güvenim sonsuz. Rahşan Hanım'a şiir yazabilen bir insanın, bu dünyada başaramayacağı hiçbir iş yoktur diye düşünüyorum.

4- Genel Merkez'de partiye yeni katılanlar için tören:

İyi de bunlar geçen ay bizden gidenler değil mi? Ben de çoğalıyoruz diye sevinmiştim, bir ileri bir geri, Meclis’e girdiğimiz gibi duruyoruz.

Kâbus dolu günler

Bugünkü programım çok dolu, ama ne yapıp edip bu işlerin arasına Turgut'u sıkıştırmam lazım. Çoktandır hesap görmedik. ‘Abi sen politikacısın, dedikodu olur’ diye diye bütün malın mülkün üstüne oturdu. İsminde meymenet yok zaten keratanın, bana eski kabus dolu günlerimi hatırlatıyor.

Bu arada yerli yersiz gülmemeliyim. Berna bu işi yeni yeni öğrendiğim için nerede ne zaman gülüneceğini bilmediğimi söylüyor. Geçen gün Meclis’te kameralara doğru bütün içtenliğimle gülüyordum, meğer tam o sırada hükümet düşmüş, Meclis Başkanı güven oylamasının sonucunu açıklıyormuş. Haber bütün gazetelerde benim gülen yüzüm eşliğinde verildi. Hayır, bir şey değil hakkımda ‘Hükümet etmekten kurtulduğuna seviniyor’ diye şaibe çıkaracaklar.

Artık hazırlanmam lazım.

- Yakası beyaz mavi gömleğimi getirin, bana çok yakışıyor.

Yoksa bütün programımı iptal mi etsem, sabahtan beri kafamın içine sinek girmiş gibi kafam vızıldıyor.’’

Miş Muş Köşesi

32 yıl boyunca devletini soyup 40 milyar dolar servet edinmekle suçlanan Endonezya eski Devlet Başkanı Suharto ‘‘Bu serveti maaşımı biriktirerek yaptım, ayrıca iki evim vardı, dolarla kiraya verdim’’ demiş.

Buna benzer bir hikâyeyi biz daha önce de duymuştuk. Bir ülkeye baş olabilmek için ‘‘Olmazsa olmaz’’ bir durum galiba bu.

Hemşireyi gördükçe hastalar iyileşiyormuş.

İyileşenler erkek hastalardır, bize yine bir şey yok.

DSP milletvekili dansözle yakalanmış.

Adı üstünde ‘‘milletvekili’’. Belki herkesten vekalet alacak, dansözden başladı. Hemen günahını almayın adamcağızın.

Kadın hakları 64 yaşındaymış.

Katiyen inanmam, bir kere 64 sene önce yoktu ki Türkiye'de. Sorun bakın herkes 50'nin altında.

‘‘Ham Çökelek’’ şarkısı yüzünden çökeleğe zam gelmiş.

Buradan bütün şarkıcılara türkücülere sesleniyorum. Aman gözünüzü seveyim ‘‘Evlerinin önü marul’’ ya da ne bileyim ‘‘Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar’’ gibi içinde ‘‘Ev’’ lafı geçen türkülere el atıp da benim evsahibini uyandırmayın.

Çiller ‘‘Anasol'a yama olmayız’’ demiş.

Hanımefendi! Maalesef hiçbirinizin kumaşından elbise çıkmıyor, mecburen bir kombinasyon yapacaksınız.

Clinton'a trilyonluk Monica cezası kesilecekmiş.

Hiçbir şeyden çekmedi ‘‘şey’’inin icraatından çektiği kadar; sonunda kestirip attıracaklar adamcağıza.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!