Medyadan MUHTELİF ALINTILAR

Güncelleme Tarihi:

Medyadan MUHTELİF ALINTILAR
Oluşturulma Tarihi: Mart 13, 2005 23:03

Erman Toroğlu’nun tavukçuluğa zararı 13 trilyonmuş – Minibüsçüler Odası yılda 2,75 trilyonu ne yapar – Sivas katilleri boşuna ‘yakalanmamıştır’ işini bilir onlar – Köpekten kaçan kedi ağaca çıktı haberi – Gizli reklam değil gözümüze soka soka – Varan bakın nasıl içki izni alabilecekmiş – Başbakanı öv arada biraz da kendini öv – Eskiden odundu şimdi cep telefonu yani bayağı bir terakki var – Domuz yasak ama domuz kasabı yasak değil – Karı satma gerisi serbest – Kanun emri, karını dövmeyeceksin... vs alıntılar!


(Yanda www.acikgazete.com adresinden yayın yapan AÇIK GAZETE’den bir karikatür. Sevgili arkadaşım Faruk EKSİOĞLU’na buradan sevgilerle!)

TAVUK ZARARLISI

Hürriyetim’in başlığı “Erman Hoca tavukçuya 13 milyon YTL zarar verdi” diyordu.

“Erman Toroğlu’nun ‘Tavukta hormon kullanılıyor’ açıklamalarının, satışları yüzde 30 düşürdüğü ve haftalık 12.8 miyon YTL zarara yol açtığı bildirildi.”

Demek ki, Toroğlu’nu ‘TAVUK ZARARLISI’ dersek yanlış olmaz!

Hürriyetim, 7 Mart

*

ODA AĞALARI

Yalçın Abi’nin (Bayer) köşesinde şöyle bir mektup yayınlandı:

ANKARA’da minibüsçülük yapan bir grup esnafız. Minibüsçüler Esnaf Odası’na bağlıyız. Oda’ya bağlı 2000’e yakın esnaf var. Bizden yıllık 275 milyon aidat toplanır. Üç yıldır da günlük 3 milyon lira ‘durak’ parası alınır. Oda’nın kasasına giren parayı lütfen hesap eder misiniz? Odamız; Valiliğe 5, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne 20 dakika uzaklıktadır. Toplanan paraların hesabı hiç sorulmaz mı? Biz korkudan sesimizi çıkartamadığımız için ancak size yazabiliyoruz. Bu parayla onlarca adam besleniyor, hele kapıdaki korumalardan içeri bile giremezsiniz. Oda Başkanı’nın makam aracı emin olun başkentin valisinde bile yok. Biraz sesimizi yükseltmek istedik, durağımıza 50 minibüs daha verildi. Kendisi de AKP üyesi... Eskiden ‘sendika ağaları’ vardı, şimdi ‘oda ağaları’... İnanmayan bir gün dolmuş duraklarını denetlesin, bizlerden alınan paraların hesabını yapsın lütfen.’

Kabaca bir hesap yaptım ben: Oda’nın esnaftan topladığı para, yıllık 2,75 trilyonu (2.750.000 YTL), yahut da 2,17 milyon $’ı buluyor. Gerçekten ben de merak ettim, bu paranın karşılığında acaba NE YAPIYORLAR?

Hürriyet, 8 Mart

*

AUTO DA FE

Sivas firarilerini aile özlemi yakalattı, diyor haber. Sivas Madımak Oteli’nde 37 insanımızı engisizyon canileri misali yakarak öldüren mürteciden, biri 7,5 sene, diğeri ömür boyu mahkûmiyet almış ikisi, güya aile ziyareti için Sivas’a dönünce yakalanmış.

Ben size işin gerçeğini söyleyeyim mi: Bu iki aşağılık katili, TCK değişikliği b.. püsür, hapisten çıkarmanın bir yolunu buldular, ‘Sizi kurtaracağız, gelin teslim olun’ diye haber uçurdular da ‘yakalandı’ bunlar, yoksa...

Hürriyet, 8 Mart

*

AJANSLAR BAZEN BENİ ÖLDÜRÜYOR. Bakın, DHA 9 Mart Çarşamba günü abonelerine şöyle bir ‘fotoğraflı haber’ geçti.

Köpekten kaçan kedi direğe çıktı

SAMSUN’un Çatalarmut Mahallesi'nde, bir sokak köpeğinin kovaladığı kedi, telefon direğinin tepesine tırmandı. Sokak köpeği uzun süre kedinin inmesini bekledi.

Mahalle sakinlerinin ilgiyle izlediği kovalamaca sırasında küçük kedi, 6 metre yüksekliğindeki telefon direğinin tepesinden, kendisine sürekli havlayan köpek yüzünden uzun süre inemedi. Kedi, köpeğin direğin dibinden ayrılmasından sonra inerek gözden kayboldu.

DHA, 9 Mart

*

GİZLİ DEĞİL, GÖZÜMÜZE SOKA SOKA...

Gazeteler ‘ekonomi haberi’ adı altında hiç utanmadan, sıkılmadan bedava(ysa artık, günahları boynuna) şirket ve ürüm tanıtımı / reklamı yapıyor.

Buyrun bir örnek:

ÜLKER KALBİMİZE SESLENİYOR diyor başlık.

‘Kase margarin sektöründe Pazar lideri olmayı hedefleyen Ülker, hem sağlıklı hem de lezzetli Kalbim Yağ ürünüyle margarin sektörüne yeni bir marka sundu’ ve ekonomi sayfasının tepesinde 7 sütuna 12 santim bir ‘haber’ ...

Tamam, Star devlet kontrolünde ve Hükümet’e hoş görünmeye çalışıyor, tamam Ülker Sayın Başbakanımız’ın tabii ortağı sayılır da... bunu bütün gazeteler yapıyor!

Star, 9 Mart

*

ŞİP ŞAK CEZA, diyordu mahşet.

Zeytinburnu Belediyesi bisikletli çöp timiyle sokağa çöp atanları tespit ederek cezasını kesiyor.”

Yeşil montlu, bisikletli ‘sokağa çöp atanları tespit timleri’ oluşturmuş Z.burnu Belediyesi, görevliler, sıkı durun... sokağa çöp dökenleri / atanları ‘SUÇÜSTÜ YAKALAYARAK’ FOTOĞRAFINI çekiyormuş. Sonra suçu işleyenin adresine ödeme emri / ceza gönderiliyormuş, fotoğraflar da ödemeyen / itiraz eden olursa ‘DELİL’ yerine geçiyormuş.

Anlamadığım bir husus: MADEM ÇÖPÜ ATANI GÖZLERİNİZLE GÖRDÜNÜZ, GÖREBİLDİNİZ (çünkü vatandaş keriz değil, atacaksa kimse görmeden atar) NİYE CEZASINI ANINDA KESMİYORSUNUZ?

Çünkü... işin ucunda sopa yemek var! Bunun başka bir izahı olabilir mi?

Düşünün, işi düzeni temin etmek olan, suçluyu engellemek / yakalamak / cezalandırmak olan zabıta, vatandaşından korkuyor! Sokaktaki vatandaş ne yapsın?

Vatan-34, 9 Mart

*

ÖLÇÜYÜ KAÇIRDILAR, diyordu Milliyet’in manşeti, Önder Yılmaz’ın haberiydi.

Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in koordinasyonunda, başbakanlığın tarihini anlatan "Dünden Bugüne Başbakanlık 1920 - 2004" adlı kitabı hazırladı. Hükümetler, başbakan ve başbakanlık müsteşarlığı yapanların özgeçmişlerine yer verilen kitapta, başbakanlığın tarihi, yapısı hakkında ayrıntılı bilgi veriliyor.

Mustafa Kemal Atatürk (...) İsmet İnönü, Turgut Özal gibi isimlerin özgeçmişleri resmi ifadelerle yer alırken, Erdoğan'ın özgeçmişinde renkli cümleler kullanıldı. Özgeçmişi diğer liderlerden daha uzun olan Erdoğan'la ilgili şunlar kaydedildi:

- Profesyonel futbol hayatında başarılı bir grafik çiziyordu.
- Çeşitli iş kollarında yöneticilik yapması, "insan yönetimi"nde uzmanlaştırdı, daha derin bir birikime sahip olmasına yol açtı.
- Diğer siyasi partilere model olacak örgütsel yapı geliştirdi.
- Kadınların siyasete katılımı konusunda özendirici oldu.
- Belediye Başkanlığı döneminde İstanbul'un altyapı sorunlarının çözülmesi için önemli düzenlemeleri oldu. Bunlar, halk nezdinde büyük bir sevgi ve saygı görmesine imkân yarattı.
- Halkla olmaktan duyduğu zevk siyasi literatüre geçti.
- Siirt'te okuduğu bir şiir sebebiyle 5 ay Pınarhisar Cezaevi'nde kaldı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın tavsiye ettiği bu şiiri okuyup ceza alması kamu vicdanını yaraladı ama kendisinin lider olarak kamu vicdanındaki yerini güçlendirdi.
- Yasaklı olduğu dönemde tüm dünya liderleri tarafından "devlet başkanı" gibi karşılandı. Böylece başbakan olmadan dünya lideri olma konumuna ulaştı.

Dinçer'e de 'öncü' övgüsü

BAŞBAKANLIK müsteşarlarının özgeçmişleri arasında, kitabın koordinatörü, AKP iktidarının müsteşarı Ömer Dinçer, "öncü" olarak tanımlandı. Dinçer hakkında, "Merkezi ve mahalli idarelerde değişimlere öncülük etti. Çabalarını demokratikleşme, özgürleşme ve sivilleşme üzerinde yoğunlaştırdı" denildi.

(Diyorum ya size ‘Te be bunlar böyle olurlar!’)

Milliyet, 10 Mart

*

Aynı gazeteden bir tane daha TE BE BUNLAR BÖYLE OLURLAR haberi

Yıldız Yazıcıoğlu haber diyordu ki:

Varan Turizm'in İstanbul - Ankara hattında hizmet veren bistro otobüslerinde 1994 yılından beri devam eden alkollü içecek servisi, geçen ay bir şikâyet üzerine kaldırıldı. Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu, şikâyet üzerine Varan Turizm'e, güzergâhtaki tüm ilçe belediyelerinden izin alındığı takdirde içki servisi yapabileceğini bildirdi.

Milliyet, 10 Şubat

*

TERAKKİ

Yalçın Doğan yazdı, Başbakan’ın gruplar halinde görüştüğü AKP milletvekillerinden biri, yağ olsun diye, cebindeki cep telefonunu göstererek, Erdoğan’a ‘Siz isteseniz telefonu bile (milletvekili) seçtirirsiniz!’ demiş.

Yalçın Abi de haklı olarak, Adnan Menderes’in o meşhur ‘Ben odunu aday göstersem seçtiririm’ sözünü hatırlıyor ve üzülüyor “
Gerçi, o günkü ve bugünkü örnek arasında, bir fark var. Orada odun örneğini veren Başbakan Menderes. Telefon örneği, Başbakana değil, bir milletvekiline ait. Ama, mantık aynı ve tehlikeli!.. Bir Başbakanın ayaklarını yerden kesmeye çoktan yeterli, tatsız örneklere bir yenisi daha!..”

Ben o kadar üzülmedim, aksine sevindim, baksanıza aradan geçen 50 senede milletvekili adayı kalitemiz gözle görülür şekilde yükselmiş: Odundan cep telefonuna terfi etmişiz!

Hürriyet, 11 Mart

*

O YALANDI BU NİYE DOĞRU OLSUN?

Vallahi galiba gördüğüm bütün gazetelerde bu haber, aynı şekilde verilmişti: Saddam çukurda yakalanmamış / Yakalanma sahnesi de yalanmış...

Tamam, Bush yönetiminin ne kadar yalancı olduğunu (NBC silahları hikayesinden en azından) hepimiz biliyoruz, ispat edildi, ama Saddam’ın iddia edildiği gibi saklandığı bir çukurda yakalanmadığını, son ana kadar aslanlar gibi çarpışarak bir köy evinde tutuklandığını kim söylüyor? Bir Arap televizyonuna beyanat veren Arap kökenli eski bir Amerikan deniz piyadesi!

Peki, tamam, koskoca ABD’nin, Pentagon’un, Amerikan Ordusu’nun, CİA’nın söylediklerine inanmayalım ... da, Ahmetoğlu Mehmet bir eski askerin iddialarını niye tartışmasız doğru kabul ediyoruz?

Gazeteler, 11 Mart

*

HAKKI DEVRİM’DEN BİR KÜÇÜK ALINTI:

Üslub-ı beyan

Şile Belediyesi (AKP'lidir) «Türk Dili ve Tarih Şuuru» konulu konferans düzenlemiş. H. Tercüman gazetesinde dilimiz üzerine yazıları yayımlanan Yavuz Bülent Bakiler'in orada şunu söylediğini okudum (Cumhuriyet, 8 mart):

- «Atatürk'ün Türk dilini Arapça'dan ayrıştırmak için yaptığı devrime karşıyım. Bugün dilimizi Türkçeleştirenler alçaktır, hatta alçak oğlu alçaktır».

Tüyler ürpertici bir dil tartışması üslubu... Bir yerde yalanlandığı ilişti mi gözünüze, merak ederim.

Radikal, 11 Mart

*

DOMUZ YASAK, KASAP DEĞİL

Milliyet’ten Bayram Kaygusuz’un haberiydi: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı 25 müdürlükte 381 kadrolu kasap varmış. Kütüphaneler Müdürlüğü’nün 7 kasabı, ikisi Mezarlıklar Müdürlüğü kadrosunda (sıkı durun) 7 domuz kasabı da dahil!

Gazete sormuş, bir yetkili ‘Eskiden şehre domuz inermiş, domuzlar gitti, kadrolar kaldı’ diyor.

Allahlık bir memlekette yaşıyoruz!

Milliyet, 12 Mart

*

EN AZINDAN ELEKTRİK FATURALARININ TAHSİLATI HIZLANIR!

İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’a (demek ki maaşı kâfi gelmiyor, ki muhtemeldir) biraz ek gelir temin etmek üzere bir çare bulmuşlar: Cerrah... Trakya Elektrik Dağıtım Şirketi TREDAŞ’ın yönetim kurulu üyeliğine getirilmiş, hediyesi 1.000 YTL!

İşin (daha da) güzeli, şirketin son Yönetim Kurulu toplantısı, zahir kapkaç, gasp vs sebebiyle işi başından aşkın olduğu için herhalde... İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde yapılmış!

Allahlık bir memlekette yaşıyoruz! diyorum ya size...

Vatan, 12 Mart

*

KARI SATMA, HERŞEY SERBEST

Kimi milletvekilleri, Toplu Konut İdaresi’e (TOKİ) ‘Elinizdeki daireleri satışa çıkarmayın, iyi fiyattan bize verin’ demiş, eleştiriler çıktı ya, TOKİ Başkanı da (imama uyup) medyayı eleştiriyor :

- Ahlaksızlık neresinde bunun? Milletvekili karı mı satıyor?

Arkadaşlar ‘karı satmanın’ dışında ahlaksızlık bilmiyor demek ki!

Hürriyet, 12 Mart

*

KANUN EMRİDİR: KARINI DÖVMEYECEKSİN!

Spot: 1 Nisan’da yürürlüğü girecek olan yeni Türk Ceza Kanunu, kadınların yazgısı haline gelen birçok konuda çağdaş çözümler sunuyor. En önemli değişiklik aile içi şiddet konusunda. Artık koca dayağında kadının şikayeti gerekmiyor. Komşunun şikayeti bile ‘dayakçı kocayı’ mahkum edebilecek.

Manşet: Aile içi şiddet yeni kanunla tarih oluyor!

Amin! diyelim, çünkü bu işler ‘KANUNLA’ halledilseydi... biliyorsunuz uyuşturucu satmak KANUNEN yasaktır, fuhuş gibi, kapkaç gibi, tecavüz gibi!..

Sabah’la Günaydın, 12 Mart

*

AH GARİP MEMLEKETİM

Anadolu’nun birçok yerinde böyledir, mesela Batman’da bir okulda, hatırlıyorum, cep telefonları sadece müdürün odasının penceresinde çekiyordu. Müdürün telefonu pencereye özel bir düzenekle tutturulmuştu, konuşacağı zaman gidip ‘sabitleşmiş mobil telefona’ kulağını dayıyordu, yerinden oynatmadan.

Van Adliye Binası’nde da durum aynıymış, cepler sadece bir noktada çekiyormuş. Memurlar, o stratejik noktaya bir raf yaptırmışlar, telefonlarını oraya bırakıyorlarmış, başında bir nöbetçiyle. Kimin telefonu çalarsa koşup haber veriyormuş...

DB Tercüman, 13 Mart

*

HIRSIZIN BİLE UYANIĞI MAKBULDÜR

Hırsız eve pencereden girmiş, ev sahibini uyandırmadan cep telefonunu ve elbiselerini çalmış, sessizce kapıdan dışarı süzülmüş, merdiven ışığını yakacağım diye otomatik yerine... evin kapı ziline basınca, armut gibi yakalanmış!

Garibim benim!


Posta, 13 Mart

*

EH GÜNAYDIN !

Dikkat ettiniz mi, sahte rakı rezaleti ortaya çıkalı beri, bütün gazetelerimiz birden ‘uyandı’ vay efendim aslında sigaralar da kaçakmış, yok meyve suları şekerli sudan ibaretmiş, yok beyaz peynir diye sattıkları aslında sıkıştırılmış döküntü peynirmiş, kaşarda süt bile yokmuş...

HO Tercüman, Sahtecilik ruhumuza işlemiş, diyordu tam sayfa.

Posta manşet yapmış: Sahte hayat, sahtekarlık cenneti Türkiye...

Takvim’in manşeti de öyle: Sahte hayat - İçtiğiniz suya, yediğiniz ekmeğe, gittiğiniz doktora dikkat edin, hemen her mesleğin ve her ürünün sahtesi ortalıkta cirit atıyor!

Eh günaydın!

Yedi düvele sahte Lacoste tişörtler, Vuitton çantalar, Rolex saatler satarken iyiydi, sıra kendimize gelince cıyaaak!

Gazeteler 10-13 Mart

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!