Kınalıada'da ölüm kader

Güncelleme Tarihi:

Kınalıadada ölüm kader
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 27, 2001 00:00

KINALIADA'da mesai saatleri ve resmi tatil günlerinde doktor yok. Eczacılar acil durumlarda müdahale edemiyor. Bayan Ani o nedenle hastayı bir an önce hastaneye yetiştirmeye çalışıyor. Telefonla ulaştığı ilgiliye ‘‘Çok acil bir durum olduğunu ambulansı göndermelerini’’ rica ediyor.Telefondaki kişi binbir dereden su getiriyor, Bayan Ani'ye ahret soruları soruyor ve daha sonra da ‘‘Başkanı arayacağını, o'nun izin vermesi halinde ambulansı göndereceğini’’ söylüyor. Teknesini acil durumlar için hazır tutan Kaptan Süleyman Baş, duruma müdahale ediyor, yaralıyı hastaneye yetiştiriyor. Bisikletten düşen Eda Güney; dumandan zehirlenen Raşit Kara ve eşinin yaşadıkları... Doktor ve sedye olmadığından Karalar çuvalla çöp arabasına konulmuş ve hastaneye yetiştirilmek üzere tekneye yetiştirilmeye çalışılıyor. Ama bazıları onlar kadar şanslı değiller. M.Demirci, K.Bahar ve F. Kaya da mesai saatleri dışında hastalanmışlardı. Doktor yine yoktu. Küçük Nilgün'ün yaşadığı ise yürek dağlıyordu. Kınalıadalılar doktor ve tıbbi alet olmadığı için ölüyormuş. Kimin umurunda.Hikmet ABANOZ-KINALIADAElvankent'i mahvettilerEMLAKBANK, Ankara Elvankent-Elvançarşı İş Merkezi'nden peşin paralarımız ile 4 yıl önce işyeri satın aldık. 4 yıldır malımızı teslim almak için Başbakan dahil devlette çalmadığımız kapı kalmadı. Bir Allah'ın kulu dönüp bakmadı. Trilyonluk ve 4 yıldır açılmadan çürümüye terk edilen iş merkezinin bizlere satılan kısmının dışındaki 4'te 5'lik kısım, yani çarşının 5'te 4'lük kısmı son iki yıl içinde, yıllarca vatandaşlardan kesilen ve sonra yok olan 'Konut Edindirme Yardımları'na karşılık sayıldı. Böylece iş merkezinin tamamı vatandaşın oldu. Ama vatandaş malına sahip olamıyor ki... Emlakbank vatandaşına sattığı malı 4 yılda teslim etmeden çekti gitti, şimdi arayın ki muhatap bulasınız.İçinde otlar büyüyen, kapısı, camı kırılan bu yerin çevresi şimdi tinercilerin mekánı oldu.Malımızın hesabını kime soracağız, kimden isteyeceğiz.Yeter... Söz de, mal da milletindir.Kayıplarımızı kim karşılacak, kim...Emlakbank Elvankentzedeler adına 28 imza-ANKARAİslami jet sosyeteye... İSTANBUL'dan A. D. ‘‘İslami jet sosyeteyi’’ eleştiriyor:Zikri ile fikri başka olanlar... Boğaz'da havai fişekli düğün yapanlar... Yanında 15 koruma ve halayıklar gezdirenler... Belediye imkanlarını kullanıp beslenenler... Yazlıklarına kaçak iskele yaptıranlar... Yıllardır 'batıl' deyip durdukları, hatta giyenlere papaz dedikleri kepi çocuklarına giydirenler... Başörtülü çocukları okul önlerine yığıp kendi çocuklarını Amerika'da ve İngiltere'de okutanlar... Yurtdışına balayına gidenler... Anası-danası Mercedes'lere binenler... İnsanları otomobil fabrikası kuracağız diye kandırıp yurtdışında kaçak yaşayanlar... 'Kár payı' vaat ettikleri finans şirketleri aracılığıyla para toplayıp, sonra ABD vatandaşlığına geçenler... Yandaşlarına kara çarşaf ve şalvar giydirirken, İtalyan marka takım elbiseleri sırtından çıkartmayanlar... Kapatılan partilerinin Hazine yardımlarını kaçıranlar... Boğaz'da 20 trilyona yalı alanlar... Otellerin kral dairelerinde kalanlar... Her yıl topluca hacca ve umreye gidip Suudi Arabistan Kralı tarafından ağırlananlar... Fakir fukaraya imarethanelerde yemek verip, onlara cami gölgesinde siyaset yaptıranlar...Kimdir bunlar? Siz bunları tanıyorsunuz. Onlara Hz. İsa'nın bir sözünü hatırlatmakta yarar var:‘‘Sadece dindar olmak yetmez, adil olmak da gerekir.’’Yargımızı da sahipsiz bıraktıkLONDRA'dan bir dostumuz diyor ki: Gülay Aslıtürk'ün 'iade' davasını yazıyor, Türkiye neden avukat göndermez diye soruyorsunuz. Şunun bilinmesi gerekiyor. Davaya katılan İngiliz savcı, aslında bir avukattır. Davayı Türkiye adına takip ediyor. Parasını da, Türkiye değil İngiliz Kraliyet Başsavcılığı ödüyor. Çünkü uluslararası sözleşmeler bunu gerektiriyor.Duruşmada 'tanık' sıfatıyla dinlenen Aslıtürk'ün avukatı Yağız Ali Dağlı, Türk adalet sistemine yönelik çeşitli iddialarda bulununca savcı da, ‘‘Bir dakika... Türkiye'nin de bu konuda söyleyecekleri olabilir’’ diyor. Avukat Dağlı'ya dört kez ‘‘Türkiye'de yargı bağımsız mı, değil mi? Evet ve hayır diye cevap verin. Ya da susma hakkınızı kullanabilirsiniz.’’ diye soruyor. Mahkeme bu sözleri ciddi bulduğundan öğle arasında Türk Büyükelçiliği'nden görüş istiyor. Büyükelçilik de, mahkemeye ‘‘Tutanakları alıp Ankara'ya gönderip tepki almamız gerekiyor’’ diyor.Yani hákim, ilk görevinin adaleti tam uygulamak olduğunu biliyor.Buraya kadar olan gelişmeler ayrı bir konu ancak akla bir soru takılmaktadır: Türk Büyükelçiliği, Aslıtürk davasını neden izlemez? Hukuk işlerine bakan bir müşavirimiz yok mu? Bu dava ciddi bir davadır; ortada büyük yolsuzluk iddiaları vardır; sanık tarafı olaya siyasi bir yön vermek istemektedir.Ne yazık ki Türk yargısı, adaletin gerçek anlamının, eşit davranmak olduğunu gösteren İngiliz yargısı kadar takipçi olamıyor.Ünlü'ye kırıldıkDEVLET Bakanı Fikret Ünlü'ye...Dünya ve olimpiyat şampiyonlarını ödüllendirirken, dereceye giren diğer olimpiyat ve dünya şampiyonlarını neden unuttunuz, yok saydınız? Bu şampiyonlarımız bayrağımızı göndere çektirmedi mi? Türk'ün adını dünyaya duyurmadı mı? Ayrıca Türk sporuna hizmet ederek olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonları yetiştirmediler mi? Bu haksız uygulamanızın hálá yaşıyor olan bazı eski şampiyonları derinden yaraladığını ve kırdığını bilgilerinize iletirim.Gülseren ÖZDEMİR-Karşıyaka-İZMİR'İstikrar adına' yapılan yanlışlarSAYIN Başbakanım... Hükümet etme istikrarı uğruna yolsuzlukların örtbas edilmesine, istikrar sözcüğü ardına sığınarak usulsüzlük ve yolsuzlukların devamına olanak sağladınız. Hükümet ortaklarınızla olan ahbap-çavuş ilişkisi ile yönettiğiniz devlet düzeninde biz yaptık oldu diye kanunlar çıkarttınız. Doğmayacak vergiyi gelir hanesine yazarak hem kendinizi, hem milleti aldattınız. Günlük icraatınız haline gelen zamlarla vatandaşı isyan noktasına getirdiniz. Emlakbank'da yolsuzluklara sebep olan siyasilerin hesap vermesini önlemek için bankayı kapatıp mağduriyeti binlerce çalışanlara yüklediniz. Ziraat ve Halk Bankası'nda görev zararı diye -aslında böyle bir zarar yoktur, sadece geri dönüşü olmayan siyasi krediler vardır- tek kalemde çiftçiyi ve esnafı açlığa mahkûm ettiniz. Vakıfbank'a gelince; özel hukuk hükümlerine tabi olarak kurulmuş ve devlet ile tek ilişkisi genel müdür ataması Başbakan'ca yapılan özel bankayı tekrar özelleştirme kapsamına aldınız. Bunun üzerinde yazılacak çok şey vardır. Vakıfbank-Bayındır olayı vahimdir. Sayın Cumhurbaşkanlığı makamı, banka ile ilgili görevini eksiksiz ve kusursuz yerine getirmiştir. Sayın Başbakanım, ortaya çıkmış bulunan bu tabloya göre yapılması gereken işlem, Vakıfbank'la ilgili Devlet Denetleme Kurulu raporunun sulandırılmadan ve örtbas edilmeden ilgililer hakkında işlem yapılmak üzere yargıya intikal ettirilmesini sağlamanız, sağ duyunun gereği olabileceği gibi sizi istikrar adına bir yanlışı daha yapmaktan alıkoyacaktır.Naci ER-Vakıfbank eski Teftiş Kurulu BaşkanıGÜNÜN SÖZÜ‘‘TOPLUMUMUZ tarafından yolsuzluğun önemi ve boyutlarının hálá kavranamaması, siyasi istikrarsızlığın devam etmesi, basın ve yayın kuruluşları dışında sivil toplum örgütleri ile diğer kuruluşların bu konuda yeterince çaba sarf etmemesi yolsuzlukla mücadelede yeterince başarı sağlanamamasına yol açmaktadır.’’(Devlet Denetim Elemanları Derneği Genel Sekreteri Kudret Ulusoy)MESAJ DOÇ. Sedat TARDÜ'ye (Paris); 'Af ve İnsan Hakları' konulu yazınızı okudum. Yazınızdaki konu şahsımı ileri boyutta ilgilendirdiği için sizinle görüşmek istiyorum. Fatma GİRGİN-İSTANBUL (0212-284 2621)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!