Katiller müsterih olsun Meclis Lojmanı Cinayeti’nin kapanmasına 3.5 yıl kaldı

Güncelleme Tarihi:

Katiller müsterih olsun Meclis Lojmanı Cinayeti’nin kapanmasına 3.5 yıl kaldı
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 05, 2003 00:00

24 Haziran 1991 tarihi, Kurban Bayramı'nın ikinci gününe denk geliyordu. O sabah TBMM lojmanlarında herkes birbiriyle bayramlaşırken, aynı lojmanların 6. sokağında bir cinayet iÅŸlendi. SHP, Ä°zmir milletvekili Erol Güngör'ün oÄŸlu 21 yaşındaki Mustafa Güngör hem boÄŸulmuÅŸ, hem bıçaklanmış, hem de silahla vurulmuÅŸtu. Meclis lojmanlarının tarihindeki bu tek adli vakada kolayca sonuca varılabileceÄŸini düşünmüştü herkes. Öyle ya, orası Türkiye iktidarının merkeziydi ve yasa yapıcılar da orada oturuyordu. Bu iÅŸin peÅŸini bırakmazlardı. Ama öyle olmadı. Cinayetin ardından Mustafa'nın çapkınlığından dem vurulacak, bazı milletvekili eÅŸleriyle beraber olduÄŸu için öldürüldüğü konuÅŸulacaktı. Ama nerede bu ihtimal konuÅŸulsa herkes dilsiz ve sağır kesilecekti. Bir de dönemin MuÅŸ milletvekili Mehmet Emin Seydagil'in oÄŸlu Ãœmit Seydagil ile Bitlis milletvekili Muhyettin Mutlu'nun oÄŸlu Åžadi Mutlu'nun ifadeleri kayıtlara geçecekti. Zaten bu iki ismin soruÅŸturmaya dahil olması Baba Erol Güngör'ün şüphesi yüzündendi. Adı geçen iki milletvekili çocuÄŸunun cinayetten 20 gün sonra lojmanlardaki evlerinden ayrılıp PKK'ya katılması bu şüpheye yol açmıştı. Baba Güngör, polise baÅŸvurup onların cinayetle iliÅŸkileri olabileceÄŸini söylemiÅŸ, nitekim bir yıl sonra ortaya çıkan çocukların ifadeleri alınmıştı. Ama cinayetle bir iliÅŸkileri bulunamamıştı. Bu olayı konuÅŸmak üzere onları aradık. Ãœmit Seydagil'in nerede yaÅŸadığını öğrenemedik. Åžadi Mutlu ise Azerbeycan'da uluslararası iliÅŸkiler okuduktan sonra Türkiye'ye dönmüştü ve askerdi. Bu cinayetin üzerinden tam 11,5 yıl geçti ama ÅŸimdiye kadar ne faillere ulaşıldı ne bir arpa boyu yol alındı ne de bir ipucu bulunabildi. Ama baba Erol Güngör'ün mücadelesi hiç bitmedi. Her gelen iktidara yeniden baÅŸvurdu, baÅŸvurdu sonuç hiç! Erol Güngör'ün yaÅŸadıkları sayfalarca kitaba sığacak türden. Zaten yazdı da... OÄŸlunun kurban gittiÄŸi cinayeti romanlaÅŸtırdı. Yayınlamak için Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi'nden gelecek kararı bekliyor. Bu kararın sonucunu ekleyip kitabını basacak. Bu trajediyi baÅŸtan sona dinleyince inanmak istemiyorsunuz. Ama sadece oÄŸlunu kaybetmiÅŸ bir babanın infiali deÄŸil bu, kayıtlara geçmiÅŸ yüzde yüz yaÅŸanmış bir gerçek...Mustafa Güngör, 2.04 cm. boyuyla milletvekili çocukları arasında en gösteriÅŸli olanıydı. Gazi Ãœniversitesi Uluslarası Ä°liÅŸkiler Bölümü'nde okuyor, basketbol oynuyordu. Kurban Bayramı'nda anne ve babası ÇeÅŸme'ye tatile gitmeye karar verdiÄŸinde, o sınavlarına çalışacağı için Ankara'da kaldı. Arife günü kız arkadaşı ÇiÄŸdem TaÅŸkıran'la Atakule'de yemek yemiÅŸ ve bayramın ikinci günü lojmanda görüşmek üzere sözleÅŸmiÅŸlerdi. ÇiÄŸdem sözleÅŸtikleri gibi 24 Haziran 1991 günü öğlen 12.30 sularında, erkek kardeÅŸini de yanına alarak Mustafa'nın olduÄŸu lojmanın kapısını çaldı. Birkaç kez çalıp cevap alamayınca, arka kapının açık olabileceÄŸini düşündü. Arka kapı açıktı, içeri girdi. Hem seslenip, hem odaları dolaşırken yatak odasında Mustafa Güngör'ün kanlar içindeki cesediyle karşılaÅŸtı. Korkudan, kardeÅŸiyle birlikte lojmanı hemen terk etti ve tam 11 saat sonra da polise haber verdi. Polisi 11 saatlik gecikmeyle aramaları tüm şüpheleri onların üstünde toplamıştı. Ama onlar ısrarla, babalarının tutucu olduÄŸunu ve korktukları için polise geç haber verdiklerini söylediler. Hatta ÇeÅŸme'de tatilde olan aileye haber vermek için telefon açtıklarını ama telefona baba Erol Güngör deÄŸil de, anne Ãœmran Güngör çıkınca nasıl söyleyeceklerini bilemeyip telefonu kapattıklarını anlattılar. Erol Güngör de, o gün bir telefon geldiÄŸini ve eÅŸinin telefona çıkmasıyla da kapandığını doÄŸrulamıştı. Polis, ÇiÄŸdem'i ve kardeÅŸini sorgulamış ama cinayetle bir iliÅŸkilerini bulamamıştı. Hatta ÇiÄŸdem'in yalan makinesine baÄŸlandığı ve doÄŸruyu söylediÄŸinin ortaya çıktığı da ileri sürüldü. Zaten 19 yaşındaki bir kız ile 14 yaşındaki erkek kardeÅŸinin, 2.04 cm. boyundaki bir erkeÄŸi hiç mücadelesiz nasıl öldürebilecekleri de bir soru iÅŸaretiydi. Olaydan 2 ay sonra ÇiÄŸdem TaÅŸkıran depresyona girdi ve çok sayıda hap içerek intihara teÅŸebbüs etti, ama kurtarıldı. Mustafa'nın ölümü baba Erol Güngör'den önce saklandı, kaza geçirdiÄŸi söylendi. Ama oÄŸlunun durumunun öğrenmek için dönemin Ankara Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'i arayacağını söyleyince kardeÅŸi, Mustafa'nın öldüğünü söylemek zorunda kaldı. EÅŸi ile beraber hemen Ankara'ya gelen Erol Bey, soluÄŸu cesedin bulunduÄŸu adli tıpta aldı. BIÇAKLANDI DEDÄ°LER SONRA ORTAYA BÄ°R DE SÄ°LAH ÇIKTIAdli tıp yetkilileri ve polisler, Mustafa Güngör'ün boynundan ve göğsünden bıçaklanarak öldürüldüğünü, öldürücü darbenin göğsündeki yara olduÄŸunu söylemiÅŸlerdi Erol Bey'e. Halbuki bir de sol burun kanadından giren ve kafa arkasından çıkan kurÅŸun vardı ama polisler bunu henüz farketmemiÅŸti. KurÅŸun yarası bir gün sonra yapılan otopside ortaya çıktı. Erol Güngör, iÅŸin içinde bir de silah olduÄŸunu duyunca, bunun planlı bir cinayet olduÄŸunu düşünmeye baÅŸladı ve gecenin bir vaktinde otopsi yapılmasına izin verdiÄŸine hayıflandı. Bayram günü evinden gece vakti çağırılan uzmanların ne kadar isabetli otopsi yapacakları sorusu vardı kafasında. Nitekim otopsi raporlarında daha sonra ortaya çıkacak eksiklikler, şüphelerini haklı çıkartacaktı. Raporlarda ne cinayet saati, ne silahın ne kadar mesafeden ateÅŸlendiÄŸi ve ne de ölüm sebebinin tam olarak bıçaklanmadan mı, yoksa silahtan mı dolayı olduÄŸu belliydi. Olaydan iki yıl sonra, polislerin çektiÄŸi videoyu izleyen baÅŸka adli tıp uzmanlarının, Mustafa Güngör'ün aynı zamanda boÄŸulmuÅŸ olduÄŸunu söylemeleri ise raporlarda zaten hiç yer almayacaktı.KOVAN VE ÇEKÄ°RDEK YOKTU ACABA SÄ°LAH RUHSATLI MIYDI?Otopsi sonucunda cinayette silah da kullanıldığını öğrenen polisler, olayın meydana geldiÄŸi saatten 26 saat sonra lojmana boÅŸ mermi kovanı aramaya gitti. Ama ne mermi çekirdeÄŸi, ne de mermi kovanı bulabildiler. Mermi çekirdeÄŸinin vücutta kalmış olabileceÄŸini düşünen polis, cesedi röntgen için hastaneye gönderdi. Ama yoktu. Katil ya da katiller, cinayet mahalinde delil bırakmamak için hem mermi kovanını, hem de mermi çekirdeÄŸini yanlarında götürmüşlerdi. Bu da akıllara silahın ruhsatlı olabileceÄŸini getiriyordu zira kovan ya da çekirdek bulunursa ruhsatlı silahlarla yapılan küçük bir karşılaÅŸtırmada kime ait olduÄŸu kolayca bulunabilirdi.AYNAYA RUJLA YAZILAN ŞİFRELER ANLAÅžILAMADIPolisler, lojmana gittiklerinde Mustafa Güngör'ü, anne babasının yatağında kanlar içinde, sırt üstü yatarken bulmuÅŸtu. Mustafa'nın üzerinde külot ve atlet vardı. Katil ya da katiller kapıyı çalarak içeri girmiÅŸ olsa Mustafa herhalde onları iç çamaşırlarıyla karşılamazdı. Ä°lk gün olay yerine giden polislerden biri, bir yıl sonra, baba Erol Güngör'e arka kapıda levyeyle zorlama vardı diyecek, ama bu hiçbir zaman kayıtlara geçmeyecekti.Polisler olay yerini incelerken, banyo mermerine ve aynasına rujla yazılmış, SAYA-SGY, RG ve SSG rumuzlarını gördüler. Rujla yazılması polislerin aklına aÅŸk cinayetini getiriyordu. Zaten daha sonra çıkacak haberlerde Mustafa'nın çapkınlığından dem vurulacak, bazı milletvekili eÅŸleriyle beraber olduÄŸu için öldürüldüğü konuÅŸulacaktı. Ä°lk anda birinci dereceden şüpheli ÇiÄŸdem TaÅŸkıran'ın ve kardeÅŸinin el yazıları aynadaki yazılarla karşılaÅŸtırıldı ama yazılar ne ÇiÄŸdem'e ne de kardeÅŸine aitti. Polis, bu rumuzlarla Mustafa'nın tüm arkadaÅŸlarının isimlerini de karşılaÅŸtırdı ama hiçbir ÅŸey bulamadığı gibi, ne anlama geldiÄŸini de çözemedi. Ve nihayetinde bu yazıların kafa karıştırmak için katiller tarafından bilhassa yazıldığı kanaatine vardı. Ä°yi ama katiller bir aÅŸk cinayeti süsü vermek istiyorlarsa Mustafa'yı neden tamamen çıplak bırakmamışlardı? Bir baÅŸka muamma ise banyo küvetinde ıslatılmış olarak bırakılan kanlı yastıklardı. Önce bunun niçin yapıldığı anlaşılamadı, fakat sonra bazı adli tıp uzmanları yastıkta katillere ait muhtemel parmak izlerinin yok edilmesi için ıslatıldığı görüşüne vardı. Cinayette, faillerin izini sürecek en küçük bir ipucuna bile rastlanmadı. Yani, katiller kapıyı zorlamadan açmış, 2.04'lük cüssesiyle Mustafa Güngör boÄŸuÅŸup onlara karşı koymamış, onlar da mermi çekirdeÄŸini ve kovanını olay yerinden almış, parmak izlerini yok etmek için yastıkları ıslatmış, rujdaki parmak izlerini silmiÅŸ ve lojmanın etrafındaki dört polisi atlarak elini kolunu sallaya sallaya çıkıp gitmiÅŸlerdi! LOJMAN POLÄ°S KAYNIYORDU AMA HİÇBÄ°RÄ° SORUÅžTURULMADIBu cinayetle ilgili en büyük soru iÅŸaretlerden biri de, etrafında dört polis olan bir lojmanda, nasıl olup da böyle bir cinayetin iÅŸlenebildiÄŸiydi. Her an her ÅŸeyi görebilecek konumda olan polisler hiç mi birÅŸey görmemiÅŸ, hiç mi bir ÅŸey duymamıştı? Olayın olduÄŸu lojmanın bir sokak altında, o zamanın İçiÅŸleri Bakanı Abdülkadir Aksu oturuyordu ve doÄŸal olarak kapısında polis bekliyordu. Sokağın bir baÅŸka köşesinde BaÅŸbakan Yardımcısı Mehmet Keçeciler, diÄŸer bir köşesinde Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek'in evleri vardı ve hepsinin kapısında da polis bekliyordu. DiÄŸer bir köşede ise o zamanlar tehdit aldığı için yine kapısında polis olan ReÅŸat Ergun oturuyordu. Ve tüm bunların dışında, bir de devriye gezen polisler vardı! Bu polislerden hiçbirinin olayla ilgili ifadesine baÅŸvurulmadığı gibi, 11,5 yıllık süreçte haklarında görevi ihmalden bile olsun soruÅŸturma açılmadı. Böyle bir olayda doÄŸal olarak çevredeki insanların bilgisine baÅŸvurulması gerekirken, kimseye soru sorulamadı. Çünkü hepsinin dokunulmazlığı vardı ve hiçbir milletvekili gönüllü olarak ifade vermedi. Hiçbiri mi birÅŸey görmemiÅŸ, duymamıştı?SHP'nin Genel BaÅŸkanı Erdal Ä°nönü'nün tüm vekillere tek tek mektup yazıp, ifade vermelerini istemesiyle, birkaç milletvekili lütfedip ancak o zaman ifade vermiÅŸti.Ä°KÄ° MÄ°LLETVEKÄ°LÄ°NÄ°N OÄžLU PKK'YA KATILDI: ACABA SÄ°YASÄ° CÄ°NAYET MÄ°?Baba Erol Güngör, devletin lojmanlarında iÅŸlenen bir cinayetin örtbas edilmesine izin verilmeyeceÄŸine inandığı için bir süre hiçbir ÅŸey yapmadan bekledi. Aradan 20 gün geçti ve hálá hiç bir ipucu bulunamamıştı. Tam da bu tarihlerde gündeme ANAP'lı iki milletvekilinin oÄŸullarının PKK'ya katıldığı haberleri bomba gibi düştü: MuÅŸ milletvekili Mehmet Emin Seydagil'in oÄŸlu Ãœmit Seydagil ve Bitlis milletvekili Muhyettin Mutlu'nun oÄŸlu Åžadi Mutlu. O zamanlar Ãœmit Seydagil 15, Åžadi Mutlu ise 19 yaşındaydı. Ve bu milletvekillerinden birinin evi Erol Güngör'ün lojmanına sadece 20 metre mesafedeydi. Erol Bey'in kafasında bu olaydan sonra soru iÅŸaretleri dolaÅŸmaya baÅŸladı. Zira 1990'ların başı PKK terörünün en can yaktığı yıllardı, acaba oÄŸlu siyasi bir cinayete kurban gitmiÅŸ olabilir miydi? ÖCALAN Ä°FADESÄ°NDE, BABASI PARA VERDÄ° ÅžADÄ°'YÄ° BIRAKTIM, DEDÄ°Ä°simleri gündeme gelen iki genç, Mustafa Güngör cinayetinden 20 gün sonra katıldıkları, PKK'nın Bekaa Vadisi'ndeki kamplarında bir yıl kalmışlardı. Gençlerden birininin babası ve ÅŸu anda hayatta olmayan milletvekili Muhyettin Mutlu, oÄŸlunun PKK'ya katılmadığını, PKK tarafından kaçırıldığını ileri sürmüştü. Ama bir yılın sonunda Bekaa'dan dönen gençlerden Ãœmit Seydagil, ‘‘Arkadaşıma uyup PKK'ya katıldım’’ diyordu. Hatta Åžadi Mutlu'nun akrabalarından biri, onları PKK'ya katılmaya ikna eden kiÅŸinin Şırnak'taki bir korucunun koruması olduÄŸunu söyleyip, ‘‘kimin eli kimin cebinde belli deÄŸil’’ diyordu. Abdullah Öcalan da DGM'ye verdiÄŸi ifadesinin ‘‘KiÅŸiler ve AÅŸiretlerle Ä°liÅŸkiler’’ bölümünde, bu olayla ilgili olarak; ‘‘Bitlis'te bulunan Åžeyh Muhyettin Mutlu 1992 yılında Mahsun Korkmaz Akademisi'nde yanıma geldi. Yanımda bulunan oÄŸluna karşılık bana yardım teklifinde bulundu. Ben de oÄŸlunu verdim ve yardımlarını gördüm’’ diyordu. Daha önce DGM'de ifade veren PKK'nın önemli isimlerinden Åžemdin Sakık da, Muhyettin Mutlu ve Öcalan görüşmesinden bahsediyordu.Mehmet Emin Seydagil'in diÄŸer oÄŸlu Ali Rıza Seydagil hakkında ise, bu olaydan üç yıl sonra, kulakları duyduÄŸu halde, GATA'dan sağır raporu alarak askerden kaçtığı için gıyabi tutuklama kararı çıkacaktı.OÄžLUNUN ÖLDÃœRÃœLDÜĞÜ YATAK GÄ°TMÄ°Åž, YERÄ°NE YENÄ°SÄ° KONMUÅžTUArtık iÅŸ baÅŸa düşmüştü. Erol Bey, cinayet masası dedektiflerine, niçin bu cinayet aydınlanmıyor diye sorduÄŸunda, ‘‘Hiçbir delil bulamıyoruz, ilerleyemiyoruz. Bu cinayet milletvekili lojmanında deÄŸil de, Çinçin BaÄŸları'nda (Ankara'nın gecekondu semtlerinden biri) iÅŸlenmiÅŸ olsaydı çoktan çözerdik’’ cevabını aldı. Erol Bey’in, oÄŸlunun ölümünden 25 gün sonra zamanın Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Canseven ile birlikte gittiÄŸi cinayet mahalli küçük bir deÄŸiÅŸiklik hariç muhafaza ediliyordu. OÄŸlunun öldürüldüğü yatak, mermi çekirdeÄŸi aramak için parçalanınca, meclis idaresi herhalde Güngör Ailesi’nin ‘‘o evde, o odada, o yatakta’’ tekrar yatabileceÄŸini düşünmüş olmalı ki, iyilik olsun diye pırıl pırıl yeni bir yatak koymuÅŸtu odaya!Erol Bey, olay mahalini gezerken oÄŸlunun data bankı, radyo teybi ve fotoÄŸraf makinesinin olmadığını gördü. Teyple ses, fotoÄŸraf makinesiyle de görüntü kaydedilebileceÄŸi, bu yüzden katillerin herhangi bir kayıt yapılmış olabileceÄŸi endiÅŸesiyle bunları alıp götürdüğü akla geliyordu. Bir ay sonra, dedektifler Erol Bey'e olay günü polisler tarafından çekilen bir video banttan bahsetti. Erol Bey, bandı izlemek istedi ancak izin verilmedi. Milletvekili forsunu kullanıyor denmesinden çekindiÄŸi için bekledi ve Eylül ayında milletvekilliÄŸi biter bitmez savcılığa baÅŸvurdu ve otopsi raporuyla, video bandın kendisine verilmesini istedi. Sonunda bandın bir kopyasını alabildi. Olay yeri tespit tutanağını alabilmek içinse 11,5 yıldır hala uÄŸraşıyor!SEHPANIN ÃœZERÄ°NDE DURAN YÃœZÃœK BÄ°R MUAMMA OLDU ÇIKTIErol Bey, video bandını yalnız başına izlemektense polislerle izlemesinin faydalı olacağını düşündü ve emniyete gitti. Foto film ÅŸube müdürü bandı izlerken bir ara Erol Bey'e ‘‘oÄŸlunuzun odasında sehpa üzerinde bir yüzük var’’ deyince, cinayet bürosu amiri ‘‘evet ben o yüzüğü evde gördüm’’ dedi. Erol Bey, ‘‘oÄŸlum yüzük kullanmazdı’’deyince hep beraber eve gidildi ve yüzüğün orada olup olmadığı kontrol edildi. Yüzüğün içinde sahibinin adı ya da herhangi bir bilgi yazabilirdi ve bu da büyük bir delil demekti. Eve gidildiÄŸinde yüzük bulunamadı. Polisler daha sonra, videoda gözükenin yüzük deÄŸil, SHP rozeti olduÄŸunu ileri sürdü. Erol Bey, bantta gördüğü ÅŸeyin yüzük olduÄŸunda ısrarlıydı ve zaten SHP rozeti kayıp deÄŸil, yakasındaydı. Polislerle anlaÅŸmazlığa düşen Erol Bey, video bantı alarak her karesinin tek tek fotoÄŸraflarını çektirdi, çünkü gözden kaçan baÅŸka deliller olabileceÄŸini de düşünüyordu. Bundan sonraki durağı üniversitelerdi. Kendisinin ve polislerin dışında bunun yüzük olduÄŸunu söyleyecek birilerini bulmalıydı. Dokuz Eylül Ãœniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne gittiÄŸinde, aldığı cevap bunun ‘‘dört taÅŸlı şövalye tabir edilen özellikle GüneydoÄŸulular'ın kullandığı cins bir yüzük’’ olduÄŸuydu. Ãœniversitenin tespitine raÄŸmen soruÅŸturmada en ufak bir derinleÅŸtirme yapılmadı. RAFTAKÄ° KIRMIZI KUTU VE ŞİŞELER GERÇEKTEN POLÄ°SE MÄ° AÄ°TTÄ°?Erol Bey günlerce kare kare çektirdiÄŸi fotoÄŸraflara, belki bir ipucu bulabilir ümidiyle baktı. Ve bir gün fotoÄŸraflerden birinde kırmızı bir kutu ve rafta sıralanmış küçük ÅŸiÅŸeler gördü. Bu kutu ve ÅŸiÅŸeler kendilerine ait deÄŸildi. Bunların hálá lojmanda olup olmadığını kontrol etmek için lojmana gitti. Polislere kapıyı açtırarak yine onlarla birlikte lojmana girdi. Kutu ve ÅŸiÅŸeler evde deÄŸildi. Bunun üzerine o zamanlar soruÅŸturmayı yürüten savcı YaÅŸar BeÄŸendik'i aradı ve bir tespit yapmak için lojmana gelmesini rica etti. Savcı BeÄŸendik önce ‘‘tamam geliyorum’’ dedi ama 15 dakika sonra Erol Bey'i arayarak kendisinin gelemeyeceÄŸini onun adliyeye gelip gelemeyeceÄŸini sordu. Erol Bey de bunun üzerine ‘‘o kutuların orada olmadığını cinayet mahalinde deÄŸilde, adliyede mi tespit edeceÄŸiz’’ diyerek telefonu kapattı ve zamanın Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ı arayarak savcının gelmesini saÄŸlamasını ya da baÅŸka bir savcı göndermesini rica etti. Sonuçta soruÅŸturmayı yürüten savcı deÄŸil, bir baÅŸka savcı geldi. Daha sonraki araÅŸtırmalarda bu kutu ve ÅŸiÅŸelerin polislerin delil bulmak için yanlarında getirdikleri kimsayal ilaçlar olduÄŸu ortaya çıktı. Ancak olay tespit tutanağı için çekilen video görüntüleri içinde polise ait ÅŸiÅŸelerin ne aradığı da anlaşılamadı. KUTLU AKTAÅž 8 YIL SONRA ŞÖYLE DEDÄ°: ÇOK GÄ°ZLÄ°, KOZMÄ°K ÇOK KOZMÄ°K!Cinayet, faili meçhul kaldıkça Erol Bey, uygun olan her fırsatta oÄŸlunun cinayetini gündeme getiriyordu. Ä°zmir'de 1999 yılında yapılan Kordon Toplantılarından birinin konusu ‘‘Hukuka Saygı’’ olunca ve zamanın İçiÅŸleri Bakanı Kutlu AktaÅŸ ve Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu da bu toplantıya katılınca, Erol Bey söz aldı ve göreve geldiklerinden beri oÄŸlunun cinayetiyle ilgili ne yaptıklarını sordu. Cevap, klasik politikacı cevabı olan ‘‘iÅŸin üzerindeyiz yakalanması an meselesi’’ deÄŸil, daha dürüstçe olan ‘‘bir ÅŸey yapmadık’’tı. Kutlu AktaÅŸ, Ankara'ya döner dönmez dosyaya bakacağına söz verdi. Bir ay kadar sonra Kutlu AktaÅŸ bir gazeteciye ‘‘İki cinayetle ilgili çok önemli geliÅŸmeler ve ipuçları var, biri UÄŸur Mumcu, diÄŸeri lojman cinayetiyle ilgili. Ama her ikisi için de kesinlikle bilgi verilemez, çok gizli, kozmik çok kozmik’’ diyordu. Bunları okuyan Erol Bey, Kutlu AktaÅŸ'ı aradı ve yazılanların doÄŸru olup olmadığını sordu, AktaÅŸ bunun üzerine ‘‘Sana da bilgi veremem ama orada yazılanların hepsi doÄŸru’’ dedi. Bu konuÅŸmadan kısa bir süre sonra seçimler oldu ve Kutlu AktaÅŸ görevden ayrıldı. Yıl 1999 ve İçiÅŸleri Bakanlığı görevi artık Sadettin Tantan'ındı. Erol Bey, sistemin bu cinayeti örtbas edeceÄŸine iyice inandığı için bir de Tantan'a baÅŸvurmasının beyhude olacağını düşünüyordu. Ama kızı, ‘‘baba bir de Tantan'a baÅŸvur’’ deyince Tantan'dan randevu aldı. Tantan kendisine bu cinayetle ilgili hiçbir ipucu bulunamadığını, dolayısıyla ilerleyemediklerini söyledi. Erol Bey'de bunun üzerine madem bir delil bulunamıyor niçin bu cinayeti faili meçhul cinayetler listesine koymuyorsunuz diye sordu. Zira Adalet Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün faili meçhuller listesinde Mustafa Güngör'ün adı geçmiyordu. Tantan bunun üzerine emniyet genel müdürünü yanına çağırdı ve bu iÅŸin üzerine gidelim, dedi. Erol Bey umutlanmıştı ama iki yıl boyunca kimseden bir telefon bile almadı. CÄ°NAYET EVÄ° 4 YIL SONRA AÄ°LEYE HABER VERÄ°LMEDEN BOÅžALTILDIOlay yeri mahali delil bulunur umuduyla, biraz da Erol Bey'in ısrarlarıyla muhafaza ediliyordu. Zira meclis baÅŸkanlığına kalsa lojmanı çoktan boÅŸaltacaktı. Bu durum dört yıl sürebildi. Mustafa Kalemli, meclis baÅŸkanı olur olmaz lojmanı boÅŸalttırdı. Ve Mustafa'nın tüm eÅŸyaları Meclis Mal Saymanlığı deposunu kaldırıldı. ‘‘OÄŸlumun bir giysisine dokunup okÅŸama imkanından yoksun bırakıldım’’ diyen Erol Bey, bu durumu tam bir yıl sonra kendisine gelen bir yazıyla öğrendi. Yazıda, alay edercesine ‘‘kıymetli eÅŸyalarınız bozulabilir, ya bunları teslim alın ya da bize bildirin’’ diyordu. Sanki lojman, kıymetli eÅŸyalar için muhafaza ediliyordu! Mustafa'nın ömrünün son 3,5 yılı o lojmanda geçmiÅŸti ve ailesi, o 3,5 yılla ilgili oÄŸullarının bir tek hatırasına bile sahip deÄŸil. Erol Bey taamüden bu eÅŸyaları saymanlıktan almadı. Bir vakıf kurmak istiyordu ve vakfı kurduÄŸu gün bu eÅŸyaları oradan alarak, meclisin zihniyetini protesto edecekti. HAZIRLIK SORUÅžTURMASI, ZAMAN AÅžIMI BÃœROSUNDA TOZLAR ALTINDAMustafa Güngör cinayeti dosyasının adı, hálá hazırlık soruÅŸturması. 11,5 yıl süren, hiçbir yere varılamayan bir hazırlık! Delil bulunamadığı için doÄŸal olarak, olay mahkemelik olmadı. Dosya o savcı senin, bu savcı benim elden ele dolaÅŸtı ve nihayet katillerin ve onları koruyanların istediÄŸi yere ulaÅŸtı: Ankara Cumhuriyet Savcılığı Zaman Aşımı Bürosu'na... Türk Ceza Kanunu'na göre tasarlayarak adam öldürmenin zaman aşımı 20 yıl, kasten adam öldürmenin ise 15 yıl. SoruÅŸturmayı yürüten savcılar, Mustafa Güngör cinayetini tasarlayarak deÄŸil de kasten adam öldürmek olarak mütaláa ettikleri için dosyanın kapanmasına sadece 3,5 yıl kaldı.Åžimdi düşünün, evladınız devletin polisleri tarafından korunan, üstelik en güvende olduÄŸunu düşündüğünüz yerde boÄŸuluyor, bıçaklanıyor ve silahla vuruluyor. Böyle bir katliamdan sonra minicik bir ipucu bile bulunamıyor, 11,5 yıldır baÅŸvurmadığınız Adalet Bakanı, İçiÅŸleri Bakanı ve Meclis BaÅŸkanı kalmıyor. SoruÅŸturmayla ilgili bırakın bilgiyi, olay yeri tespit tutanağı bile verilmiyor, tüm çabalarınıza raÄŸmen elinizden bir ÅŸey gelmiyor ve dosya zaman aşımı bürosuna gidiyor. Görüştüğüm Erol Güngör tüm bunlara derin, sızılı bir ‘‘ahhh’’la cevap verdi! BABA EROL GÃœNGÖR'ÃœN Ä°SYANIBütün bir sistem karısını kıskanan katil bir kocayı koruyabilmek için seferber olabilir mi, buna inanılabilir miBaşından beri bu cinayete namus kılıfı geçirmeye çalıştılar. OÄŸlumun bir milletvekili eÅŸiyle birlikte olduÄŸu için öldürüldüğü söylentileri çıktı. Aldatılan koca yaptı, dediler. Diyelim ki öldürdü; arkasından hiçbir ipucu bırakmadan gitmeyi nasıl becerebilir? Kiralık katil tuttular diyelim, o katil o lojmana o kadar polisin arasından nasıl giriyor? Ayrıca kiralık katil niye lojmanda öldürüp risk alsın? Bu çocuk üniversitede öğrenci, mülkiyede basketbol oynuyor. Ä°stese buralarda öldürebilirdi. Ben 11,5 yıldır sistemin bütün unsurlarına baÅŸvurdum, baÅŸvuruyorum. Hiçbir sonuç alamadım. Bütün bir sistem karısını kıskanan katil bir kocayı koruyabilmek için seferber olabilir mi, Allah için buna inanılabilir mi? Bu yüzden diyorum ki, baÅŸka nedenler var ve sistem bunu biliyor, iÅŸine gelmediÄŸi için de saklıyor. AÅŸk cinayeti de deseler bu cinayetin çözülmesi lazım. Ben artık oÄŸlumun niçin öldürüldüğüyle meÅŸgul deÄŸilim, cinayetin faili meçhul kalmasına katlanamıyorum.SÄ°STEM BÄ°LÄ°YORBu cinayet faili meçhul deÄŸil. Sistemin unsurları biliyor ama açıklamıyor. Ben oÄŸlumu öldürenlerin kullanıldığını düşünüyorum. Bahsi geçen milletvekillerinin bu iÅŸin içinde oldukları iddia etmedim, oÄŸullarının bu iÅŸte kullanıldıklarını düşünüyorum. ‘‘Babalarımızın meclis kürsüsünde, devletin bağımsızlığı için ettikleri yemin bizi baÄŸlamaz, biz sizinle meclis lojmanlarında bile oturmak istemiyoruz. SevdiÄŸiniz insanları, en korunaklı düşündüğünüz meclis lojmanlarında bile katlederiz, bu kadar güçlüyüz’’ mesajını vermek için yaptılar. Sistem böyle bir nedeni kamuoyuna açıklayabilir mi? Bu iÅŸ açığa çıkarsa o partiye zarar gelir düşüncesiyle örtbas etmek iÅŸlerine geldi. Katilleri koruyorlarCinayetten bir yıl sonra Anadolu Ajansı, ‘‘oÄŸlunuzun katilleri kim?’’ diye sordu. Ben de, ‘‘Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Erdal Ä°nönü biliyor ve katilleri koruyorlar’’ dedim. Sansür ederlerdi genellikle, etmediler ve aynen yazdılar. Bir Allah’ın kulu niçin böyle söylüyorsun, demedi. İçiÅŸleri bakanına, cumhurbaÅŸkanına, baÅŸbakana hakaret ettim, kimseden çıt çıkmadı. Ben deli miyim niye bunları söyleyeyim? Ä°stedim ki beni bir ÅŸekilde mahkemenin önüne çıkarsınlar ve bunları mahkemede söyleyeyim, bir ÅŸeyler sorayım. Mesela soruÅŸturmayı yürüten savcının olay mahaline gelmemesi üzerinde durulmaması gereken bir ÅŸey mi?Meclis baÅŸkanlarına, soruÅŸturmadaki tüm aksaklıkları ve başımdan geçenleri 500 sayfalık ciltlenmiÅŸ bir raporla gönderdim. Hiçbir partinin meclis baÅŸkanından cevap gelmedi. Birkaç ay bekledikten sonra 52 sayfalık bir özet çıkartıp baÅŸbakan ve yardımcılarına da gönderdim. Bizim ülkemizde dilekçe hakkı var, bir tanesi tek satır cevap bile vermedi. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!