Jet akımlarında yolculuk

Güncelleme Tarihi:

Jet akımlarında yolculuk
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2004 00:00

Jet akımı, çok değil yaklaşık 50 yıl önce hiç kimsenin bilmediği bir şeydi. Fakat bu günlerde, özellikle Amerika’da her akşam TV’de hava durumu programlarının en önemli unsuru haline geldi.Çünkü jet akımları günlük hava durumunu belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Onlar, hava şartlarıyla birlikte uçakların uçuş süresini ve yüksekliğini de belirler. Yolcu uçaklarının batıdan doğuya doğru olan uzun mesafeli uçuşlarında zaman, jet akımları yüzünden çabuk geçer. Bu nedenle, İstanbul-New York seferi 11 saat sürerken dönüş yolculuğu dokuz saattir. Günümüzde uçaklar, rutin olarak ya jet akımlarında rüzgarla birlikte uçmak ya da jet akımlarına karşı uçmamak için uçuş yüksekliklerini ayarlar.Jet akımlarının tarihi kısa ve çok ilginçtir: I. Dünya Savaşı’ndan sonra birkaç bilim insanı yerden 10 ila 15 kilometre yükseklikteki havada çok kuvvetli rüzgarların varlığından şüpheleniyordu. Bu çok kuvvetli hava akımları, artık ‘jet akımı’ olarak biliniyor. Bunlarla ilk önce II. Dünya Savaşı’nda bir Alman keşif pilotu karşılaşır. Bu pilot Akdeniz üzerinde uçarken farkında olmadan saatte 350 kilometre hızla esen rüzgara karşı uçar, uçar. Sonuçta, olduğu yerde çakılıp kalır ve yakıtı bitince de zorunlu olarak denize iner. Aslında, 5 Eylül 1862’de İngiliz Meteoroloğist James Glaisher ve Coxwell adlı bir pilot jet akımını keşfetmeye çok yaklaşır. Atmosferde ölçümler yapmak için bir sıcak hava balonuyla yükselmişlerdir. Koruyucu giysiler vb. olmadan 8.8 kilometrenin üzerine çıktıkları anda düşük hava basıncı ve oksijen miktarı nedeniyle tümüyle fenalaşırlar. Coxwell felç olur; ellerini oynatamaz ama dişleriyle balonun vanalarını çevirerek balonu yere indirmeyi başarır. Fakat 2-3 kilometre daha yukarıya çıkamadıkları için jet akımlarını keşfedemezler.KURDELE GİBİ UZANAN RÜZGAR NEHİRLERİ1920’lerde de meteorolojistler balonla deney ve ölçümler yapmaya devam eder. 1922’de bir meteoroloji balonu İngiltere’de uçurulduktan sadece dört saat sonra 966 kilometre doğuda Almanya’ya düşer. Balon saatte yaklaşık olarak 240 kilometrelik bir hızla uçmuştur. Balonun görülmemiş bu hızına akıl sır ermez ve bu işte bir tuhaflık olduğu düşünülür. 1930’larda bazı teorik çalışmalar ve gözlemler de batıdan doğuya çok hızlı rüzgarların esiyor olması gerektiğini söylüyordu. Örneğin, yerden hızlı hareket ettiği gözlenen cirrüs bulutları yukarı seviyelerde çok kuvvetli batılı hava akımlarının olduğunu açıkça gösteriyordu.II. Dünya Savaşı sırasında bu tuhaf rüzgarlar, 1922’de İngiltere’de yaşanan balon olayında gözlendiği gibi, yine tuhaf bir şekilde kendilerini belli ettiler. Pasifik Okyanusu’ndaki Saipan ve Tinian adlı adacıklardan kalkan Amerikan B-29 bombardıman uçakları Tokyo’ya uçarken çok kuvvetli rüzgarlarla karşılaştıklarını ve hızlarını kontrol edemediklerini rapor ediyordu. Bazen bu rüzgarlara karşı uçtuklarında doğru dürüst yol alamadıklarını ama yakıtlarının tükendiğini fark ediyorlardı ama kimse bunlara havada bir kurdele gibi uzanan kuvvetli rüzgar nehirlerinin neden olduğunu hayal bile edemiyordu. Böylece, 4 Kasım 1944’te 49 adet B-29 Superfortress tipi savaş uçağı ilk büyük ölçekli bombardıman için Tokyo’ya yönelmişti. 27 ila 30 bin feet arası bir yükseklikteyken Fuji Dağı’na doğru doğuya dönen uçaklar büyük bir sıçrama yaptı. Uçakların yere göre olan hızları bir anda 450 mil/saat’e çıktı. Bu hız uçakların maksimum hız limitinin 90 mil/saat üzerindeydi. Artık bombardıman uçaklarının pozisyonlarını ayarlaması için çok geçti. Bıraktıkları bombalar da hedeflerin çok önünde bir yerlere düşmüştü.Askeri açıdan görev başarısızlıkla sonuçlanmıştı ama bu olay meteorologlar ve havada beleş yol almayı hayal edenler için büyük bir buluştu. Maalesef jet akımları sürekli bir çizgi gibi dünyayı dolanmaz. Bu nedenle, çoğu sıcak hava baloncularının sadece jet akımlarına binerek dünyanın etrafını dönme denemeleri de başarısızlıkla sonuçlanmıştır.HER GÜN TESPİT EDİLMELERİ GEREKJet akımları yerdeki fırtına sistemlerinin hareketini yönlendirme gücüne de sahiptir. Aynı zamanda jet akımları, kuzeydeki daha soğuk havayı, güneydeki daha sıcak havadan da ayırır. Örneğin, kuzeybatıdan Türkiye üzerine inen bir jet akımı hava sıcaklığını düşürür. Diğer yandan, güneybatıdan bir yılan gibi kıvrılarak üzerimize yönelen jet akımları ise sıcak ve nemli havayı üzerimize getirir. Tahmincilerin 200-300 mb basınç seviyelerine baktığı zaman ilk düşündüğü jet akımlarıdır. Jet akımları sürekli hareket halinde olduğu için, bulundukları yerlerin her gün tespit edilmesi gerekir. Bunun için de dünyanın 10 bin değişik noktasından her gün iki adet meteoroloji balonu uçurulup yukarı seviyelerdeki rüzgarlar ölçülür. Dolayısıyla yerleri belirlenen jet akımlarıyla daha doğru ve orta vadeli sıcaklık ve yağış tahminleri yapılabilir. Batıdan doğuya doğru esen jet akımları bize havanın dünyadan daha hızlı döndüğünü de göstermektedir. Ayrıca kış mevsimi yaşanan yerlerde (‘rüzgar güneşi takip eder’ prensibine uygun bir şekilde) rüzgarlar her zaman daha hızlı eser. Bu nedenle, jet akımları kışın daha güneye inerek alçak basınç ve ona bağlı cephe sistemlerinin üzerimize getirip daha çok yağış bırakmasına neden olur. Ülkemizdeki hava durumu programlarında ‘halk anlamaz ve/veya ilgilenmez’ diye bu tür bilgiler henüz verilmiyor. Siz bu konuda bir sıçrama yapmak isterseniz onları http://turkish.wunderground.com/global/Region/EU/JetStream.html web sitesine girerek takip etmelisiniz. Yalnız bu sitedeki ‘çiğ noktası’ gibi yanlış deyimlere dikkat etmelisiniz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!