Hürriyet'in film operasyonu

Güncelleme Tarihi:

Hürriyetin film operasyonu
Oluşturulma Tarihi: Ekim 31, 1998 00:00

Haberin Devamı

O müthiş heyecan sürerken, polis barikatını aşıp, terminale giren tek gazete Hürriyet oldu. Hürriyet muhabiri Uğur Ergan, film gibi olayı adım adım şöyle anlattı: Ankara Bürosu'nda yaptığımız ayrıntılı planın ardından, İstanbul plakalı özel bir araçla havaalanına hareket ettim. Bir yolcu gibi girecektim. Yanına içi havluyla dolu uydurma bir el çantası, daha önceden Frankfurt'a gidiş-gelişte kullanılan bir THY bileti ve pasaportumu alarak yola koyuldum. Kontrol noktasında polis aracımızı durdurdu. Frankfurt yolcusu olduğumu söyledim. Polisin Esenboğa'nın hava trafiğine kapatıldığını belirtince, ‘‘Şansımı denemek istiyorum’’ dedim. Bir polis memuru ‘‘Siz bilirsiniz’’ diyerek, aracı kenara çektirdi. Bu arada bir TV'de çalışan arkadaş son anda beni farketti. Polise ismimi söyledi. Ama iş işten geçmişti. Gaza basarak polis kontrolünden uzaklaştım. Havalimanına tam anlamıyla ölüm sessizliği hakimdi. A, B ve C terminallerinin kapıları kapatılmış, ışıkları söndürülmüştü. Sadece B terminalinde yolcu yakınları yaşlı gözlerle bekliyordu. Farları sönük aracımla uçağın bulunduğu C terminali apronuna yöneldim. Saatler ilerliyordu. Sessizliği cep telefonunun sesi bozdu.

Çubuk istikametinde tel örgüleri aşarak bir ‘‘Komando’’ gibi yerde sürünerek uçağın burnunun dibine gitme başarısını gösteren Hürriyet ekibinden Nurettin Kurt ve Volkan Yıldırım polis ve jandarma tarafından farkedilmiş, Nurettin Kurt gözaltına alınmıştı. Çektiği film ve fotoğraf makineleri yanındaydı. Bu kez Ankara Bürosu İstihbarat Şefi Yaşar Sökmensüer'den gelen talimatla, havaalanında ‘‘Hürriyet operasyonu’’ başlatıldı. Gözaltındaki Nurettin Kurt'a yiyecek götürme bahanesiyle Havaalanı Karakolu'na gidildi. Nurettin'e yemek verirken, polise hiç sezdirmeden çektiği filmleri aldık. Bu arada dışardaki Hürriyet muhabirleri-ben ve Ankara Büro arasında bir cep telefonu ağı kuruldu. Aldığımız filmleri bir taksiyle dışarı çıkartıp, anonsla dışardaki Hürriyet muhabirine ulaştırdık. Ve filmler geceyarısı büronun eline geçti.

Saat 03.45 sıralarında farları sönük aracımızla, A, B, C terminalleri arasında turladık. Herkes arabamızı sivil polis aracı zannediyordu. A terminalinin altındaki VIP Salonu önünde özel tim karşımıza çıktı. Bir tim mensubunun şu sözleri, bize operasyonun ilk sinyalini verdi:

‘‘Ekip ve tüm malzemeler hazır hale getirilsin...’’

Ve saat 04.36'da Ankara Büromu'za telefonla şu bilgiyi verdik:

‘‘Operasyon tamam. Korsan öldürüldü. Uçak ekibinden ve yolculardan ölen veya yaralanan yok...’’

Nurttin Kurt müthiş fotoğrafın öyküsünü anlattı:

Flaşı çaktım korsan şaşırdı

Uçak kaçıldı haberini alır almaz Esenboğa Havalanı'na geçtik. Güvenlik önlemi o kadar sıkı ki, biletli yolcular dahi havaalanına alınmıyor. Diğer meslektaşlarla bekliyoruz. Her yöntem deneniyor ama kimse terminala giremiyor. Daha sonra arkadaşımız Ateş Yalazan'ı da alarak otomobille havaalanının çevresini dolaşmaya başlıyoruz. Tel örgülerde bir boşluk bulup otomobili parkettik ve yürüdük. Uçağı en net görebileceğimiz bir yerde karargah kuruyoruz. Uçağı görüntülüyoruz ve kimse müdahale etmeyince tel örgüleri aşıp daha iyi görüntü alma hevesine kapılıyoruz. Tel örgülerin arasında küçücük bir delikten zar zor sürünerek geçiyoruz. Artık kalbimiz farklı bir ritmle atıyor. Yaklaşık 100 metre sonra soluğumuz kesiliyor dinlenme molası veriyoruz. Bir süre daha sürünüyoruz uçak artık objektiften net olarak görünüyor, yolcuları bile seçebiliyoruz. Bir süre daha dinleniyoruz hiç bir şey konuşmadan... Ardından yürüyerek uçağa biraz daha yaklaşıyoruz. Otlar bizi kamufle ediyor. Ve deklanşöre basmaya başlıyoruz. Önce iki kaset film çekiyoruz. Volkan Yıldırım ilk çekilen kasetleri koşarak Ateş Yalazan'a iletiyor.

YAKALANDIK

Ben ilk fotoğrafları kurtardığımız için artık detay çalışıyorum. Objektifimin önünden kaygı dolu yolcu yüzleri, korsanın hareketleri, hostesler bir film şeridi gibi geçiyor. Objektifim kokpitteki en ufak bir kıpırtıyı bile kolluyor. Flaşı makinaya takıyorum, iyice yaklaştıktan sonra tam korsanı odaklayıp deklanşöre basıyorum, korsan beni görünce el kol işareti yapıyor, ben ise el kol işaretleriyle beni de içeri almasını istiyorum. Kabul etmiyor. Bu arada yakıt ikmalini bitiren tankerin içinden inen bir görevli bana bağırmaya başlıyor. Hemen uzaklaşmaya çalışıyorum. Yolda birkaç TV muhabirini görüyorum. Onlar da, tel örgüden girmeye çalışıyor. Ancak askerler hepimizi yakalıyor.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!