Her gün hastanedeydim kanseri son evrede fark ettim

Güncelleme Tarihi:

Her gün hastanedeydim kanseri son evrede fark ettim
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 23, 2022 07:00

10 yılı hemşire 20 yılı da yönetici olmak üzere 30 yılını hastanelerde geçiren ve herkese ‘düzenli mamografi çektirin’ diye tavsiyede bulunan Arzu Karataş, meme kanseri olduğunu son evrede öğrendi. 18 kemoterapi aldığı bir yılı sevdikleriyle birlikte olduğu için ‘en anlamlı yılımdı’ diye tarif eden Karataş, iyileşir iyileşmez kanser hastaları kadınlara kucak açtı. Kurduğu Pİ Kadın Kanserleri Derneği ile 4 yılda 1100 kadının hayatına dokundu.

Haberin Devamı

“Hayat biz onu planlarken başımızdan gelip geçenlerdir” demiş John Lennon. Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği Başkanı ve Acıbadem Taksim Hastanesi’nde direktör olan Arzu Karataş’ın hikâyesi tam da bu sözü akıllara getiriyor. Pi Kadın Kanserleri Derneği Başkanı Arzu Karataş’ın hayat mücadelesi henüz çocukken başlamış:

“Ailem Balkan göçmeni. Babamlar Türkiye’ye 1956 yılında Yugoslavya’dan geliyor. Çok büyük bir varlıktan yokluğa düşüyorlar. Babam ticaretle uğraşan bir adamdı, ben henüz 12 yaşındayken onu da Körfez krizi vurdu ve şirketi battı. Bizde kız çocuklarının eğitim alması çok önemsenir. Babam iflas edince ortaokuldan sonra yatılı hemşire okuluna giderek kısa sürede mesleğimi elime almak ve ailemi zor durumdan kurtarmak istedim. Babam ise hiç istemedi, aynı şehirdeyiz diye beni yatılı okula vermek istemedi. 15 gün ağladım ve babamı ikna ettim. Çünkü üniversiteyi kazanamasam bile bu okuldan mezun olunca mesleğimi elime alabilir, aileme destek olabilirdim. İlk yıl çok zorlansam da yatılı okul disiplini bana çok iyi geldi. Orada kan bağım olmayan kardeşler edindim.”

Haberin Devamı

TAM HER ŞEY YOLUNA GİRMİŞKEN...

Karataş henüz okurken çalışmaya başlıyor. Lisenin ardından Cerrahpaşa Ebelik Yüksek Okulu’na giriyor. Üniversitedeyken bir yandan çalışarak para biriktiriyor. Bu sırada ailesiyle birlikte ev alıyor ve bunun borçlarını ödemeye başlıyor. Tam rahata erdiklerini düşünürken babasının yemek borusu kanseri haberiyle hayatları tümüyle değişiyor.

Her gün hastanedeydim kanseri son evrede fark ettim


HASTANEDE YÖNETİCİLİK

Karataş için babasını yedi ay içinde kaybettikten sonra bambaşka bir hayat başlıyor. Okulu yarıda bırakıp tam zamanlı çalışmaya dönüyor. Çalıştığı hastanede dört sene sonra yönetici oluyor. Yeni doğan ve tüp bebek katlarının yöneticiliğini üstleniyor. 2000 yılında ise aşk kapısını çalıyor ve evlenmeye karar veriyor. Evlendikten sonra Acıbadem Hastaneleri’nde çalışmaya başlayan Karataş, idari kısma yöneliyor. Yoğun çalışma temposu evliliğini de etkiliyor, 2004 yılında eşinden ayrılıyor. Kendini daha da işe veren Karataş, Bursa’daki hastanede görev alıyor. 10 yılı burada geçiyor. 2012 yılında ise Bursa ve Bodrum’daki hastaneler arasında mekik dokumaya başlıyor. Karataş o dönem hiç unutamayacağı bir hafta sonu yaşıyor:

Haberin Devamı

İLK SINAV ANEVRİZMAYLA

“Başıma anormal bir ağrı girdi. Üç saniye kadar gözlerim karardı. Çok çalışmaktan diye düşündüm. Ertesi gün hastaneye gidip toplantılara girdim. Bir anda deprem oldu zannettim. Meğer deprem olmamış ben beyin sarsıntısı geçirmişim. Nörologlar beyin anevrizması olduğunu anladı. Göz sinirimin hemen arkasında anevrizma vardı. Hemen İstanbul’a geldim. Doktorlar, ‘Yüzde 4 masada kalırsın yüzde 4 görme yetini kaybedersin ama iyileşeceğine inanıyoruz’ dedi. Ben de bu tip konularda çok kaderciyimdir. Sadece ‘Hocam ya o taraf olsun ya bu taraf, görme yetimi kaybetmek istemem’ dedim. Üç-dört saatlik bir ameliyatla beynime stent takıldı. Çok başarılı geçti ve zamanla iyileştim.”

Her gün hastanedeydim kanseri son evrede fark ettim


İNANMAK İSTEMEDİM

Haberin Devamı

Arzu Karataş’ın sağlıkla esas büyük imtihanı ise iki sene sonra başlıyor. Karataş kanserle ilk yüzleştiği anı şöyle anlatıyor:

“Bodrum-Bursa arasında mekik dokurken Nejat İşler, Bodrum’daki hastanemize yatırıldı. Hasta mahremiyeti çok önemli. Üzerimde çok büyük bir basın baskısı var. Üç gün hastaneden hiç çıkmadım, süreci yönetmeye çalışıyordum. Eve geldiğimde koltuk altlarımdan ter boşaldı ve kötü bir koku hissettim. Elimi koltuk altıma götürdüğümde ceviz büyüklüğünde bir kitle keşfettim. İşler deli gibi yoğun. ‘Bir ara ultrason yaptırırım’ dedim. Bu arada ben sokakta gördüğüm herkese ‘Düzenli mamografinizi çektiriyor musunuz?’ diye soran biriyim. Radyolog arkadaşıma gittiğimde durumu direkt anladı. ‘Hiç mamografi çektirdin mi?’ dedi, ‘Hayır’ dedim. Doktor arkadaşım bana durumun iyi olmadığını söyledi ama ben asla kendime konduramıyorum ve inanmak istemiyorum. Yine İstanbul’a geldim. Hâlâ ‘kanser değilim’ diyorum. Hastalığımın ileri evrede olduğu anlaşıldı. Doktorlar acilen kemoterapi önerdi.”

Haberin Devamı

HER ŞEYİ YAPMA HAKKI

Hayatının en büyük kırılma anlarından birini yaşadığını anlatan Karataş, ilk kemoterapinin ilk 13 gününün moral bozucu geçtiğini anlatıyor: “‘Saçlarım dökülecek mi, bu tedaviyi kaldırabilecek miyim yoksa vaz mı geçeceğim?’ bir sürü soru oluyor kafanızda. Bu mücadeleyi verip vermeyeceğinize dair çok sert bir soru bu. Ben vermeyi tercih ettim ve ilginç bir şey söyleyeyim, 18 kemoterapi aldım, hayatımın en anlamlı yılıydı. Sevdiklerimle birlikteydim, çalışma hayatını hiç bırakmadım. Kendime her şeyi yapma hakkını tanıdığım bir yıl oldu. Herkes beni pamuklara sardı. Bir de o tedavinin kanseri küçülttüğünü adım adım görmek müthiş bir histi.”

Her gün hastanedeydim kanseri son evrede fark ettim


İLK İŞ EVİMİ SATTIM

Haberin Devamı

Kanser hastalığı Arzu Karataş’ın hayata bakışını da tümüyle değiştirmiş. Hep iki evim olsun, emeklilikte birinde oturayım diğerinin kirası bana destek olsun diye düşünen Karataş, kanser olduğunu öğrendiğinde evini satmış; “Çünkü siz sürekli gelecek planı yaparken bugünü kaçırıyorsunuz. Halbuki yarın ne olacağı hiç belli değil. Bugünü yaşamak gerekiyor. Hayat kapalı bir kutu. Her anından keyif almak lazım” diyor. Memelerini, rahmini ve yumurtalıklarını aldıran Karataş sağlığına kavuşmuş ancak bu süreçte kanser hastalarının yaşadığı lojistik sorunları bizzat görmüş.

PERUK DA BİZDEN GÖZ KALEMİ DE

2014 sonrası benim için bambaşka bir dönem başladı” diyen Karataş, Pİ Kadın Kanserleri Derneği’ni kurma nedenini şöyle anlatıyor:

Onkolojik ilaçları devlet karşılıyor. Ancak hastaların iyi beslenmesi, kendini koruması gerekiyor. Bugün bir peruğun maliyeti o kadar yüksek ki. Doğal ürünler kullanmalısınız, toplu taşımaya binmemelisiniz. Bütün bunlar büyük maliyetler oluşturuyor. Biz, Pİ Kadın Kanserleri Derneği’yle kadınlara bir omuz olmak istedik. Bazen bir kaş kalemi bazen protez meme ameliyatı bazen peruk bazen tedavilerinde doğru yönlendirmeler... Her sekiz kadından biri meme kanserine yakalanıyor. Biz, dernek olarak kanser alanında toplumsal farkındalık yaratırken kanser teşhisinden sonraki süreçte hastalara destek sunmak için kurulduk. Danışmanlık yapıyoruz, ameliyatlara aracılık ediyoruz. İhtiyaç olan her alanda hastanın yanında olmaya çalışıyoruz. Kurulduğumuzdan bu yana 1100 kadına dokunduk. 150 ameliyat gerçekleştirdik. Hasta komitemiz bize ulaşan hastanın her türlü ihtiyacını tespit edip bize iletiyor. Toplamda 75 gönüllü çalışıyoruz. Meme, rahim ağzı, rahim ve yumurtalık kanserine odaklı çalışıyoruz. Dernek üyelerimiz ya benim gibi eski hasta ya da hasta yakını. Bu dernekle bu kadar çok kişiye ulaşabildiğimiz için çok ama çok mutluyum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!