Hacettepe Üniversitesi Fizik Bölümü Mühendisliği öğretim üyesi Doç. Dr. Ülkü Ulusoy, 17 Ağustos gecesi Türkiye'yi sarsan Marmara depreminin ilk işaretlerinin doğadan geldiğini savunuyor. Marmara depremini önceden bildiren 1026 ‘doğa habercisi’ derleyen Doç. Ulusoy, Kobe ve Marmara depremleri öncesindeki sıradışı olayların örtüştüğünü de ifade ediyor. Ancak, sözü edilen işaretlere her zaman rastlanabileceğini belirten Doç. Ulusoy, özellikle, bunları bir bütün olarak değerlendirmek gerektiğinin altını çiziyor. Kobe'de olduğu gibi, Marmara depreminin sinyallerinin önceden verildiğini savunan araştırmasıyla tartışma yaratan ve bilim adamlarının eleştiri oklarını üzerine çeken Doç. Dr. Ülkü Ulusoy, Hürriyet'e konuştu. Depremi
haber veren 1026 sıradışı olayın ‘‘hurafe’’ olduÄŸu iddialarına yanıt veren Doç. Ulusoy, insanları, ‘‘bu olayları tek tek deÄŸerlendirmemeleri’’ konusunda uyardı.Doç. Ulusoy, ‘‘depremin gerçeÄŸi fiziktir’’ ilkesinden hareket ettiÄŸi için için Kuzey Anadolu Fay Hattı her zaman ilgisini çekiyor. Söz konusu fay hattından alınan örneklerle, Kobe depremini karşılaÅŸtırmak üzere hazırladığı projeyi yürütmek üzere 1998'de Japonya'ya gidiyor:‘‘Orada, farklı ÅŸeyler gördüm. Labaratuvarların içinde akvaryumlar ve her tarafına elektrotlar baÄŸlanmış kedi balıkları vardı. Depremin habercisi olan doÄŸa olaylarını içinde barındıran yüzlerce yıllık bir kültür birikimi. Ä°ÅŸte bunlar beni büyüledi. Bizim toplumumuzda, bilimsel ağızdan ifade edilmediÄŸi için bunların hiçbirisi yoktu’’SONUÇ OLAÄžANÃœSTÃœ ÅžAÅžIRTICIBu duygular içinde Temmuz 1999'da Türkiye'ye dönen Doç. Ulusoy, anket için çalışmalarını sürdürürken, 17 AÄŸustos depremi yaÅŸanıyor. Bu durum, bilim kadınının iÅŸini daha da kolaylaÅŸtırıyor ve deprem bölgesindeki insanlara beÅŸ temel soru yöneltiyor: ‘‘Işık gördünüz mü? Hayvanlarda, bitkilerde anormallik var mıydı? Elektronik aletlerde birÅŸey var mıydı? Ses iÅŸittiniz mi?’’ Bütün bu sorulara hayli ayrıntılı yanıtlar alan Doç. Ulusoy, elde ettiÄŸi verileri Kobe depremi öncesinde yaÅŸanan sıradışı olaylarla karşılaÅŸtırıyor ve ÅŸaşırtıcı bir benzerlik olduÄŸunu görüyor.PANÄ°ÄžE GEREK YOKDepremi haber veren sıradışı olayların, günlük yaÅŸamda her an ve sıkca yaÅŸanabilen olaylar olduÄŸunu kabul eden Doç. Ulusoy, doÄŸabilecek bir panik ortamına karşı ÅŸu uyarıyı yapıyor:‘‘Bir tek olaya bakarak depremin geleceÄŸine karar vermek yanlış. Bizim amacımız insanlara ‘şu olaylar olursa deprem geliyor' diye uyarı yapmak deÄŸil. Tek tek olaylar haberci deÄŸildir. Bunlar bir bütün olarak ele alındığında anlam taşıyor. ’’‘Adapazarı yandı’ diyen kadına kimse inanmadıBUZDOLABI SESLÄ° ÇALIÅžIRSA Depremle, buzdolabının sesli çalışması arasında ne ilgi var diyorlar. Oysa var. Buzdolabının, ÅŸiddetli elektromanyetik dalga uygulandığında o gürültüyü çıkardığı bilimsel olarak kanıtlanmış. Anketlerde, öylesine güzel tanımlar var ki. Gökyüzünde kızıllaÅŸma oldu diyorlar. Bu kızılışımadır. Adapazarı'nda yandığını söyleyen bir kadına inanan olmadı. Elektromanyetik dalga var ve kesinlikle yakar. CANI YANAN HAYVAN ULUYOR Ä°nsan kulağı, 20 ile 20 bin hertz arasındaki frekansı iÅŸitebilir. Daha düşükleri, yalınayak dolaÅŸan ya da kulakları sürekli yerde olanlar tarafından algılanabilir. Hayvanlar yere doÄŸrudan basıyorlar. Deprem öncesinde ayaklarını yerden kesme, uluma, sırtüstü yatma gibi hayvan davranışlarının temelinde yatan gerçek, hayvanların yerdeki elektriksel alanı ayak tabanlarından farketmeleri. Siz çarpıldığınız zaman canınız yanmaz mı? Hayvanların da canı yanıyor.BÄ°LÄ°M Ä°NSAN İÇİN DEĞİL MÄ°Burada yanlış yapıyoruz. Bilim adamı ile halk arasında uçurum olmamalı. Bilim, insan için yapılıyor. Halk inanıyor da bilim adamı inanmıyor. Bu tabu yıkılmalı. ‘Depremi önceden bilsen ne olacak?' diyen çok sayıda bilim adamı var. Oysa bilmekle bilmemek arasında çok büyük bir fark var. Tek can bile önemli deÄŸil mi?Temel yanlış, doÄŸadan kopmakDoç. Ulusoy, depremi haber veren sıradışı olayların ‘‘hurafe’’ diye adlandırılmasına, ‘‘Kesinlikle çoÄŸunluÄŸu bilimseldir. GeçmiÅŸte, ‘bilimsel deÄŸil' dediÄŸimiz pek çok ÅŸeyin bugün bilimsel olduÄŸu ortada’’ diye karşı çıkıyor:‘‘Bizim temel problemimiz, dört duvarın arasına girmemiz oldu. DoÄŸaya bakmayı unuttuk. Alet-edavatla bir ÅŸeyler ortaya koymaya çalışıyoruz. Bilim adamı dışarıya ne kadar ciddi bakabiliyor acaba? Yani vatandaşın deprem öncesinde yaÅŸadıklarını kaç bilim adamı gidip orada yaÅŸamıştır. Uzaktan uzaÄŸa halkın dediklerine inanmamak olabilir mi? Onların çoÄŸunluÄŸu doÄŸru ÅŸeyleri söylüyor.’’Â
button