Halkın Özal’ı seçtiği noktada askerin siyaset ihtirası bitti

Güncelleme Tarihi:

Halkın Özal’ı seçtiği noktada askerin siyaset ihtirası bitti
Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2010 15:38

Türk ordusunun memleketin gidişatı konusunda söz sahibi olması, siyaset yapma geleneği Osmanlı’dan başladı diyebilir miyiz?

Haberin Devamı

Her fırsatta Cumhuriyet ve Osmanlı birbirinden kopuk değildir dersiniz. Öyleyse Türk ordusunun memleketin gidişatı konusunda söz sahibi olması, siyaset yapma geleneği Osmanlı’dan başladı diyebilir miyiz?
- Osmanlı’nın geleneğinde toplum ve ordu ayrılığı değil, bilakis kaynaşması vardı. Halk memleketin savunulmasının ve kültürün korunmasının geniş çapta bir orduyla mümkün olabileceğini düşünüyordu. Ama günlük yaşamda militarist değildi. Ordunun memleket gidişatına müdahalesi 1876’da Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesiyle başladı. Abdülaziz’den sonra V. Murat, sonra da II. Abdülhamit tahta geçti. Onun devrinin ilk dönemlerinde de askerin bir hâkimiyeti yoktu. Güç, saray ve saltanattaydı fakat zamanla bu değişti. Çünkü Abdülhamit devrinde bürokrasi, askeri ve sivil olmak üzere ikiye ayrıldı. Askerde profesyonelleşme serüveni başladı.

Haberin Devamı

Bu ne demek tam olarak?
- Askeri rüştiyeler, bugün Erkân-ı Harp dediğimiz sınıf ortaya
çıktı, Harbiye genişledi. En önemlisi askerin eğitimi çok daha ileri bir seviyeye çıktı. Askeri okulların başına müfettiş olarak Alman General Von der Goltz geldi. Goltz, Alman askeri felsefesinde mevcut olan ‘orduyla milletin bir olduğu’ felsefesini yaydı. Millet-i Müsellah yani “silahlanmış millet” mevhumunu ortaya attı. Bu da bir bakıma milletin militarizasyonuna yol açtı. Goltz, Türkiye’nin geleceğini orduda yetişen parlak zabitlerde ve halkta görüyordu. Çok ilginçtir, Goltz Abdülhamit’i ve saltanatı ayakta tutan sosyal zümreyi sevmiyordu.

Alman müfettiş Goltz’un Türk askerinin kimliğinin oluşmasında payı büyük diyorsunuz?
- Hem de nasıl... Bizim askeri eğitim sistemimiz onun tesiri altında gelişti. Burada vurgulanması gereken en önemli nokta üst düzey eğitim almasına rağmen o dönem ordunun halktan hiç kopmaması ve iktidar hırsı taşımaması.

Öyleyse 1960’taki darbeye kadar askerin yapısında ve tavrında neler değişti?
- 1945-46’da Türkiye demokrasiye geçti. Bu defa orduya güç veren halk oyunu kullanarak iktidarı tayin etme imkânı buldu. Ve 1950’de Demokrat Parti’nin iktidar olmasıyla tabanlar, baş oldu. İşte o zaman 100 seneden beri süregelen modernleşme hareketi siyasi bir çehre aldı. Ordu -ordu derken subaylardan söz ediyorum- en iyi eğitimi almış kimseler olarak halk için en doğru ve iyi geleceği tayin edebileceğine inanmaya başladı.

Haberin Devamı

DEMOKRAT PARTİ İKTİDARI KİMYAYI DEĞİŞTİRDİ

Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi midir ordunun kimyasını değiştiren olay?
- Evet. Çünkü önceden her ne kadar ordu yönetimi elinde tutmuyorduysa da rejim ordunun gücüne dayanıyordu. Fakat Demokrat Parti iktidarıyla bu konumun değişmeye başladığı görüldü ordu tarafından. Bu yüzden seçimin hemen akabinde dört general İsmet İnönü’ye gidip “Paşam istersen seni iktidarda tutarız” demişti. Bu değişen kimyaya bir de ideoloji eklendi çünkü bir yerde iktidarın elde tutulması için ordunun ideolojik bir dayanağı da olması gerekiyordu. Bu dayanak da laiklik oldu. İşte tam bu noktada sosyal bir hak olan laiklik de siyasileşti, iktidar aramanın ya da iktidarı elde tutmanın bir aracı oldu. Aslında 1960 darbesinin askerin siyaset yapma macerası açısından başka önemli bir yanı daha var.

Haberin Devamı

Nedir o?
-Asker 1960’ta darbe yaptığında arkasında CHP, yani sivil bir hareket vardı. Bu hiçbir zaman unutulmasın. 60 darbesiyle fiilen ordu iktidara sahip oldu ama bir müddet sonra Milli Birlik Komitesi adı altında askeri idareyi daimi kılmak isteyen 14 asker tasfiye edildi. Rejim yine sivillere, yani Halk Partisi’ne geçti. Arkasında ordu olan bir Halk Partisi tabii. Bunlar acıdır ama gerçektir.

Askeri vesayetten kurtulma konusunda kendimizi diğer ülkelerle, örneğin Yunanistan’la karşılaştırdığımızda ne görüyoruz?
- Yunanistan istiklalini 1830’da kazandı ama tamamen sivilleşmesi 1974’te oldu. Evet birçok insan Türkiye’yi askeri vesayet altındaki bir ülke olarak görüyor. Ama 19’uncu yüzyıldan başlayarak yapılan birçok reformun amacı Türkiye’yi sivilleştirmekti. Osmanlı kafasına göre de muasırlaşmak demek tamamiyle sivilleşmek demekti.

Haberin Devamı

Tarihçi Prof. Mete Tunçay Türk ordusu kendisini hep çok ayrıcalıklı gördü, Atatürk’e bile darbe yapabilirdi diyor. Buna katılıyor musunuz?
- Hayır katılmıyorum. Her şeye rağmen Türkiye’de hep demokratikleşmeye doğru muazzam bir evrim olmuştur. Bunun önüne hiç kimse geçemedi. Darbelerin çoğu hep sivil bir kanada dayanıyordu. Askeri rejimlerden istifade edenler de hep sivil gruplar olmuştur. Askere şan şeref düştü, çeşitli sivil gruplar meyvesini yedi darbelerin.

Kitapta 12 Eylül son darbeydi, bundan sonra olmaz iması var. Doğru anlamış mıyım?
- Doğru ve çok önemli. Kenan Evren’in CHP dahil tüm partileri kapatması, Alparslan Türkeş’i hapse atması ordu içindeki siyasete yatkın kişilerin kafa yapısındaki değişimi net olarak gösterir. Ordu artık siyasi partilerin kendisini kullandığını anlamış, onlarla işbirliği yapılamayacağına karar vermişti. Ve halka yönelmeye başladı. Evren Paşa’nın doğrudan doğruya cumhurbaşkanı olabilecekken kendini halkoyuyla seçtirmesinin sebebi budur. Bunun üstüne askerler madem ki halk bize oy veriyor, biz de parti kuralım dediler ve kurdular. Ama sonra ne oldu? Özal çıktı ve halk onu seçti. İşte bu noktada askerin siyaset ihtirası bitti.

Haberin Devamı

28 Şubat neydi?
- Son bir çıkıştı. Zaten orada darbe olmadı, muhtıra verildi, değil mi... İşin garip tarafı muhtırayı açık olmasa da dindar kesimin de destekliyor olmasıydı bana göre.

Dindar kesimin mutedil isimlerinden Mehmet Şevket Eygi, Balyoz Operasyonu üstüne “Artık Türkiye’nin beyazlarından hesap soruluyor” dedi. Dindar kesime göre Türk ordusu ne zamandan beri “beyazların”, yani başkalarının ordusu? 28 Şubat’tan beri mi?
- Beyazların ordusu gibi sözler çok yersizdir. Bir geçiş sürecindeyiz. Eskiden kalma öfkeler olabilir ama bunları böyle sert ve üzücü şekilde ifade etmek yanlış. Bir subay üstünde üniforması varken emir verir gibi konuşur. Ama o üniformayı çıkarttığı vakit hepimize benzer. Başka ülkelerin subayları emekli olduğunda bile halka karışmayabiliyor. Bizim askerimizde beyazlık, siyahlık ayrımı yoktur, halktır onlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!