Halide Edip beni 13 yıl sömürdü

Güncelleme Tarihi:

Halide Edip beni 13 yıl sömürdü
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 20, 2002 00:00

Paris'te hukuk doktorası yaparken tanıştığı Halide Edip Adıvar ve A. Adnan Adıvar'la iliÅŸkileri 13 yıl süren 91 yaşındaki edebiyatçı Vedat Günyol, Adnan Bey'i babası kadar sevdiÄŸini ancak Halide Hanım'ın kendisini kullandığını söylüyor. Günyol, Halide Edip Adıvar'ın ilk kez Ä°ngilizce yayınlanan Türkün AteÅŸle Ä°mtihanı'nda Atatürk hakkında yazdığı olumsuz düşüncelerini kitabın Türkçe baskısına almadığını, kendi kitabını bir tür sansürlediÄŸini belirtiyor.ADIVARLAR'I PARÄ°S'TE TANIDIM Paris'te doktoramı yapıyordum. O sıralarda Halide Hanım da Paris'te bulunuyordu. O dönem Paris'te yaÅŸayan Türk öğrenciler Halide Hanım'ı ve Adnan Bey'i Atatürk karşıtı sanıyor ve sevmiyorlardı. Bir gün karşılaÅŸtığım bir çocuk, ben arada Halide Hanım'ı ziyarete gidiyorum ve çok seviniyor, seni de götüreyim dedi. 1937-1938 yıllarıydı. Halide Hanım ve eÅŸi Adnan Bey beni büyük bir sevgiyle karşıladılar. Sonra yemeÄŸe davet etmeye baÅŸladılar. Adnan Adıvar felsefe derslerine giriyordu ve beni de götürüyordu. Halide Hanım ile müze bahçesinde gezintiler yapıyorduk. Bu ÅŸekilde bir yıla yakın bir samimiyetimiz oldu. Sonrasında biliyorsunuz Hitler ortalığı karıştırdı ve ben de 1939'da Köstence kanalıyla Ä°stanbul’a döndüm.ATATÃœRK BÖLÃœMLERÄ°NE SANSÃœREvet, Türkiye'ye döndüklerinde onlarla görüştüm asistanlık yaptım. Halide Edip ile Türkün AteÅŸle Ä°mtihanı'nın Ä°ngilizce'den Türkçe'ye çevirisini beraber yaptık. O dikte ediyor ben yazıyordum. Hastalanınca, Vedat sen git tercüme edip getir bana diyor, bu sefer ben tercüme ediyorum, o düzeltiyor. Kitabın orijinali Turkish Ordeal'di. Ama kitabın Ä°ngilizce baskısında Atatürk aleyhine yazdığı yerleri Türkçe'ye çevirirken almadı. Yani o bölümleri kendisi sansürledi. Sonra Türkün AteÅŸle Ä°mtihanı'nı Yeni Ufuklar'da ben basmıştım. Kitabı basarken çevirenler Halide Edip-Vedat Günyol diyemedim tabii. Öldürürdü beni yoksa. Çok otoriterdi. Kitabı da Vedad'a diye imzaladı. Sevgili yok, oÄŸlum, yok.ELÄ°ME PAT DÄ°YE VURDU, ÇOK KIRILDIMAdnan Bey hastalandı, ona morfinler hazırlanıyor. Ä°ki doktor ve ben, üç kiÅŸilik bir nöbet ekibimiz var. Adnan Bey babamdan sonra en çok sevdiÄŸim insan. Adnan Bey ölünce Halide Hanım'a yardım etmeye devam ediyorum. Beraber çeviriler yapıyoruz. Bir gün rahatsız olduÄŸu için uzanmış, Vedat dedi, bak orada dolabın içinde bir çıkın var onu ver bana. Ben de dolabı açtım, getirdim yatağın üzerine ve Halide Hanım rahatsız diye düğümü çözmeye çalışıyorum. Pat diye elime vurdu. O kadar gücüme gitti ki bu haraketi, çıkının içinden bana Adnan Bey'in bıraktığı bir dolmakalem çıktı. Bu dedi, senin. Ama öyle kırılmıştım ki kalemi falan almadan çıkıp gittim. Ä°ki ay görüşmedik ve o iÅŸte sırada Halide Hanım öldü. HALÄ°DE HANIM’IN Ä°TÄ°RAFINI DUYMADIMAma Adnan Bey'in güzel yanı ÅŸu. Atatürk'le ayrı saflara düşmüşler ve sonra da kaçıp yurtdışına gitmiÅŸler ama bir gün bana, bak dedi Atatürk haklı biz haksızmışız. Bazı ÅŸeyler var ki böyle tepeden inme olacak. Mesela latin harfleri. Onu tepeden inme yapmasaydı, yıllar boyu bunu yerleÅŸtiremezdi. Onun bu itirafını ben çok takdir ederim. Halide Hanım'ın da buna benzer bir itirafı varmış ama ben duymadım. NEHRU'YU KAPIDAN ÇEVÄ°RDÄ°Bir gün Halide Hanım'la otururken kapı çalındı. Baktık kapıda lüks bir araba, içindeki de Javaharlal Nehru. Yani Hindistan'ın ilk baÅŸbakanı. O zaman Celál Bayar'dan çekiniyorlardı. Halide Hanım hastayım diyerek Nehru'yu kabul etmedi. Ben aÅŸağıya inip adamla konuÅŸtum ve bana bir karanfil vererek kendisine götürmemi söyledi.BAÄžIRA ÇAÄžIRA HÄ°ZMETÇİ KOVDU13 yıl boyunca beni kullandı, sömürdü. Vedat hemen gel, kömür alıyoruz başında bulun! Vedat gel... Ne oluyor, evdeki hizmetçiyi kovuyor, ille ben de orada olacağım. Ertesi gün de Adnan Bey, bak bu insanlar ne kadar nankör bir Allahaısmarladık bile demediler, diye sitemde bulunuyor. Aman beyefendi dedim, nasıl desinler, Halide Hanım onları bağıra çağıra kovdu. Düşünün kocasına olayı öyle anlatmış.SEBAHATTÄ°N BEY DÖRT AY YIKANMADIDört aylık cezam sekiz aylık olsun diye baktım. O kadar kaynaÅŸtık hapisanedeki arkadaÅŸlarla. Nöbet günümde elimde faraÅŸ, yerleri süpürürdüm. Aa ben nereden düştüm buraya demedim. Mesela Sabahattin Bey (EyüboÄŸlu) öyle olmadı, o hazmedemedi. Haftada bir, yıkanmaya götürüyorlardı, o hiç gitmedi, dört ay boyunca hiç yıkanmadı.Kitaplarını bağışladığı okulun lojmanında yaşıyor91 yaşındaki ünlü edebiyatçı Vedat Günyol'a geçtiÄŸimiz günlerde Maltepe Ãœniversitesi tarafından fahri doktorluk unvanı verildi. Günyol Ä°.Ãœ. Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra Paris'te Devletler Hukuku üzerine doktorasını Ä°kinci Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine yarıda bırakarak döndü. 1939'da HaydarpaÅŸa Lisesi'nde baÅŸladığı öğretmenlik serüveninden yaÅŸamı boyunca vazgeçmedi. Bu yıllarda bir süre mezun olduÄŸu hukuk fakültesinde Prof. Ali Fuat BaÅŸgil, Ebülula Mardin ve Charles Crosat'nın asistanlığını yaptı. 10 yıl aradan sonra Paris'e dönüp doktorasını tamamladı. Askerlik dönüşü bir yandan tercüme yaparken bir yandan da Gazi Lisesi ve HasanoÄŸlan Yüksek Köy Enstitüsü'nde Fransızca öğretmenliÄŸi yaptı. Gerek çıkardığı Yeni Ufuklar dergisi, gerekse kurduÄŸu Çan Yayınları aracılığıyla Türk edebiyatında pek çok kuÅŸağı eÄŸitti. Maltepe Ãœniversitesi bünyesindeki Özel Marmara Radyo Televizyon ve Gazetecilik Anadolu Teknik Lisesi'nde iki yıl öncesine kadar Ä°nsan Hakları derslerine girdi. Kitaplarını bağışladığı bu okulda kendisine verilen bir lojmanda yaÅŸamını sürdüren Günyol, kitaplarından ve öğrencilerinden ayrılmadığı için mutlu. Unvanları pek sevmiyor. Doktora unvanını kutladığımızda da bakın neler diyor: ‘‘Fahri doktorluk ne iÅŸe yarıyor bunu bilmiyordum. Hukuk alanında bir doktoram var ama o da ne iÅŸe yarar bilmiyorum. Bu benim için bir anlamda dostlar toplantısı oldu, biraz şımardım doÄŸrusu. Beni tekrar genç simalarla buluÅŸturdukları için mutluluk duydum. Çocuklar Teknik Lise'de okudukları için daha çok teknik derslerle ilgileniyorlar. Genel kültür dersleri onları pek sarmıyor. Ama içlerinde anlattıklarımla ilgili çocuklar da var. Bu da öğretmenleri olarak beni çok sevindiriyor ve ayakta tutuyor.’’ ŞİMDÄ° OLDUM DIRDIR VEDATBu cübbeyi de çok yakıştırdılar bana. Ben de kendimi bir ÅŸey sanmaya baÅŸladım. Fahri doktorluk çok ciddi bir ÅŸey deÄŸil, sanal bir ÅŸey. Onur payesi olması bakımından güzel. Bir dr vardı ÅŸimdi ikincisi de gelince Dırdır Vedat oldum galiba.KAFKA'NIN KÖMÃœNÄ°ZMLE Ä°LGÄ°SÄ°!Kafka bizde tanınmıyor ama adı şüphe uyandırıyordu, komünist olabilir diye. HaydarpaÅŸa Lisesi'nin son sınıfında bir yeÄŸenim okuyordu o yıllarda. Edebiyat hocaları ödev veriyor, bir romanın özetini çıkartıp getirin diye. Geldi bana sordu ve ben de ona DeÄŸiÅŸim'i verdim. Daha yeni çevirmiÅŸtim. Kadın, sakın ha bunu bana getirmiÅŸ olma bu komünisttir, başımıza bela gelir, demiÅŸ. Bunu diyen de Edebiyat Fakültesi'nin profesörlerinden Mehmet Kaplan'ın eÅŸi Behice Kaplan. Kafka'nın ne ilgisi var komünizmle.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!