Gümüş ekran

Güncelleme Tarihi:

Gümüş ekran
Oluşturulma Tarihi: Nisan 26, 1998 00:00

Osman GİRİTLİ
Haberin Devamı

İyilik yap denize at

Büyük Umutlar filmine giderseniz, iki bölüm arasındaki başarı farkına dikkat edin.

Birinci iyi, ikincisi sıkıcı.

Charles Dickens'ın ünlü romanı Büyük Umutlar'dan (The Great Expectations) sinemaya uyarlanan film yavaş temposu ile biraz dikkat istiyor, ya da tahammül.

Paltraw'la Etan Hawk, biraz garip bir aşkın kahramanları.

Küçük bir çocukken bir mahkuma yaptığı yardım, onun bütün yaşamını değiştirecekti.

Kim bilebilir? Sizi bir kasabadan alıp New York'un göbeğine getiren eski bir mahkum olduğunu. Çocukken ona zincirlerini kesmesi için getirdiğiniz kıl testere sayesinde şöhrete ulaşacağınızı.

Dickens, sevdiği tiplerle sevmedikleri arasına kesin bir duvar koymuş. Bana kalırsa, yönetmen de bu ayrıma bağlı kalmış.

Hayatın absürdlüğüne doğru kaydırsanız, filmi bir başka düzlemde seyredebilirsiniz. Ben biraz da öyle yaptım.

Yaşlı kadının, ressam, kız ve kendisiyle ilgili söylediği sözü siz de unutmayın: Biz bir acı üçgeniyiz.

Karmaşık bir sosyete yaşamında, kağıttan insanlarla, ruhu olan insanlar arasındaki çelişkiyi gördüm.

Aşkla zenginlik, gösterişle gerçek arasındaki seçimin eşiğinde kalan insanların trajedisi, belki de filmin tek ilgi çekici bir yorumu.

Estella ile evlenmek isteyen o adam, ressamla dalga geçerken, santime göre mi, verdiğiniz saate göre mi para alıyorsunuz diye sorar.

Ne hırtça bir soru değil mi?

Büyük Umutlar... Bu söz bile tek başına bana bu çağda anlamsız geliyor. Alvin Toffller'in yazdıklarından sonra, aşkların cinsellikle karışımından sonra bütün bunlar eski bir rüyayı hatırlatıyor.

Sonunda iki aşık buluşuyor. Bence filmin inandırıcılığı burada bitiyor.

Çünkü ben her zaman Aragon'un sözünü hatırlarım:

Mutlu aşk yoktur.

Filmler dışında.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!