Gül'den BM'de Irak için birlik çağrısı

Güncelleme Tarihi:

Gülden BMde Irak için birlik çağrısı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 2005 00:00

BM Genel Kurulu 60. dönem oturumunda konuşan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, ”Kendisi ve komşularıyla barışık, demokratik ve müreffeh bir Irak kurmak, ancak Irak halkının tam bir dayanışma içinde ve açık bir vizyonla bir bütün halinde hareket etmesiyle mümkündür” dedi. Gül, BM Genel Kurulu 60. dönem oturumunda yaptığı konuşmada,  ”Irak'taki etnik ve dini farklılıklar bölücü olmamalıdır. Aksine bu, kültürel çoğulculuğun bir kaynağı olmalıdır. Aksi takdirde yeni Irak bütün bölge için bir umut ve ilham kaynağı olacağına, bir istikrarsızlık ve çatışma kaynağı olacaktır” dedi. Konuşmasına Katrina Kasırgası yüzünden hayatını kaybedenler için Türk milletinin Amerikan halkına başsağlığı dileklerini iletmekle başlayan Gül, bu felaketin Afrika'daki kıtlık, tsunamiler, depremler, ekolojik felaketler, geniş çaplı şiddet ve terörizm gibi diğer doğal ve insan ürünü pek çok felaketi de hatırlattığını kaydetti. Bütün bu felaketlerin sürekli bir uluslararası dikkat ve işbirliğini gerektirdiğini ifade eden Gül, benzer felaketlerden acılar çekmiş bir ülke olarak Türkiye'nin diğerlerinin acılarını derinden hissettiğine ve dayanışma içinde bulunduğuna dikkati çekti. Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:     ÖZGÜRLÜK VE ADALET    “Uluslararası düzenin temeli dünyamızdaki erkekler ve kadınlar için adalet, erdem, eşitlik ve sosyal ilerlemeyi sağlayacak prensipleri yükseltmek olmalıdır. Özgürlükle birlikte adaleti de yaygınlaştırmalıyız. Tek tek bütün insanlara refah ve erdemi temin etmeden duramayız. Bu prensipler bizim gelecekteki gayretlerimizde rehberlik etmelidir. Zirve Sonuç Belgesi, karşılaştığımız küresel problemlere odaklanmamız ve olumlu bir değişim için yol bulmamız konusunda hepimizi cesaretlendirdi. Şimdi eylem zamanı. Üzerinde anlaştığımız barışı kurmadan, insan haklarına kadar bütün hususları uygulamaya başlamalıyız. Bunu yaparken de esas hedefimizi gözden kaçırmamalıyız. Binyıl Kalkınma Hedefleri dahil olmak üzere üzerinde uluslararası mutabakat sağlanmış kalkınma hedeflerine 2015 yılına kadar ulaşmalıyız. Bunu akılda tutarak, Genel Sekreter'in bir şeffaflık anlaşması başlatma önerisinden memnuniyet duyuyoruz. Ayrıca Sayın Başkan sizin zirvede alınan kararların takibini yapmak üzere yıl boyunca bir yapılacaklar listesinin çıkarılması yolundaki fikrinizi de memnuniyetle karşılıyoruz.” Konuşmasında, BM gündeminin üst sıralarında yer alan uluslararası problemlerin büyük kısmının Türkiye'nin bulunduğu bölgede olduğunu ifade eden Gül, “Bunlar halkımızın günlük yaşamını etkileyen gerçek meselelerdir. Zengin bir miras ve büyük bir uluslararası tecrübeye sahip bir ülke olarak biz bir uzlaşma ve diyalog kültürü kurmaya çalışıyoruz. Avrasya'dan İslam Dünyası'na uzanan komşu bölgelerde yaşayan uluslarla tarihi ve kültürel bağlarımız, Avrupa, Trans-Atlantik ve Akdeniz kurumlarının bir üyesi olarak rolümüz 21. yüzyılda Türkiye'nin uluslararası ilişkilere katkısını olumlu yönde etkileyecektir. Bu arka plan ve güvenle, bu fırsatı değerlendirerek Türkiye'nin 2009-10 dönemi için BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğini dikkatlerinize sunuyorum” şeklinde konuştu.     ORTADOĞU    Ortadoğu Barış Süreci ve Lübnan'daki son gelişmelerin kendilerini umutlandırdığını kaydeden Bakan Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Devam etmekte olan reform çabaları bölgenin siyasal, sosyal ve ekonomik standartlarını geliştirme yönünde büyük bir umut vadetmektedir. Bu yerel çabaları teşvik etmeye ve bunlara yardımcı olmaya devam edeceğiz. Arap-İsrail çatışması konusunda, İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesi cesaret verici bir gelişmedir. Aynı olumlu eğilimi Batı Şeria'da da görmek istiyoruz. İsrail'in işgal altındaki topraklarda yerleşim faaliyetleri son bulmalıdır. Kudüs'ün kutsallığına saygı duyulmalıdır. Yol Haritası yeniden canlandırılmalı ve tam olarak uygulanmalıdır. Öte yandan, bu sefer terör ve şiddetin süreci yolundan çıkarmasına müsaade etmemeliyiz. Filistin Ulusal Otoritesi'nin reformu, başta güvenlik alanında olmak üzere, ileri gitmelidir. Filistinlilerin hayat şartlarının geliştirilmesi yönündeki gayretler yoğunlaştırılmalıdır. Ortadoğu Dörtlüsü'nün (Quartet) Özel Temsilcisi James Wolfensohn'un çalışmalarını destekliyor ve onunla işbirliği yapıyoruz. Bu çabaların Filistinliler arasında bir umut havası yaratmaya  ve İsrailliler için ise güvenliğin sağlanmasına yardımcı olacağına inanıyoruz.” Filistinlileri dünyayla entegre edebilmek için, limanlar ve havaalanlarının inşa edilerek faaliyete geçirilmesi gerektiğine dikkati çeken Gül, “Sınır geçişleri ve ticaret koridorları düzgün şekilde çalıştırılmalı, hareket serbestisi başarılmalı. Bu tür önlemler Filistin ekonomisini yeniden canlandırma çalışmalarına koşut gitmeli. Bu, Filistinlileri barışta İsraillilerle gerçek ortak olmaya teşvik edecektir. Türkiye, bu vizyonun gerçekleştirilmesi için halihazırda taraflarla aktif bir şekilde çalışmaktadır. Bu konuda her türlü katkıyı sağlamaya devam etmekte kararlıyız” dedi.Irak'ın kaderi ve bu ülkedeki olayların gelişiminin Ortadoğu ve ötesinde barış ve istikrar için hayati önemde olduğuna değinen Gül, ”Kendisi ve komşularıyla barışık, demokratik ve müreffeh bir Irak kurmak ancak Irak halkının tam bir dayanışma içinde ve açık bir vizyonla bir bütün halinde hareket etmesiyle mümkündür. Irak'taki etnik ve dini farklılıklar bölücü olmamalıdır. Aksine bu kültürel çoğulculuğun bir kaynağı olmalıdır. Aksi takdirde yeni Irak bütün bölge için bir umut ve ilham kaynağı olacağına, bir istikrarsızlık ve çatışma kaynağı olacaktır” dedi. Türkiye'nin BM ile işbirliği içerisinde Irak'ın siyasi ve ekonomik rehabilitasyonu için yürütülen çabaların ön cephesinde bulunduğunu ifade eden Gül, şunları söyledi: “Yine Türkiye'nin öncülük ettiği 'Irak'a Komşu Ülkeler Forumu', Irak'ın birliğini ve toprak bütünlüğünü desteklemek içim etkin bir platform olmuştur. Ülkedeki güvenlik durumu hepimiz için bir endişe kaynağıdır. Irak maalesef teröristlerin bir eğitim alanı haline gelmiştir. Bir komşu ülke olarak biz bundan zarar görüyoruz. Irak'tan kaynaklanan terörün Türkiye dahil diğer ülkeler üzerinde olumsuz etkileri olmasından endişe ediyoruz. Böyle bir sonucu önlemek ortak görevimidir.” ÇOK TARAFLILIĞI VE BM'NİN MERKEZİ ROLÜNÜ GÜÇLENDİRMEK DIŞ POLİTİKAMIZIN ESASIDIRDışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, Annan planı temelinde görüşmeleri yeniden başlatma çabaları ve ifadelerinin Kıbrıs Rum yönetiminin devam eden engellemeleri yüzünden somut bir netice vermediğini belirterek, “Bu yetmezmiş gibi, Kıbrıs Rum yönetimi şimdi BM'yi bir kenara itmeye ve meseleyi başka bir zemine taşımaya çalışıyor. Bütün uluslararası aktörleri, Rumları bu yanlış çabalarından vazgeçirmeye çağırıyorum” dedi. New York'ta bulunan Gül, BM Genel Kurulu 60. dönem oturumunda konuştu. “Güney Kafkaslar'da bölgesel barış, istikrar ve ekonomik işbirliğine dair bir bölge kurma vizyonumuz henüz gerçekleşti” diyen Gül, şunları söyledi: “Yukarı Karabağ, Abhazya ve Güney Osetya sorunları, barış ve işbirliğini engellemeyi sürdürüyor. Bu sorunlar, bütün BM prensiplerini inkar ediyor. Bu problemler acilen dikkatlerimizi buralara yöneltmemizi gerektiriyor. Özellikle Yukarı Karabağ sorununa Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü içerisinde barışçıl bir çözüm bulunmalıdır. Azeri topraklarının işgaline son verilmesine yönelik adımlar, Türk-Ermeni ilişkileri de dahil olmak üzere bölgede daha iyi bir iklim yaratacaktır. Bu konuda Minsk Grubu'nun çabalarına tam destek veriyoruz. Türkiye'nin bu iki komşusu arasındaki yüksek seviyeli temasları yakından takip ediyor ve tarafları ilerleme sağlamaya teşvik ediyoruz.” Afganistan'da hala pek çok tehdidin bulunduğuna dikkati çeken Gül, “Uluslararası toplumun devam eden desteğine hala ihtiyaç duyulmaktadır. Diğer gelişmelerin yanında eğitim, sağlık, cinsiyet eşitliği ve ekonomik kalkınma hala dikkatlerin odaklanmasına ihtiyaç duyurmaktadır. Yaygın afyon üretiminin yerini alacak alternatif ürünler teşvik edilmelidir. Afganistan'daki Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü'ne (ISAF) son üç yıl içerisinde iki kez, 14 aylık dönem için liderlik eden bir ülke olarak, bu konuda devam eden taahhüdümüzü tekrarlamak istiyorum. Seçimlerin yapılmasını, Afganistan'da demokrasiyi teşvik eden bir gelişme olarak memnuniyetle karşılıyoruz” dedi. “Güneydoğu Avrupa'da barış, istikrar ve refahın güçlendirilmesi yolundaki desteğimize devam etmede kararlıyız” şeklinde konuşan Gül,”Balkanlar, ekonomik gelişmeye yol açan barışçı bir ortamın oluşturulmasında gözle görülür gelişme sağladı. Bosna-Hersek'in politik ve ekonomik gelişimi, Kosova'daki son statü konuşmalarının dikkatle gözlemlenmesi gerekiyor. Türkiye, bu süreçte güvenilir bir ortak olmaya devam edecektir” ifadelerini kullandı. KIBRIS SORUNUDışişleri Bakanı Gül, konuşmasında Kıbrıs sorununa geniş yer ayırarak, şunları söyledi: “Doğu Akdenizle ilgili olarak bizim vizyonumuz, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'taki iki halk arasında bir istikrar, refah ve işbirliği temeli oluşturmaktır. Yine de, üzülerek belirtmek istiyorum ki, BM'yi yeniden şekillendirmeyi ve rolünü artırmayı tartıştığımız bir zamanda Kıbrıs sorununu bu Örgütten uzaklaştırma gayretlerine şahit oluyoruz. Bu çabaları, BM rolünü aşındıracak son derece rahatsız edici bir çelişki olarak görüyoruz. Annan planı, bu sorunun çözümü için eşsiz bir temel sundu. Kıbrıs Türkleri, beklentilerini tam anlamıyla karşılamasa da, bir uzlaşıya varma umuduyla bu planı ezici bir çoğunlukla kabul etti. Diğer taraftan, geçen yıl yapılan referandum da Kıbrıs Rum liderliğinin etkili rehberliğinde, Rum kesiminin Annan planını reddetmesi, uluslararası toplum için bir darbe oldu. Böylece, Ada'nın bölünmüşlüğünü sona erdirme şansı bir kez daha kaçırıldı.” Genel Sekreter'in referandumdan sonra yayınladığı raporun, uzun müzakere sürecinin bir gözden geçirilmesi niteliğinde olduğunu belirten Gül, şunları kaydetti: “Bu rapor, Kıbrıs Türklerinin üzerindeki bütün izolasyonların kaldırılması tavsiyesinde bulunmaktaydı. Maalesef, teamüllere aykırı bir şekilde, Genel Sekreter'in kapsamlı Kıbrıs raporu hasır altı edildi. Bunun sonucunda, Kıbrıs Türkleri üzerinde uygulanan haksız izolasyonlar hala kaldırılamadı. Kıbrıs Türkleri'nin hala dış dünyayla bağları kesik bir şekilde izolasyonlar altında yaşadığına inanmak insana zor geliyor. Takip eden dönemde, Genel Sekreter'in plan temelinde görüşmeleri yeniden başlatma yönündeki çabaları ve ifadeleri Kıbrıs Rum yönetiminin devam eden engellemeleri yüzünden somut bir netice vermedi. Bu yetmezmiş gibi, Kıbrıs Rum yönetimi şimdi BM'yi bir kenara itmeye ve meseleyi başka bir zemine taşımaya çalışıyor. Bütün uluslararası aktörleri bu yanlış çabalardan Rumları vazgeçirmeye çağırıyorum.” Türkiye'nin, BM'nin Annan planı temelinde Kıbrıs'ta adil, eşit ve kalıcı bir çözüm bulma gayretlerine katkıda bulunmaya hazır olmaya devam ettiğini belirten Gül, “Bu vesileyle Kıbrıs'a uygulanan tüm kısıtlamaların kaldırılması konusunda 30 Mayıs 2005 tarihinde yaptığım öneriyi tekrarlamak istiyorum. Bu öneride, esas olarak Kıbrıs'taki iki toplumun yanı sıra Türkiye ve Yunanistan arasında insanların, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı, havaalanları ve limanlara uygulanan bütün kısıtlamaların kaldırılmasını dile getirmiştim. Bu önerinin uluslararası toplumun meşru beklentilerine uygun olduğu açıktır” şeklinde konuştu. Türkiye'nin Afrika kıtası ile olan ilişkilerine ve işbirliğine büyük önem verdiğini kaydeden Gül, şöyle dedi: “Bir eylem planına göre, Türkiye bir bütün olarak Afrika ile ilişkilerini cesurca geliştirmektedir. Bu kıtaya yapılacak insani ve kalkınma yardımları için son zamanlarda Addis Ababa'ya bir ofis açtık. Türk hükümeti ayrıca, 2005 yılını Türkiye'de 'Afrika Yılı' ilan etti. Bu kıtadaki hastalıklar ve açlığın ortadan kaldırılması, acıların hafifletilmesi çalışmalarında uluslararası kuruluşlara katkıda bulunmaya devam edeceğiz.” TERÖR ÖRGÜTLERİ ARASINDA AYRIM GÖZETİLMEMELİDİRCoğrafi sınırlarla ilgisi olmayan çok önemli bazı konulara da değinmek istediğini belirten Gül, şunları söyledi: “Dünyanın değişik bölgelerindeki saldırılar zinciri, hiçbir ülkenin terörizmin dokunulmazlığına sahip olmadığını ispatlamaktadır. Bu vahşetleri en güçlü ifadelerle kınıyoruz. Terörist örgütler arasında ayrım gözetilmemeli. Bu savaşta çifte standartlara yer yok. Nerede, niçin ve nasıl yapıldığına bakmaksızın bir yöntem olarak terörü reddetmeliyiz. Terörizmle savaş, küresel ve kolektif bir tabiatta olmalı ve BM etkin bir rol oynamaya devam etmelidir. Afrika başta olmak üzere terörist eylemler ve silahlı çatışmalara karşı adımların güçlendirilmesini öngören Güvenlik Konseyi'nin 1624 sayılı kararını memnuniyetle karşılıyoruz. Ayrıca, terörizmi spesifik bir kültür, din ya da inançla özdeşleştirmekten kaçınmalıyız.” Nükleer enerjinin barışçıl kullanma hakkının Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ile şeffaf bir şekilde tam bir işbirliğini gerektirdiğinin akıldan çıkarılmaması gerektiğini söyleyen Gül, özellikle Ortadoğu'da olmak üzere kitle imha silahlarından arındırılmış bölgeler kurulmasının uluslararası barış ve güvenlik için önemli bir katkı olacağını kaydetti. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, konuşmasını, ”Uluslararası sistemde çok taraflılığı ve BM'nin merkezi rolünü güçlendirmek dış politikamızın esasıdır. Bu, daha güvenli ve daha iyi bir dünya için bir garanti ve umuttur” diye tamamladı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!