Google sizi izliyor: Adım adım faşizm

Google sizi izliyor: Adım adım faşizm

Sokaklarda yürürken bir çift gözün sizi takip ettiği fikrine kapıldığınız oldu mu?

George Orwell’in efsanevi 1984’ündeki gibi tele ekranlar sizi izlese,

Hayatınızın her anını kayıtlara geçirse,

Size fikrinizi sormasa,

Ve bu görüntüleri her isteyene ücretsiz olarak servis etse?

Bu çağda böyle faşizan bir uygulama olur mu demeyin.

Hem de demokrasinin kökleştiği ülkelerde olur mu hiç demeyin.

İsviçre hükümeti, insanlara fikirlerini sormadan yaşamlarını kaydeden birini buldu.

Hem de bunu meşru bir şekilde yapıyor.

Onun adı “Google”.

Belki her gün defalarca kullandığınız arama motoru,

Kimilerinizin açılış sayfası,

Hoşlandığınız insanı, ödevinizin cevaplarını, çalışmak istediğiniz şirketin özelliklerini sorduğunuz en yakın arkadaşınız,

Sanal sırdaşınız.

Fakat anlaşılıyor ki sırdaşınız size o kadar da sadık değil.

Google’ın bir servisi var. Şehirlerin sokak görüntülerini internetten canlı yayınlıyor,

İşte tartışmalar tam da burada başlıyor.

Kimileri sokakta yürürken saklayacak bir şeyinin olmadığını söylerken,

Kimileri insanların nerelerden alışveriş ettiğini,

Hangi saatte hangi sokakta olduğunu, ne marka araba kullandıklarının ifşa edilmesinin bir suç olduğunu savunuyor.

Bu servisi kullanarak bir kimlik tespiti yapmak bugün için çok zor.

Fakat bu servis fitili ateşleyen bir başlangıcın işareti olabilir.

Anlaşılan İsviçre hükümeti de böyle düşünüyor.

İsviçre hükümetinin sözcüleri geçen gün mahkemeye başvuracaklarını,

Google’ın bu servisinin içeriğini değiştirmesi gerektiğini söylediler.

İsviçre’de hükümet yargıyı baskı altına alabilir mi?

Hiç sanmıyorum.

Hatta içimden bir ses,

İsviçre yargısının bu süreci Google lehine götüreceğini,

Bu uygulamayı bilişim özgürlüğü kapsamına alacağını söylüyor.

Yakında aynı süreç Yunanistan ve Japonya’da da yaşanacak.

Aynı şikayetler bu iki ülkenin resmi ağızlarından teyit edildi.

Eskiden fazla özgürlük, özgürlüğü öldürür diye bir deyiş vardı.

Bunu söyleyenlere jakoben, paranoyak hatta işi daha ileri götürüp halk düşmanı derlerdi.

Şimdi o özgürlük sizi boğmaya, yavaş yavaş hayatınızın her alanına girmeye başlıyor.

Bu tartışma bana iyi sinyaller vermiyor.

Bunun sonuçlarının nereye gideceğini hep beraber göreceğiz.

Gorillaz Ankara’ya geliyor

Blur’un solisti Damon Albarn’la bir çizgi romancının kurduğu Gorillaz Türkiye’ye geliyor. MTV izleyenler bilirler, grup 2005 MTV Avrupa Müzik ödüllerinde hologram tekniği kullanarak konser vermişti. Bu konser sürekli ekranda dönüyor. Verdikleri performansta görsel şovlar da farklı bir yerde duruyor.

İşi insan boyutundan çıkarmak bugünün önemli bir pazarlama tekniği.

Farklı bir yaratığın sizin için müzik yaptığı fikri insanı cezbediyor.

Robot kıyafetiyle performans gösteren ve kimliklerini basından gizleyen ünlü Fransız ikili Daft Punk bunun en çarpıcı kanıtı.

Gorillaz ayrıca dünyanın ilk sanal grup olma özelliğini de taşıyor.

Bunun esprisi,

Gorillaz’ın çizgi karakterleri sahnede vücut bulması, enstrumanlarını çalması.

Yani kliplerde gördüğünüz yaratıkları canlı izliyorsunuz.

Yenilikçi yaratıcı bir iş.

Gorillaz 12 Aralık’ta Türkiye’ye geliyor. Yalnız İstanbul’a değil.

Yeni kurulan bir organizasyon şirketinin gayretiyle Ankara’da çıkacaklar.

Joseph Nye, yumuşak güç diye bir kavram ortaya atmıştı.

Amerika’nın popüler kültürünü nasıl bir güce dönüştüğünü makalelerinde anlatmıştı.

İşte Gorillaz’ın gelişi de gri duvarlı, asık suratlı, kaşları her daim çatık Ankara’nın yumuşak gücünü arttırmak için önemli bir adım.