BaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan, ''bugün hiç kimsenin, ayrılmaz bir bütün haline gelmiÅŸ Cumhuriyetimiz ile demokrasimizi çatıştırmaya, birbirleriyle kıyaslamaya hakkı yoktur. Cumhuriyet'in cumhuru ile demokrasinin demosu aynı meÅŸruiyet kaynağına, yani millete iÅŸaret etmektedir'' dedi. ErdoÄŸan, yeni korkular üreterek ülkenin hızını kesmeye kimsenin hakkı olmadığını söyledi. BAÅžBAKAN ERDOÄžAN: YÖK, KENDÄ°SÄ°NÄ° YÃœRÃœTME ORGANININ YERÄ°NÄ° KOYUYORBaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan, YÖK'ün kendilerine gönderdiÄŸi taslakta kendisini yürme organının yerine koyduÄŸunu belirterek tepki gösterdi. ErdoÄŸan, TBMM'de düzenlenen "Milli Egemenlik ve Siyaset" konulu sempozyumda liderler dinleyicilerin sorularını yanıtladı. Sempozyunda CHP lideri Deniz Baykal da hazır bulundu. YÖK BaÅŸkanı ErdoÄŸan Teziç'in, "Biz devletiz, onlar hükümet" ÅŸeklindeki sözlerini nasıl deÄŸerlendirildiÄŸinin sorulması üzerine Baykal, Teziç'in devlet yerine anayasa kavramını kullanmasının daha doÄŸru olacağı yanıtını verdi. Bu sorunun ardından yeniden söz alan BaÅŸbakan ErdoÄŸan, Prof. Dr. Teziç ile arasındaki tartışmada, "Parayı hükümet veriyor, istediÄŸimizi yaparız" ÅŸeklinde hiç bir beyanı olmadığını belirterek, "Batıda bir söz vardır, parayı veren akıbetine hakim olur diye. Parayı hükümet verecek nereye gittiÄŸine hakim olamayacak. Ben böyle bir anlayış olmaz dedim" diye konuÅŸtu. Bu sözlerinin üzerine pek çok özel üniversiteden telefon aldığını, hatta son olarak konuyla ilgili iÅŸadamı Sakıp Sabancı'dan bir mektup aldığını anlatan ErdoÄŸan, akademisyenlerin üniversitelerin iÅŸletmesini yapamayacağını söyledi. ErdoÄŸan, YÖK tarafından kendilerine gönderilen taslakta YÖK'ün kendisini yürütme organının yerine koyduÄŸunu da belirterek, "YÖK ne zamandan beri ülkede yürütme organı olmuÅŸtur. Taslağın son maddesinde 'Bakanlar Kurulu ve YÖK yürütür' deniliyor. Böyle ÅŸey olur mu?" diye tepki gösterdi. (ANKA)ErdoÄŸan, Milli Egemenlik Haftası dolayısıyla TBMM Eski Senato Salonu'nda düzenlenen ''Milli Egemenlik ve Siyaset'' konulu sempozyumda yaptığı konuÅŸmada, 84 yıl önce kurulan TBMM'nin, aradan geçen zaman boyunca milli egemenliÄŸin, Cumhuriyet deÄŸerlerinin ve çaÄŸdaÅŸ uygarlık yolundaki yürüyüşün sembolü olduÄŸunu söyledi.   Â
Atatürk'ün ''Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir'' sözünü, TBMM'nin demokrasinin kalbi olduğunun açık delili olarak nitelendiren Erdoğan, şunları kaydetti:    ''Milletin iradesi bu çatı altında tecessüm etmektedir. Bu çatı altında bulunanlar, milletin ortak iradesini ve vicdanını temsil etmektedir. Siyasi meşruiyetin biricik kaynağının millet olduğunu ifade eden milli egemenlik fikri, demokrasinin, üniter devletin ve laikliğin de temelini oluşturmaktadır.    Cumhuriyetimizin temel değerleri, milli egemenlik zemini üzerinde şekillenmektedir. Demokrasi, demosun, yani halkın, milletin iktidarıdır. Demokrasinin kurucu öznesi millettir.    Dolayısıyla millete dayanmayan, meşruiyetini milletten almayan hiçbir iktidar demokratik değildir. Üniter devlet bir millet tasavvuruna dayanır. Ortak bir tarih ve ortak bir ideale sahip bu milletin hukuki varlığı, vatandaşlık müessesesiyle belirlenir. Vatandaşlık bağı, milletin her ferdini eşit kılar. Üniter devletin kaynağı olan millet, başka hiç bir fark gözetilmeksizin, vatandaşlık esasında birbirine eşit fertlerden müteşekkil bir bütündür.''     LAİKLİK     Başbakan Erdoğan, laikliğin dini inanç ve dünya görüşü farklılıklarını, milletin mevcudiyetine engel olarak görmeyen bir anlayışın ürünü olduğunu ifade ederek, ''laik devlet sadece dini normlar tarafından belirlenmeyen devlet değildir. Milli egemenliğin gereği olarak laik devlet, aynı zamanda, milletin yaşattığı farklı inanç ve değerlere eşit mesafede olan, bu inançlar arasında ayrım gözetmeyen ve inanç alanında özgürlükçü bir ortam tesis eden devlettir'' diye konuştu.    Tıpkı devlet gibi, milletin temsilcilerinin de bu görevlerini yerine getirirken, insanları din, dil, etnik köken, siyasi görüş gibi birbirinden farklı vasıflarına göre ayırt etmemelerini isteyen Erdoğan, ''bu ilkeye bağlılıkları, yüklendikleri temsil görevini layıkıyla yerine getirmelerinin de ön şartıdır. Milletimizin tüm fertleri, dini, siyasi, felsefi görüş ve inanışları her ne olursa olsun bizim için eşit değerdedir. Öyle de olmalıdır ve olacaktır'' dedi.     CUMHURİYET VE DEMOKRASİ    Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik prensipler üzerinde yükseldiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:    ''Bugün hiç kimsenin, ayrılmaz bir bütün haline gelmiş Cumhuriyetimizle demokrasimizi çatıştırmaya, birbirleriyle kıyaslamaya hakkı yoktur. Zaten bunların kıyaslanması da mümkün değildir. Cumhuriyet bizim asla terk etmeyeceğimiz yönetim biçimimizdir, demokrasi ise siyasal sistemimizin temelinde yatan unsurdur. Bu iki kavram birbirini bütünleyici bir mahiyete sahiptir ve birbirlerinin uğruna asla feda edilemezler.    Cumhuriyetin cumhuru ile demokrasinin demosu aynı meşruiyet kaynağına, yani millete işaret etmektedir. Cumhuriyetimizi koruyacak ve ilelebed payidar kılacak olan temel unsur, onun demokratik niteliğidir. Dolayısıyla asıl üzerinde ısrar edeceğimiz husus, demokrasimizi evrensel ve medeni standartlara uygun, örnek bir rejim haline getirmek olmalıdır.    Bu şiar asla aklımızdan çıkmamalıdır ve çıkmayacaktır. Toplumsal sevgi, barış ve uzlaşıyı meydana getirecek dinamikler de bunlardır. Gücümüzü ve heyecanımızı bu dinamiklerden alarak, ülkemizi güçlü ve müreffeh bir geleceğe hazırlayacağız.    100. kuruluş yıldönümünü kutlamaya hazırlandığımız Cumhuriyetimiz için en büyük hedefimiz, demokrasimizi eksikliklerinden arındırarak, yürüdüğümüz çağdaş uygarlık seviyesine yakışır bir hale getirmek olmalıdır.''     ''MİLLETİN DİKKATİ''     Erdoğan, bir takım ''bize özgü durumları'' bahane ederek zaman kaybedilmemesini ve demokrasinin milletin hak ettiği bir seviyeye taşınmasını isteyerek, bugün dünyada çağdaşlığın temel ölçüsünün, halkın yönetime katılımı ve temel özgürlüklerin tanınması kriterleri olduğunu söyledi.    AB'ye hazırlanılan şu günlerde bu kriterlerden uzaklaşmakta olan bir Türkiye manzarasıyla dünya kamuoyunun önüne çıkma şansı bulunmadığını kaydeden Erdoğan, ''Bundan çok daha önemlisi, artık kusurlu bir demokratik anlayışla 70 milyonu aşan genç ve gelecek adına talepleri olan bir Türkiye'nin karşısına da çıkamayız'' diye konuştu.    "KORKULAR ÜRETEREK TÜRKİYE'NİN HIZINI KESMEYE KİMSENİN HAKKI YOK" Durmadan korkular ve bahaneler üreterek bu yepyeni Türkiye'nin hızını kesmeye kimsenin hakkı olmadığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:    ''Artık birbirimize güvenmeli, zenginliklerimizin kıymetini bilmeli, bir ve bütün olarak Cumhuriyetimizi 100. yılında en güzel şekilde taçlandıracak demokratik atılımları gerçekleştirmeliyiz. 2003 yılı bu açıdan başarılı bir yıl olmuştur.    Bunun için milletimiz hazırdır, biz de siyasetçiler olarak milletimizin bu iradesine en yüksek düzeyde katılmalıyız.    28 Mart'ta yapılan
seçimler, milletimizin demokratik haklarını en bilinçli ÅŸekilde yaptığının, yönetime katılma noktasında dünya standartlarının üstünde bir demokratik olgunluÄŸa sahip olduÄŸunun açık iÅŸaretlerini ortaya koymuÅŸtur.    Milletimizin bu ülke için neyin iyi, neyin kötü olduÄŸu konusunda keskin dikkatinin hakkını herkes teslim etmelidir.    Bu tablonun, Milli Egemenlik Haftası kutlamalarına ayrı bir anlam ve coÅŸku kattığı kanaatindeyim. Türkiye kendi büyük potansiyeline ve insan kalitesine güvenerek bütün engelleri aÅŸacak ve çaÄŸdaÅŸ uygarlık seviyesini bir bütün olarak her alanda yakalayacaktır. Bugünlerin uzakta olmadığına inanıyorum. 84 yıl önce vatanı kurtarmak ve Cumhuriyeti kurmak üzere Anadolu'nun her yanında vücuda gelen milli irade, bu inancımın bugün de en temel dayanağıdır.    YaÅŸasın Türkiye, yaÅŸasın Cumhuriyet.''. Â
button