Erdoğan: Devlet üzerine düşeni yaptı

Başbakan Erdoğan, Aydınlıkevler'deki Bağcı Grup isimli otomobil galerisini ziyaret etti. Erdoğan, buradan ayrılırken gazetecilerin “İstanbul'da 1 Mayıs'ta yaşanan olayları değerlendirir misiniz?” şeklindeki sorusunu şöyle yanıtladı:     �

“İstanbul'da bu olayda arzu edilmeyen neticelerin doğması dayatmalardan kaynaklanmıştır. Görüldüğü gibi önce bize 'Dolmabahçe'de toplanacağız, oradan Taksim'e çıkacağız' diyen DİSK Genel Başkanı, '30-35 bin kişi Dolmabahçe'de toplanacağız, sadece orada bir saat basın toplantısı yapacağız'... Ben şimdi sizin takdirlerinize sunuyorum 30-35 bin kişilik basın toplantısı olur mu? Böyle bir şey var mı? Bir basın toplantısı kapalı bir yerde, genel merkezinizde basın toplantısı yaparsınız, hadi bilemediniz anıtın önünde 100-150 kişi oturup basın toplantısı yaparsınız. Ama '30-35 bin kişiyle ben basın toplantısı yaparım veya yapalım' dediğiniz zaman bu bir defa tamamiyle çok komik bir muvazaadır. Böyle bir şeye devlet olarak, bir kamu otoritesinin korunması, iki yasal olarak günlük yaşamı olumsuz etkilemeye yönelik tedbirleri almak zorundayız. Dün yaşananlar eğer meydanda ifade edildiği gibi 35 bin kişinin katıldığı bir miting haline dönüşmüş olsaydı bunun faturası çok daha farklı çıkabilirdi. Devlet burada üzerine düşen görevi yapmıştır. Ama olayın gelişmesi esnasında arzu edilmeyen bazı sahnelerle de maalesef karşılaşma durumları olmuştur.”

“BEN İŞÇİLİKTEN GELME BİRİSİYİM”

Bir gazetecinin “Sizin 'ayakların baş olduğu yerde kıyamet olur' yönündeki sözlerinize yönelik eleştiriler var” şeklindeki sözleri üzerine Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bu ifade üzerinde çok duruluyor. Bu ifade biliyorsunuz bir atasözümüzdür. 'Ayakların baş olduğu yerde kıyamet kopar' ifadesi bir defa otoritenin zaafa uğratılmasına yönelik kullanılmış bir ifadedir. Benim burada ifade ettiğim budur. Yoksa, 'ayak takımı' diyorlar. 'Takım' diye bir ifade ağzımdan çıkmadı. Ben 'ayakların baş olduğu yerde kıyameti bekleyin' ifadesini kullandım. Ben kendim işçiyim. Ben işçilikten gelme birisiyim. Bu konuşanların çoğu belki işçi de değil. Ben Türkiye'de şu ana kadar işçinin, memurun hakkını savunmada gelmiş geçmiş liderlerden en önemlilerden bir tanesiyim. Afedersin işçinin, memurun nemalar adı altında kesilmiş olan paralarını kendilerine anında veren bir başbakanım. Bu para 13 buçuk katrilyon. Dönemimde enflasyona işçimi, memurumu şu ana kadar ezdirmedim. Geldiğimizde bir ücret ayarlaması yaptık. Bu ücret ayarlamasından sonra mümkün olduğunca enflasyonun üzerinde zam yapmak suretiyle süreci devam ettirdik. Hala ideal ücrete yaklaştınız mı derseniz, yaklaşmadık. Biz bunu da yine yakalamanın gayreti içerisindeyiz. Ama bu ülkemizin kalkınmasıyla alakalı, gelişmesiyle alakalı.”

“TAKSİM BİR MİTİNG ALANI DEĞİLDİR”

“Polisin orantısız güç kullandığı yönünde eleştiriler var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

“Önce, olayı bir defa analizini çok dikkatli yapmamız gerekiyor. Bakınız baştan beri bir şey söyledik. Biz, işçilerimizin 1 Mayıs'ı kutlamaları yönünde herhangi bir endişe taşımadık, taşımıyoruz. Yalnız, bir hukuk devleti içerisinde yasalar neyi emrediyorsa bu çerçeve içerisinde yapmalarına ve bu tür törenleri yaparken de her türlü destekleyici bu noktada yardımı vermeye de hazır olduğumuzu hep söyledik. Ve adı geçen sendikanın -ki DİSK ve KESK, Türk-İş Başkanı ile beraber biliyorsunuz en son kendilerini davet ettim. Geldiler, görüştük. Ve bu görüşme esnasında kendilerinden şu ricada bulundum. Bakınız, Taksim bir miting alanı değildir.”

Taksim'in vatandaşların kullandığı, normal yaşamın sürdüğü, İstanbul'un önemli tek alanı olduğunu, belirten Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ve bundan dolayıdır ki miting alanı olmaktan onlarca yıl önce çıkarılmıştır. Şu anda orada ne bir parti, ne bir dernek, herhangi bir sivil toplum örgütü biliyorsunuz miting yapamaz, yapmamaktadır. Devlet zaman zaman orayı bazı eğlence, bu tür şeylerde bazen de milli maçlardan çıkıp orada anlık şeyler olur. Ama sizler 1977'yi gerekçe gösteriyorsunuz. Bununla ilgili de bir temsilci gelsin, orada çelengini koysun, ondan sonra da İstanbul'da bizim tayin edilmiş olan miting alanlarımız, Kazlıçeşme, Çağlayan, Kartal, buralardan hangisini istiyorsanız. Oralarda bu mitingi yapabilirsiniz. Hatta ben Bakanımı da gönderirim. Milletvekili arkadaşlarımı da gönderirim. Onlar da sizlerle beraber bu eğlenceye katılmış olur.”

Başbakan Erdoğan, Türk-İş'in, bu tekliflerine olumlu yaklaştığını, ancak ne yazık ki DİSK ve KESK'in buna olumlu yaklaşmadığını ifade etti. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Kendilerine, bakın bu işin arkasında çok ciddi bir sıkıntının olduğunu da söyledik 'Burada kesinlikle illegal örgütler grubun içinde yer alacaktır ve sıkıntı doğacaktır' ve bunların istihbaratını kendilerine ilettik. Bazı köşe yazarları, gazeteciler televizyonlarda yaptıkları yorumlarda 'Niçin hükümet uyarmadı, devlet uyarmadı' gibi laflar söylüyorlar. Tüm bu uyarıların hepsi yapılmıştır. Bunlar söylenmiştir ve bu konuyla ilgili gerekli tedbirler buna rağmen alınmıştır. İzmir'de miting oldu, İzmir'de niye sıkıntı olmadı? Yasal olan alanda yapıldı.

Ankara'da mitingler oldu. Ama dikkat edin bir tanesinde hiçbir olay olmadı. Eğlence içinde yapıldı. Ama bir diğer mitingte ne yazık ki yine orada illegal örgütler, legal örgütlerle beraber çoğu bunların işçi falan da değil onu da söyleyeyim size, geldiler, burada ne yazık ki Sıhhiye'de terör estirdiler.”

Başbakan Erdoğan, gazetecilerin sorularını yanıtladıktan sonra, otomobil galerisine yakın yerde oturan Vural Temizöz isimli engelli bir çocuğu evinde ziyaret etti.

Vural Temizöz, Başbakan Erdoğan ile geçen hafta oynanan Galatasaray- Fenerbahçe maçını değerlendirdiklerini belirterek, Erdoğan'ın “bu maçtan sonra Fenerbahçe'nin şansının azaldığını söylediğini” ifade etti.