Edebiyatçı olacaktı, savcı oldu

Güncelleme Tarihi:

Edebiyatçı olacaktı, savcı oldu
Oluşturulma Tarihi: Ocak 29, 2001 00:00


Oya ARMUTÇU
Haberin Devamı

Ankara DGM Başsavcısı Talat Şalk'ın gençlik hayalleri arasında hukuktan başka her şey var

Paraşüt, Matador, Beyaz Enerji. Ankara DGM Başsavcısı Talat Şalk bugün bu operasyonlarla özdeş. Şalk uzun yıllar PKK ile ilgili dosyaların soruşturmasını da yaptı ve ‘‘hayattaki en büyük dileğini gerçekleştirerek’’ Abdullah Öcalan'ı sorgulayan heyette yer aldı. Ama onun gençlik hayalleri arasında futbol ve tarih vardı. Hatta tarihi romanlara merakı, onu bir yıl Edebiyat Fakültesi'nde okumaya sürükledi...

O, küçükken futbol oynamaya meraklıydı. Boş zamanlarında tarihin derinliklerine dalmak için tarihi romanlar okumayı severdi. Pek yaramaz bir çocuk da değildi.

Haydarpaşa Lisesi'ndeki sıra arkadaşı sinema sanatçısı Göksel Arsoy gibi yakışıklı olmasına rağmen, hiçbir zaman film yıldızı olmayı düşünmedi.

Tarih merakı, gençliğinde de sürdü. Bu merakı onu Edirne Keşan'dan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin kapısına kadar götürdü. Ancak, bir yıl okuduğu edebiyat içine sinmedi. Gün geçtikçe de cazibesini yitirdi. Bunun üzerine, yaşamının akışını değiştiren önemli bir karar verdi. Edebiyat Fakültesini bıraktı ve İstanbul Hukuk Fakültesi'ne geçti.

Bu kısa yaşam kesiti, ‘‘Paraşüt, Matador, Beyaz Enerji Operasyonları’’nın ünlü Ankara DGM Savcısı Talat Şalk'a ait. Şalk, mesleğine adım attığı bu çok önemli kararını anlatırken, çocukluk anılarına uzanıyor:

‘‘Çocukken futbol oynamayı çok severdim. Ama futbolcu olmayı düşünmedim. Tarihi romanlar okumaya da çok meraklıydım. Hala da aynı merakım var. Bu merakım yüzünden, bir yıl edebiyat okudum. Sonra içime sinmedi vazgeçtim. Hukuka geçtim. Hukuk fakültesinin daha aktif olacağını düşünmüştüm.’’

AİLESİNDEKİ İLK HUKUKÇU

Şalk, ailesindeki ilk hukukçu oldu. O dönemi anlatırken şöyle diyor:

‘‘Ben Türkiye doğumluyum ama ailem göçmendi. Ailemde veya yakınlarımda hiç hakim-savcı yoktu. İlk hukukçu benim. O zamanları şimdiki gibi düşünmeyin. Trakya'da üniversite okuyanlar parmakla gösterilecek kadar azdı. Keşan'ın birinci veya ikinci okuyanı benim. Ağabeyimi de liseyi bitirdiğinde parmakla gösteriyorlardı.’’

Şalk, fakültenin son sınıfında evlendi ve Tekirdağ'da staja başladı. Avukat olmayı düşünmedi. Hakim olmayı istiyordu. Ama savcı olarak atandığını, Tekirdağ Başsavcısı Memduh Sezgin'den öğrendi. Sezgin, kuraya çağrılmayı bekleyen Talat Şalk'ı yanına çağırarak, Resmi Gazete'deki süpriz haberi verdi:

‘‘Hayırlı olsun, savcı olarak Mardin-Kızıltepe'ye tayinin çıkmış.’’

Savcı olduğuna üzülmeyen Şalk, Kızıltepe'deki görevine başladıktan sonra ilk soruşturmasında kalabalık bir adli olaya el koydu. Köylüler, adet üzere kalabalık şekilde köy meydanında toplanmış, taşlı sopalı kozlarını paylaşıyorlardı. Şalk'ın yaptığı ilk soruşturma da bir terör olayı değil, köy kavgası oldu.

Kızıltepe'den sonra Çorum İskilip'te çalışan Şalk, kısa bir süre sonra da Bolu'nun Düzce ilçesine başsavcı olarak atandı. Altı yıl Düzce'de başsavcılık yapan Şalk, 1988 yılında Ankara'da DGM'ye atandı. Ataması yine süpriz oldu ve yine tesadüfle öğrendi. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi Başkanı Osman Arslan, ‘‘Seni DGM'ye vermişler’’ haberini verdi.

Şalk, atama beklemiyordu ama hiç şaşırmadı. Çünkü, bir savcı her yerde görev yapabilirdi. 13 yıl önce Ankara DGM'deki görevine başladı. Uzun süre Ankara DGM'ye damgasını vuran Nusret Demiral ile çalıştı. 1991-1995 yılları arasında çok önemli soruşturmalarda görev aldı. Ama kendisine göre en önemlisi DEP davasıydı. Bu konuda şu tarihi tespiti yapıyor:

‘‘DEP davası çok önemli bir davaydı. Çünkü DEP'liler milletvekili oldukları için uluslararası ilişkileri vardı. Milletvekilleri ulu-orta konuşunca, Güneydoğu'da halka cesaret geldi. ‘Bak bunlar bu şekilde konuşuyorlar, bu işler olacak' diye. Bunların tahrikleri çok büyük oldu. Biz de DEP iddianamesinde bunları yazdık. Bence o dava bir dönüm noktasıdır.’’

ÖCALAN'IN SORGUSU

Uzun yıllar PKK ile ilgili dosyaların soruşturmasını yapan ve terör konusunda uzmanlaşan Savcı Şalk’ın, büyük bir isteği vardı:

‘‘Abdullah Öcalan'ı sorgulamayı çok arzulamıştım. Hatta, 'İnşallah bir gün karşılaşırız' diye dua ettim. Duam kabul oldu. Neticede Abdullah Öcalan'la karşı karşıya geldik, sorguladım. Onu sorgulayan ve yargılamayı yapan heyette görev yaptım. Daha başından itibaren son tahkikatına kadar gayet iyi bir yargılama yapıldı. Tabii benim için çok önemli tarihi bir görevdi. Her şey kamuoyunun gözü önünde oldu. Dünyanın takdir ettiği bir yargılama oldu.’’

BEYAZ ENERJİDEN SÖZ ETMİYOR

Şalk, önce askerlerle sonra koalisyon içinde kriz yaratan, ‘‘Beyaz Enerji Operasyonu’’nu yürütüyor ama, bu operayonla ilgili tek kelime etmemeye büyük özen gösteriyor. Şalk'a göre bu soruşturma da diğerleri gibi. Ancak, çapı biraz daha büyük bir iş.

İki yıl sonra yaş haddinden emekliye ayrılacak olan Şalk, genç meslektaşlarına şu başarı formülünü verdi:

‘‘İşe talip olun. Çalıştığınız kurumlarla iyi ilişkiler kurun. Gelen olayları çok dikkatli izleyin, üzerine gidin.’’

İspanya'dan üstün başarı nişanı

Şalk, ‘‘Matador Operasyonu’’ diye bilinen, uluslararası eroin kaçakçılığı operasyonundaki başarısı nedeniyle nişan alan ilk savcı da oldu. İspanyol Devleti'nden ‘‘Üstün başarı nişanı’’ alan Şalk, bu olaya kendi adına olduğu kadar ülkemiz adına sevinmesinin nedenini şöyle anlatıyor:

‘‘Uluslararasi uyuşturcu kaçakçılığı yapan Urfi Çetinkaya'yı iki sene takip ettik. Kaçacaktı, bu yüzden tatilimi yarıda kesip olaya el koydum. Urfi Çetinkaya yakalandı. Türkiye uyuşturucu trafiğinin geçiş yeri, itham da edilebilirdi. Matador Operasyonu'ndan sonra birçok Avrupa ülkesinin Türkiye'ye bakış açısı değişti.

İspanyol polisi ve adliyesi, Hollanda adliyesi ve savcıları ile güzel ilişkiler kurduk. Bu adamlar bize gelirken, ‘Nasıl insanlarla karşılacağız' diye korkmuşlar. Ama benim işbirliğine açık olmam onları rahatlatmış. Bunu bana da, başkalarına da anlattılar. Bu olay benim sadece kendi açımdan değil, Türkiye için de sevindiğim bir olaydır. Çünkü, ben Türkiye'nin savcısıyım.’’

KÜLTÜR FİZİK YAPARIM

Yememe içmeme, itina gösteririm. Kültür fizik yapıyorum. Sabah erken çıkıyorum. Bu yüzden akşamları 15 dakika. Bugünlerde pek yapamıyorum. Üzüldüğümde, beni tanımayanlar ‘Üzülmeyin daha çok gençsiniz’ diye teselli ediyorlar. Çok hoşuma gidiyor, hiç sesimi çıkarmıyorum...''

GÜLEREK STRES ATIYORUM

Stresi her yerde atıyorum. Bir gülüyorum bitiyor. Uzun süre stresli kalmam. İş arasında bile stres atarım. Biraz yaradılış meselesi. Üzüldüğüm, gergin olduğum anlar tabii ki, oluyor. Ama uzun süreli olmuyor... Gezmeyi severim.

Hiç fırsat olmuyor. Daha çok evdeyim.

SEVGİLİLER GÜNÜ’NÜ KAÇIRMAM

Her yıl 14 Şubat Sevgililer Günü'nü kaçırmam. Evli çiftler de sevgililer gününü kutlamalı. Sevgi hep canlı tutulmalı. İlk kez geçen yıl 14 Şubat'ta eşime sürpriz armağan alıp çok şaşırttım onu. Bu yıl henüz ne alacağıma karar vermedim. Geçen yıl aldığım armağan ise özel yaşamım.

YEMEKLERDEN YER SARMASI

Yemek seçmem. Ama formda kalmak için az yemeye özen gösteririm. En sevdiği yemek Trakya'ya özgü ‘‘Yer sarması.’’ Keşan'a ablama misafirliğe gittiğimde ise, ‘‘patlıcan musakka’’ yapılır. Favori çorbam ise tarhana. En çok Türk Sanat Müziği dinlemeyi seviyorum. En sevdiğim türkü ‘‘Çökertme...’’

KOT PANTOLONU SEVİYORUM

Takım elbise giyip, kravat takmayı seviyorum. Ama spor kıyafetleri de severim. Keşan'da, beni görseniz tanıyamazsınız. Hep kot ve tişört giyerim.''

EVE İŞ KESİNLİKLE GETİRMEM

Evliliğin temelinde ‘‘sevgi ve saygı’’ olmalı. Ben eve geldiğim zaman işimle gelmem. İşimi orada bırakırım. Eve de çok az dosya getiririm. İş kapının dışında kalır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!