E-5'te bir gece

Güncelleme Tarihi:

E-5te bir gece
Oluşturulma Tarihi: Kasım 10, 1999 00:00

Haberin Devamı

Merter-Cevizlibağ arasında ya polisten kaçarken ya da müşteriye koşarken otomobil altında kalıp ölüyorlar. Bu iki tehlikeden kurtulurlarsa geçerken ezmeye çalışan sürücülerin hışmına uğruyorlar.

E-5'te travestilerle bir gece geçirdik

Bakırköy İncirli Kavşağı'yla Merter arası. Saat 21.35 civarı. Trafik hálá yoğun. Merter Köprüsü'ne 200 metre kala sağ şeritte ağır ağır seyrediyoruz. İşte, yol kenarında iki travesti! Biraz ilerde duruyoruz. Hızla araçtan inip, karanlıkta geriye doğru koşmaya başlıyorum. Durumu farkeden iki travesti de hızla bana doğru yürüyor. Ortada buluşuyoruz. Erkek olmadığımı görünce şaşırıyorlar. Gazeteciyim, diyorum. Cevap yok. Ad, soyad, derken kısa bir tekmil veriyorum. İsimleri Gamze ve Eda.

Gamze'ye göre son günlerdeki en önemli sorun minibüsler: ‘‘Minibüsçülerle başımız dertte. Bizi görünce ezmeye çalışıyorlar. Bariyerlere sıkışan çok arkadaşımız var. Birçok arkadaşımızın ya kolu bacağı kırılıyor ya da vücudu ezik içinde kalıyor.’’ diyor. Tam sohbet koyulaşmaya başlamışken arkamda bir adam beliriyor. 40-45 yaşlarında. Esmer, orta boylu. Sırıtıyor ve ne anlama geldiği anlaşılmayan bir şeyler söylüyor. Uzaklaşmaya çalışıyoruz ama nafile. ‘‘Bir dakika izin verin lütfen’’ diyorum, tınmıyor. Gamze ve Eda kıkırdıyor. Sonunda dayanamayıp bağırıyorum: ‘‘Kardeşim ben gazeteciyim, iki dakika izin versene yahu.’’ ‘‘Haa, söylesene bacım!’’ deyip, çekiliyor.

İlk badireyi atlattıktan sonra Gamze'nin ‘‘Cevizlibağ'da buluşalım’’ sözü üzerine hareket ediyoruz. Saat 21.50'yi buldu. Merter-Cevizlibağ arası travesti kaynıyor. Tercüman Lisesi'nin önünde otomobili sağa çekiyoruz. Buradaki travestilerle konuşmak amacındayız. Ama arkamızda bir araç daha duruyor. Konuşuyor, anlaşamıyorlar. Yine de gitmiyor, farlarını kapatıp beklemeye başlıyor. Onlar gitmeden travestilerle konuşmak anlamsız. Beklerken gördüklerimiz de ilginç tabi.

Çalılıkların dili olsa

Önce iki genç geliyor. Biri anlaşamayıp giderken diğeri kalıyor. Travestiyle genç adam çalılıklara doğru yürüyüp, gözden kayboluyorlar.

Saat 21.56. Araba hálá arkamızda. ‘‘Ne yapmalı?’’ diye düşünürken deminki otomobilin farları yanıyor. Yavaşça hareket eden araç yanımızdan neredeyse sürtünerek geçiyor.

Tercüman Sitesi'nin tam önündeki kavşaktayız. 5-6 travesti ortada turluyor. Çok dertliler. Biri feryat halinde: ‘‘10 milyona çekilecek dert mi bu? Ama başka çaremiz yok ki. Önceki akşam arkadaşımızı alıp götürdüler sonra da getirip yola fırlattılar. Özellikle iki-üç kişi gelenler arabalarını üstümüze doğru sürüyor. Bu yüzden bariyerlerin arkasında bekliyoruz.’’ diyor.

Diğeri lafa balıklama dalıyor: ‘‘Minibüsler var ya en çok onlar üstümüze sürüyor. Onlardan korkuyoruz. Geçen gün neredeyse iki bacağım birden kopuyordu.’’

Olacakları izlemek için anlaşıyoruz. Pusuya yatmak üzere arkama dönünce bir adamla burun buruna geliyorum. Bana aldırış bile etmeden sağımdaki travestiye uzanıp koluna dokunuyor: ‘‘Pışştt gelsene!’’ İkisi çalılıklara doğru uzaklaşıyor. Burada iki tip müşteri var. Arabalılar ve yayalar. Saat 10.20 suları ve akla durgunluk veren bir yaya trafiği var. Bazı adamlar turluyorlar. Travestilerden biri merakımı gideriyor: ‘‘Bunlar yanaşamayıp ısınma turu atanlar.’’

BMW'ler, Opel'ler, Doğan'lar peşpeşe geliyor. Tabi TIR'lar ve kamyonlar da var. Anlaşılırsa gidiliyor. Giden travesti on dakika sonra geri getiriliyor. Hız başdöndürücü.

Pikeci otomobiller

Bir iki araba, travestilerin olduğu yere doğru son hızla dalıyor. Birine çarpıp öldürmeleri işten bile değil. Yol ortasında durup sağa geçmeye çalışanlar, orta şeritte manevra yapanlar, camdan sarkıp laf atanlar gırla gidiyor. Bu arada polis ekipleri de dikkat çekici. Huzur operasyonlarında travesti kovalayan polisler, bu akşam gayet sakin. Müşteri bekleyen travestilerin yanından gelip geçiyor, duran arabaların içindekilerle konuşuyor, on metre geriden pazarlıkları izliyorlar.

Bu sırada iki travesti koşar adımlarla yanımıza geliyor. Uzun siyah saçlı ve iriyarı olanı oldukça kızgın. ‘‘Çabuk buradan defolup gidin’’ diye bağırıyor. Gözlerine mavi far sürmüş ve saçlarına fön çekmiş olanın isteğiyse başka: ‘‘Ailem İstanbul'da yaşıyor. Kimi çekerseniz çekin ama beni çekmeyin. Yalvarırım. Yoksa sonum olur.’’ Kızgın travesti tekrar geliyor. Hışımla kapıyı açıp ‘‘Kameranız nerede?’’ diye bağırıyor. Sonra yüzünü yüzüme yaklaştırıp ‘‘Kadın olmasaydın gösterirdim sana gününü. Beni zorlamayın. Defolup gidin’’ diye haykırıyor tükürükler saçarak.

Kızgın travestinin üçüncü gelişi korkutucu. ‘‘Bakın burada bir sürü piskopat travesti var, şimdi taşlatırım sizi. Ne arabanız kalır ne de siz’’ diye bağırıyor. Bu kez tehdidi ciddiye almak lazım.

Mevlevihane yolundan içeri girip, Tercüman Sitesi'nden dolanıyor ve yan yoldan onları rahatça izleyebileceğimiz bir noktada duruyoruz. İki metre kadar yüksekte ve tel örgülerin arkasındayız.

Müşteri trafiği devam ediyor. Önce bir TIR, sonra eski model bir Mercedes ve bir Doğan duruyor. Üç travesti alınıp götürülüyor. On dakika sonra geri getiriliyor. Üçünün gidişini seyrederken hızla gelen bir minübüs dikkatimizi çekiyor. Orta şeritten son sürat sağa geçen minibüs şoförü emniyet şeridine de girerek travestilerin üzerine doğru sürüyor ve travestileri çil yavrusu gibi dağıttıktan sonra hızla uzaklaşıyor. Saat 23.15 civarı. Müşteri ve araç trafiği haálá hareketli. Travestiler gidip geliyor. Çalılıkların raytingi yüksek. Ellerini arkada bağlamış erkekler volta atmayı sürdürüyor.

Neler oldu?

13 Nisan 1997: 25 yaşlarındaki kimliği belirsiz travestinin cesedi Sultançiftliği'nde boş bir arazide bulundu. Ensesinden kurşunlanarak öldürülmüş ve işkence yapılmıştı.

8 Aralık 1997: Sadabat Viyadüğü'nde Kazım Polat'ı, Küçükköy'de Samuran Subaşı'yı öldüren İmam Hatip Lisesi mezunu Osman Tanyalı, cinayet nedenini açıkladı: ‘‘Erkekliğin yüzkarası olan bu kişilerin yaşamaya hakkı yoktur.’’

4 Ağustos 1998: Hüseyin Altan, E-5'te otostop yaparken tabancayla vurularak öldürüldü. Olaydan sonra yakalanan beş kişi cinayet nedenini açıkladı: ‘‘Defalarca uyarmamıza rağmen mahallemizde dolaşmaya ve fuhuş yapmaya devam etti.’’

18 Aralık 1998: 24 yaşındaki Ahmet Demir, Boğaziçi Köprüsü'nden atlayarak intihar etmek istedi. Demir, ailesi ve yakınları dışladığı için intihara kalkıştığını söyledi.

31 Mart 1999: Cevizlibağ'da polisten kaçan travesti iki otomobilin çarpışmasına neden oldu.

1 Nisan 1999: Polisten kaçan travestiye çarpmak istemeyen sürücü bariyerlere çarptı.

10 Temmuz 1999: Ambarlı'da polisten kaçarken otomobil altında kalarak ölen Selahattin Çalgın toprağa verildi. Cenazeye ailesi katılmadı. Cemaat cenaze namazını ‘‘Er kişi niyetine’’ diyerek kıldı.

14 Temmuz 1999: Merter'de Sıla adını kullanan İbrahim Duman'a otomobil çarptı.

9 Eylül 1999: Deniz adını kullanan travestiye tecavüz etmekten Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Sadettin Açıkgöz, ‘‘Ben onu kadın sandım. Yanlışlık oldu’’ dedi. Bunun üzerine Deniz, ‘‘Bize zaten fahişe damgası vurulmuş. Bunlar da üç aydır cezaevinde. Benim gözümde cezalarını çektiler’’ diyerek sanıkları affetmek istedi. Ama hakim affetmedi.

10 Eylül 1999: Merter-Cevizlibağ arasında fuhuş yapan ve Merve adını kullanan Ahmet Atalay'ın Aids olduğu ortaya çıktı. Atalay, ‘‘1997'de kanımda HIV virüsü bulunduğunda hayatım bitmişti. Erkeklerden ve bana hastalığı bulaştıranlardan intikam almak için bile bile fuhuş yapmaya devam ettim. Kanımla hepinizi öldüreceğim’’ dedi.

22 Ekim 1999: İncirli'de karşıdan karşıya geçmeye çalışan İdris Fidan'a siyah BMW marka bir otomobil çarptı. Antranik Karabetyan ise, aynı günün sabahında dövülmüş ve bıçaklanmış olarak Cevizlibağ'da yol kenarına atıldı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!