Demek ki batmamışız...

Güncelleme Tarihi:

Demek ki batmamışız...
Oluşturulma Tarihi: Ocak 03, 2002 00:00

YERİ geldikçe tekrarlar dururuz... ‘‘Dört ekonomistin olduğu yerde en az beş çözüm vardır’’ diye bir laf olduğunu...Daha bir ay öncesine kadar yandık, yattık, bittik, battık dedikleri Türkiye'nin 2001 yılında tarihi bir rekora imza atarak 31 milyar 63 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdiği bildiriliyor.Hani ‘‘Fabrikalar kapandı... İşsizlik arş-ı alayı (en yüksek noktayı) buldu’’ diye yakınıyorduk?Demek istediğimiz, fabrikaların kapanmadığı, gelirimizin üçte bire düşmediği ve insanlarımızın işsiz kalmadığı değil. Tam tersine bunlar hep oldu. Türkiye gerçekten pek az milletin dayanabileceği bir yoksullaşma sürecine katlandı. Ama görüldüğü gibi ne her şey bitti, ne de ülkemiz battı. Tam tersine... Daha yeni yıl öncesinde başlayan olumlu gelişmelerin müjdeleri gelmeye başladı. Örneğin İstanbul Borsası endeksi 7 bin küsur puandan 13 bin küsurlara tırmandı. Doların değeri 1 milyon 400 bin lirada hemen hemen istikrar buldu. Artık pek az kişi hariç faizler dün gece neydi sorusuna kimse yanıt aramıyor. Bankalar sistemi ağır bir operasyondan sonra sağlığa kavuşma emareleri veriyor. O nedenle artık kredi veren, geri almak üzere; kredi alan da geri vermek üzere işlem yapmayı akıllarına koyacaklar, paranın üstüne oturmak amacıyla değil.Vergi sistemi de herkesi kapsayacak ve kayıt dışı ekonomiyi kayda bağlayacak şekilde düzeltilirse (burada en büyük zorluk var, çünkü önce maliyecilerimizin kümesteki kazları yolmak huyundan vazgeçip dışarıdakileri de görmeleri gerekiyor) gerisini getireceğimize biz inanıyoruz. Ne var ki bu iyimser bakışımızı olumsuz yönde etkileyen unsurlar yok değil... Örneğin Mesut Yılmaz başta olmak üzere bazı çevreler ‘‘Nereden buldun?’’a taktılar. Keza fırsatını bulan ‘‘Mali Milat’’ kavramını getiren Zekeriya Temizel'e yükleniyor. Temizel yüzünden sermaye yurtdışına kaçtı deniyor. Ekonomik krize o yüzden girdik deniyor... Bunlarda bir miktar doğruluk payı da olabilir ama kalkınmamızı ve ekonomik gücümüzü kayıt dışı (kapa paraya dayalı) ekonomiyle mi gerçekleştirmemiz uzun vadede doğru olur, yoksa meşru zeminde işleyen, herkesin vergisini tahsil eden, serbest rekabet kurallarını koruyan bir zeminde mi gerçekleştirmemiz gerekir sorusuna pek yanıt aranmıyor.Öte yandan ihracatımız eğer 31 milyar doları bulduysa, buna sevinmemiz gerektiği kadar, bunun ne kadarının hayali ihracat kategorisine girdiğini de bilmeye ihtiyacımız var. Özellikle de Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı'nın dünkü bir gazetede yayınlanan ve sahte faturaya dayalı (gerçeğe aykırı) ihracatı mazur göstermeye çalışan demecinden sonra...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!