Çocukları sefil velileri deli eden vali

Güncelleme Tarihi:

Çocukları sefil velileri deli eden vali
Oluşturulma Tarihi: Ocak 05, 2002 00:00

İSTANBUL'da cuma gününden, yani dünden itibaren müthiş bir soğuk ve kar fırtınası olacağını meteoroloji yaklaşık bir haftadır bas bas bağırıyordu.Ve vatandaş önlem almaya çağrılıyordu.Ve meteoroloji haklı çıktı.Cuma günü sabah saatlerinde başlayan kar yağışı, kenti bir saat içinde teslim aldı. Saat 7.00'de kar başladı, saat 8.00'de arayolları bırakın, ana arterlerin herhangi birini kullanmak mümkün değildi.İstanbul Valisi ise o saatlerde büyük bir ihtimalle yatağında ‘‘pire bakımı’’ yapıyordu.Vatandaş yollarda mahsurdu, vali ise büyük bir olasılıkla ‘‘uyuyordu’’.En kötü durumda olanlar ise çocuklardı.Sabahın köründe yola çıkan on binlerce çocuk, yollarda mahsur kalmıştı ve servis araçlarında veya otobüslerde sürünüyordu.Ve nihayet saat 9.00 sıralarında valilikten beklenen açıklama geldi:‘‘Okullar tatil.’’Sevimli, şık, janti valimiz uyanmış, pencereden bakarken havayı görmüş ve ‘‘Okullar tatil edilsin’’ buyurmuştu.Ama bunun kimseye faydası yoktu.Çünkü çocuklar ya yoldaydılar, ya da okula varmışlardı bile.Okulların tatil edilmesi hiçbir işe yaramadı.Tam aksine sefaleti artırdı.Okula ulaşmış olanlar da, bu kez evlerine dönmek için yola döküldüler.Ve ‘‘bıdıcık’’ çocuklar, dün kar ve buzda sefil oldular.Eğer bir ‘‘bebecik’’ bile donsa, bunun sorumluluğunun altından kalkmak mümkün olmazdı.Dün İstanbul'un yaşadığı sefaletin ve felaketin tek suçlusu ise İstanbul Valisi'ydi.Meteoroloji'nin raporlarını incelese ve cuma günü okulların tatil edildiğini perşembeden açıklasa, bu rezalet ve sefalet hiç yaşanmayacaktı.Fakat Vali Bey, medeniyete ve meteorolojiye inanmadığı için dünü İstanbullulara, özellikle de ana-babalara zehir etti.Dünyanın başka bir yerinde olsa, dün İstanbul Valisi'nin bu görevdeki son günü olurdu.Ama burada bir şey olmaz.Çünkü İstanbulluların hayatını kolaylaştıracak bir şey yapmıyor, ama İstanbul'a gelen ‘‘büyüklerini’’ havaalanında çok iyi karşılıyor.Periyodik bakımSON günlerde Başbakanımız Bülent Ecevit'te görülen ‘‘sıhhi düzelmenin’’ nedeni dün ortaya çıktı.Rahşan Hanım konuya açıklık getirmiş.‘‘Bülent gayet iyi, çünkü ona iyi bakıyorum.’’Demek ki Bülent Bey'in sağlıksız görüntüsünün altında yatan gerekçe, bakımsızlıkmış.‘‘İyi bakılınca’’ o da gayet iyi olabiliyormuş.Bülent Bey'in aslında Demirel, Erbakan ve Kutan'dan tek eksiği bakımmış ve şimdi o eksik de giderilince Bülent Bey'in yüzüne kan, canına can gelmiş.İyi de keşke Rahşan Hanım, Bülent Bey'e bakmaya son haftalarda değil de, 40 yıl önce başlasaymış.Çünkü antika otomobilcilerin dilinde, bu kadar geç yapılan bakıma ‘‘bakım’’ değil, ‘‘restorasyon’’ denir.Ağır ama haklı mı?ANAYASA Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu'nun ‘‘Yavaş hareket ediyorsunuz, davaları biraz hızlandırın’’ uyarısına ağır bir yanıt vermiş. Yanıtın ruhu, ‘‘Sen işine bak. Biz en yüksek mahkemeyiz, bize karışamazsın’’ diyor. Lafı biraz daha kibarımsı olsa da...İyi de, bu ağır yanıtı vermek, Kanadoğlu'nun haklılığını ortadan kaldırıyor mu?Bence kaldırmıyor.Kanadoğlu son derece haklı.Anayasa Mahkemesi, Türkiye'nin çok önemli davalarında ‘‘fazla yavaş’’ hareket ediyor.Bu da siyaseti ve siyasi istikrarı olumsuz etkiliyor.Başkan Bumin, ellerindeki iş çokluğundan haklı bir şikáyet içinde olabilir.Ama hızlı iş çıkarmak için gerekli düzenlemeleri yapmak veya talep etmek de onun görevi.‘‘İşin iyisi altı ayda çıkar’’ diyerek yavaşlığı öven ataları olan bir toplum için bile, 2.5 yılda sonuçlanamayan davalar, biraz fazla ağır oluyor.NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Kent yönetiminde öngörülü olmak için, medeniyetten faydalanmayı akıl edebildiğimiz zaman.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!