Cinnah fısıltıları

Güncelleme Tarihi:

Cinnah fısıltıları
Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2003 01:58

2. Istibdat Dönemi

AKP'nin iktidara gelmesinin ardından Başbakanlık'ta görev yapan gazetecilere, Abdülhamit dönemini andıran kısıtlamalar getirildi. Müsteşar Fikret Üçcan'ın talimatıyla öyle engeller konuldu ki, yakında Başbakanlığa girmek için 6 fotoğraf ve bir ikametgah istenebilir.

AKP hükümeti, halka şeffaflık sözüyle yola koyuldu. Şeffaflığın sembolü olarak atılan ilk adım, halkla Başbakanlık arasındaki duvarları kaldırmak oldu. Şeffaflık topu topu bir buçuk ay sürdü. Duvarlar yeniden inşa edildi. Şeffaflığı kaldıran ikinci adım, Başbakanlık'ta görev yapan basın mensuplarının önüne çekilen ‘duvar’ oldu. Bu uygulama Başbakanlığa getirilen elektronik güvenlik sisteminin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Eski uygulamada Başbakanlık muhabirleri, ‘‘başbakanlık muhabiri kartı’’ taşıdıkları zaman binaya istedikleri gibi girebilmekte, içeride istedikleri gibi temas kurabilmekteydiler. 7 Ocak tarihinde başlayan yeni uygulamada şöyle bir gariplik var. Aslında akredite başbakanlık muhabirlerinin de elektronik giriş kartları var. Ancak bu kartların geçiş yapabilmesi için bilgisayar sistemine yetki verilmiyor. Dolayısıyla sistem kartı tanımadığı için gazeteciler de içeri giremiyorlar.

BBG EVİ GİBİ

Muhabirlerin Başbakanlık'taki bir görevliyle görüşebilmeleri ise randevu koşuluna bağlandı. Ayrıca, girişteki güvenlik görevlisi gazetecinin kime gideceğini öğrendikten sonra nüfus bilgilerini bile bilgisayar sistemine giriyor. Gazetecinin nüfus bilgileri, kim ile görüşüleceği, ziyaretin kaçta başlayıp kaçta bittiği gibi bilgiler de sanal kayıt altına alınıyor. Bu ‘‘büyük gözaltı’’ sonucu, hangi gazetecinin hangi yetkiliye gittiği, yanında kaç dakika kaldığı günlük olarak izlenebiliyor. Muhabirlerin Basın Müşaviri Ahmet Takan'la görüşmek için bile randevu almaları gerekiyor.

BASINA GÖZALTI

Bu uygulamanın mimarı ise AKP hükümetinin Dışişleri kökenli Başbakanlık Müsteşarı Fikret Üçcan'dan başkası değil. Gazeteciler, geçenlerde Üçcan’a giderek getirilen kısıtlamalardan şikáyetçi oldular ve ‘‘Bu uygulama ile haber kaynaklarımız deşifre oluyor. Haber alma özgürlüğümüz kısıtlandı’’ dediler. Üçcan, aralarında Hürriyet'in Başbakanlık muhabiri Şehriban Oğhan'ın da bulunduğu gazetecilere gözleri parıldayarak ‘‘İşte yakalandınız’’ dercesine şu karşılığı verdi: ‘‘Demek size Başbakanlık'tan haber verenler var. Bunu itiraf etmeniz iyi oldu...’’

Öyle anlaşılıyor ki, Başbakanlık Müsteşarı Üçcan, gazetecilerin haber alma özgürlüğünü ‘‘suç’’ olarak görüyor.


Hem de Başbakanlık’ta

Mütareke basınının iddiası...

CHP Lideri Deniz Baykal, yardımcısı İnal Batu ile İtalya'ya gitmek üzere Ankara'dan İstanbul'a giderken, uçakta MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç'la karşılaştı. Baykal ile Kılınç, gazetecilerin önünde ciddi konularda sohbet edemeyecekleri için konu futbola kaydı. Fenerbahçeli olan Kılınç Paşa ile Batu sohbete başladı. GS’li olan Baykal ise ‘‘Atatürk Fenerbahçeli olduğu için ordumuzun üst kademesi de FB'li’’ dedi. Ancak bir gazeteci Galatasaray dergisini göstererek, ‘‘Ama bizim dergi Atatürk'ün aslında Galatasaraylı olduğunu yazıyor.’’ karşılığını verdi. Bunun üzerine Org. Kılınç araya girerek, ‘‘Bu mütareke basınının iddiası. Atatürk'ün Fenerbahçeli olduğu tartışılmaz bir gerçek’’ esprisini yaptı ve tartışmaya son noktayı koydu.


O aslında Beşiktaşlı


Beşiktaşlı Sedat Ergin’in Notu: Baykal da, Kılınç Paşa da yanılıyor. Çünkü Atatürk Beşiktaşlı... İnanmıyorsanız araştırmacı gazeteci Ergun Hiçyılmaz'a sorabilirsiniz... Kendisi koyu Fenerbahçeli'dir. Anlatsın size Beşiktaş'ın kulüp binasıyla, Ata'nın Akaretler'deki evinin yan yana olduğunu... Beşiktaş'ın idmanlarını kaçırmadığını... Kendisi olmadığı zaman annesi Zübeyde Hanım'ı emanet edecek kadar kulübe yakınlığını...


Her gelen konuğu kafadan Irak’a sokuyor


MİLLİ Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün makam odasında konukların oturduğu uzun koltuğun hemen arkasında Türkiye'yi Ortadoğu'da gösteren dev bir harita asılıdır. Konuk koltuğuna kim oturursa otursun sonuç değişmez. Konuğun kafası Basra'nın biraz batısında, Ürdün sınırının hemen doğusunda Irak'tan içeri girer. Geçen hafta Ankara'ya gelen ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Richard Myers'ın kafası da bu şekilde Irak'tan içeri giriverdi. Daha önce gelen ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'in kafası da aynı akıbete uğramıştı...


Sezen Aksu’ya reverans


JAPON Tobacco International'ın kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlediği gecenin heyecanla beklenen bölümü başlayalı henüz yarım saat olmuştu. Sezen Aksu, programa son albümü ‘‘Şarkı Söylemek Lazım’’daki parçalarıyla başlamış, ardından eski albümlere doğru uzanmıştı. ‘‘Tutuklu’’ şarkısını söylerken, birdenbire orkestradan müziği durdurmasını istedi ve kendisi de şarkı söylemeye ara verdi. Birden kendisine eşlik eden salondaki misafirler korosunun sesi bütün çıplaklığı ile ortalığı kapladı. Sezen Aksu, hoşnutlukla gülümsedi ve içinden ‘‘Tamam havaya girdiler, sonunda Ankara'yı da çözdük’’ dedi. Derken, orkestra ‘‘Tutuklu’’ şarkısından sonra ‘‘Masum Değiliz’’e geçti. Sezen Aksu, sahneden inip davetlilerin arasına karışmak istedi. Ancak sahne seyircilerin izlediği zeminden hayli yüksekti. Aksu sahneden nasıl ineceğini kestirmeye çalışırken, birden en öndeki masadan başkentlilerin çok aşina olduğu bir sima ayağa kalktı ve çevik adımlarla sahneye çıkarak Sezen Aksu'nun elinden tutup inmesine yardımcı oldu. Bu centilmen adam, AKP'nin korkulu rüyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'ndan başkası değildi. Sezen Aksu, aşağıya indikten sonra şarkısını masaların arasında davetlilere küçük dokunuşlarla dolaşarak tamamladı. Sanatçının küçük turu bittiğinde, sahneye tekrar çıkmasına yardımcı olan isim yine Sabih Kanadoğlu oldu. Kanadoğlu, Aksu'yu öyle zarif bir reveransla eğilip selamladı ki, izleyenlerin bir bölümü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın dans ettiğini zannetti. Ama söz konusu olan AKP olursa, Başsavcı'dan bu tür reveranslar beklememek gerekiyor galiba.


Dışişleri yolcuları


AKP hükümetinin, kamu görevlilerini 61 yaşında zorunlu olarak emekliye ayıran yasa tasarısı aynen geçerse, 80 diplomat emekliye sevk edilecek. AKP mağduru olacak büyükelçiler arasında şu isimler var:

Faruk Loğoğlu/WASHINGTON: Tasarı bu haliyle geçerse, otomatik olarak emekli olacak ve Irak krizinin tam ortasında bavullarını toplayıp dönmesi gerekecek.

Akın Alptuna/LONDRA: Merkezde son dönemde AB'den sorumlu Müsteşar Yardımcılığı yaptı, AB'ye katılım sürecinin ilerlemesinde önemli rol oynadı. İngiltere’ye geçen ay atanan Alptuna, tasarı yasalaşırsa, bu yıl sonunda yurda geri dönecek.

Volkan Vural/MADRİD: Son iki buçuk yıl AB Genel Sekreterliği'ni yürüten Vural, yeni görevine yılbaşında başladı. Tasarı geçerse, otomatik olarak emekli olacak.Uğur Ziyal/DIŞİŞLERİ MÜSTEŞARI: Halen Türk dış politikasının idaresinde en ağır yükü omuzlanan diplomat. 59 yaşında olduğu için iki yıl sonra emekli olacak. Ancak Dışişleri'nde emekliliğine 2 yıl kalanlar yurtdışına gönderilmiyor. Bu durumda 2 yıl Müsteşarlığa devam edip, 2005'te emekliye ayrılabilir.

Baki İlkin/MÜSTEŞAR YARDIMCISI: Daha önce Pakistan, Hollanda ve Washington Büyükelçilikleri'nde bulundu. Tasarı geçerse bir daha yurtdışına çıkamayacak ve önümüzdeki yıl emekli olacak.

Ümit Pamir/BM DAİMİ DELEGESİ: Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit'in başbakanlıkları sırasında başdanışmanlıklarını yaptı. Tasarı geçerse bu yıl emekli olması gerekecek. Bu durumda 4 yıllık görev süresini tamamlayamadan New York'tan ayrılmış olacak.

Murat Sungar/MERKEZ: Dışişleri Sözcülüğü, Hindistan Büyükelçiliği ve BM'nin Cenevre ofisi nezdinde Daimi Delegelik yaptı. Cenevre'den yeni döndü. AB Genel Sekreterliği'ne getirilmesi bekleniyordu. Ancak tasarı geçerse bu yıl içinde emeklilik sınırını geçeceğinden atandığı takdirde görevi çok kısa süreli olabilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!