Çıkacaksa herkesi kapsamalı

Güncelleme Tarihi:

Çıkacaksa herkesi kapsamalı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 1998 00:00

Haberin Devamı

Anayasa'ya göre af çıkarma yetkisi TBMM'ye ait. Ancak 82 Anayasası'nın 87. maddesi Anayasa'nın 14. maddesi kapsamındaki suçların affedilemeceğini söyleyerek Meclis'in iradesini sınırlıyor...

Buna göre TBMM, bu yetkiyi kullanırken devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devleti'nin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürryetleri yok etmek, devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayrımı yaratmak suçlarını işleyenler hakkında af çıkaramıyor. Ayrıca, yine Anayasa'nın 169. maddesi gereği orman suçları hakkında da Meclis'in af yetkisi yok.

Terörle Mücadele Yasası uyarınca yukarıda belirtilen tanıma uyan suçlulara ‘‘terörist’’ deniyor. Ancak aynı tanıma kamuoyunda ‘‘düşünce suçlusu’’ diye ifade edilen yazı yazmak, pankart açmak gibi fiillerden suçlu bulunan kişiler de giriyor. Yani Türkiye'de düşünce suçluları da terörist sayılıyor ve çıkarılan aflardan yararlanamıyor.

Ancak hukuk çevrelerinde yapılan tartışmalarda, aflardan yaralanamayan bu kesim, asıl affedilmesi gereken zümre olarak görülmekte. Ceza Hukukçusu Profesör Çetin Özek, cezanın işlevini anlatırken, düşünce suçlularının affedilmesi konusuna da açıklık getiriyor:

‘‘Cezanın amacı suçlunun ıslah edilmesidir. Ancak siyasi suçluları, yani düşünce suçlularını, cezanın infazıyla ıslah edemezsiniz. Adam, ya görüşlerini değiştirecek ya da idam edilecek... Aksi taktirde, cezası bittiğinde, cezaevinden, girdiğindeki gibi aynı şekilde çıkar. İşte bu yüzden, af asıl siyasi suçlular için geçerli olmalı...’’

AF DEĞİL HAKKIN İADESİ

Aynı suçu üç yıl içerisinde bir daha işlememek kaydıyla tahliye edilen gazeteci Işık Yurtçu ise konuya daha farklı yaklaşıyor. Yurtçu, kabul edilecek bir genel affın herkesi kapsaması gerektiğini söyleyerek, ekliyor: ‘‘Afta özellikle düşünce suçu kapsamındakiler özgürlüklerine kavuşturulmalı. Zaten bu kişilerin cezaevlerinden böyle bir yasayla çıkarılmasını da ben af olarak değerlendirmiyorum. Bu sadece, bu insanların haklarının bir iadesidir.’’

Afla ilgili olarak yapılan yorumlarda düşünce suçlularının mutlaka af kapsamına alınması gerektiği görüşü, tartışmasız ağırlık kazanıyor. Düşünce suçu veya siyasi suçlu diye bir ayrım yapmaksızın benzer bir öneriyi de İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman dile getiriyor. Sayman, istinasız herkesi kapsayacak bir genel af isterken, ‘‘Cumhuriyet'in 75. yılına da bu yakışır’’ diyor.

‘‘Genel affı, Türkiye'de özgürleşmeye giden bir yolun habercisi olacaksa destekliyoruz. Affın ardından, ceza adaleti politikası demokratik bir hale getirilecekse, yargı bağımsızlığı sağlanacaksa, gerçek bir hukuk devleti olunacaksa, toplumda bir barış ortamı kurulabilmesi için, genel affın sonuna kadar yanındayız. Bu iş, yapılacak afta hiçbir ayrıma gidilmeden başarılabilir. Onun için çıkarılacak af yasasında, uyuşturucu kaçakçısı, katil, hırsız, kanun kaçağı, tecavüzcü, Susurluk sanığı, Dev-Solcu hepsi, ayrım yapılmaksızın yasa kapsamına alınmalı. İki kişi konuşup, bu çıkacak bu çıkmayacak, derse, af hiçbir sonuca ulaşmaz.’’

FİKİR VAR ARAŞTIRMA YOK

Tabii Sayman'ın dile getirdiği sadece bir temenni... Çağrıldıkları takdirde, İstanbul Barosu olarak böyle bir af çalışmasının hazırlık aşamasında da görev almaya hazır olduklarını söyleyen Sayman, kendi anlattıklarına kendi de inanmıyor: ‘‘Anlattığım şekilde bir af yasasının, bugün için çıkabileceğini düşünmek gerçekçi bir yorum olmaz. Araştırma yok, altyapı yok, hukuki çerçeve belli değil. Afla ilgili sadece ortaya atılmış bir fikir var. Şu anda söylenen şekliyle çıktığı taktirde de faydalı olacağına inanmıyorum.’’

Yücel Sayman, karamsar olurken yalnız değil. Türkiye'de konu hakkında fikir yürüten birçok kişi, çıkarılacak af yasasının siyasi suçluları kapsayacağı konusunda umutlu değil... Hukuk çevrelerine göre 74'tekine benzer geniş çaplı bir af yasasının kabulü zor görünüyor.

Türkiye'de aflar, çıkana kadar kamuoyunda büyük tartışmalar yaşanır. Ancak çıktıktan sonra da bu tartışmalar son bulmaz. Çünkü bir af çıkarılınca hemen ardından sonrakinin ne zaman çıkarılacağı düşünüldüğünden bu sefer kabul edilen affın yararlı olup olmadığı tarşılmaya başlanır... Tıpkı '74 affında da olduğu gibi...

Zaten af konsunda yaşanan tartışmaların çoğunda taraflar daha baştan belli oluyor. Hukukçular, çoğu zaman yerli yersiz yapılan bu aflara hiç de sıcak bakmıyorlar. Siyasiler ise, tam tersine, affı ilk dile getiren olma yarışındalar... Afları yargının işine müdahale olarak gören Profesör Çetin Özek, af kavramının cezayla ilişkisini şöyle anlatıyor: ‘‘Suç hastalıktır, ceza da ilacı... Cezanın amacı suçlunun ıslah edilmesidir. Ama iki de bir af ilan ederseniz. cezanın suçluyu ıslah etme görevini yerine getirmesine engel olmuş olursunuz.’’

İstismar konusu

Milliyet Gazetesi Yazarı Doğan Koloğlu, affı tamamen siyasi bir istismar aracı olarak görüyor. Şu sıralar gündeme getirilen affın da Susurluk skandalıyla yakından ilgili olduğunu düşünüyor. Koloğlu'na göre hükümet af sayesinde Susurluk'u örtbas etmeye çalışıyor. ‘‘Bu işi yapmaya mecburlar. Çünkü Susurluk'u temizleyemediler. Afla birlikte hem içeridekileri çıkaracaklar; hemde dışarıda kalanları aklayacaklar.’’

Profesör Süheyl Batum da, af konusunun bu ülkede devamlı siyasal istismar konusu yapıldığını anlatırken geçmişten bir örnek veriyor: ‘‘Orman suçları için af yasağı bundan önce '61 Anayasası' nda da vardı. Ancak 1970'de yapılan bir değişiklikle bu yasa kaldırıldı. O dönem köylülerden oy almak uğruna, ormanların yağmalanmasına göz yumuldu. Daha sonra 1982 Anayasası ile aynı madde tekrar geldi. Bu sefer değiştiremediler. Bu hareket tamamen siyasal propagandaya dönük bir davranıştı...’’

Dünya affa alışık değil

Dünya'nın diğer ülkelerinde de, yasalar parlamentolara af yetkisi vermiş. Ancak bu etki parlamentoların elinde olmasına rağmen, mekanizma Türkiye'deki kadar sık işletilmiyor.

Örneğin Yunanistan'da, 1973 Albaylar Cuntası zamanındaki siyasi suçlulara tanınan af ve İngiltere'de bu yılın nisan ayında imzalanan Kuzey İrlanda Barış Antlaşması gereğince bölgede terör olaylarına karışmış hükümlülerin, iki yıl içinde aşamalı olarak tahliye edilmesi kararları var. Ancak bu örnekler de kapsamları bakımından Türkiye'de yapılan aflarla kıyaslanamayacak ölçüde sınırlı. Ayrıca adı geçen ülkelerde yapılan bu tür aflar; ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü durumlar nedeniyle, tarihlerinde en fazla bir kere görülüyor. Yoksa af, başka ülkeler için Türkiye'deki gibi belli aralıklarla yaşanan, alışılmış bir durum değil.

Bu arada bazı ülkeler çok sık başvurmamakla birlikte zaman zaman devlet başkanı veya yüksek mahkeme yargıçları vasıtasıyla özel af mekanizmasını devreye sokabiliyor ve çeşitli sebeplerle kişisel aflar yaşanabiliyor. Ama bunun örneklerine de tek tük rastlanıyor.

Söylentinin ettikleri...

74 affı sırasında hakkında 15 yıllık mahkumiyet kararı iptal edilen Milliyet Gazetesi Yazarı Doğan Koloğlu anlatıyor: ‘‘Affın önce sözü çıktı, bir ümit yayıldı koğuşlara... Adi suçlular, bu affın aslında siyasi suçlulara yönelik bir girişim olduğunu ve bundan siyasiler sayesinde kendilerinin de yararlanacağını düşündükleri için siyasi suçlulara karşı inanılmaz bir sempati beslemeye başladılar. Ancak sonra af kararı gecikmeye başladı. Adi suçlular bu defa gecikmenin siyasi suçluların durumundan kaynaklandığına inandılar. Bir anda sempati, yerini kargaşa ve nefrete bıraktı ve cezaevinde siyasi suçluların can güvenlikleri tehikeye girdi... O dönem beni, haberim olmadan 'Mahkemeye gidiyoruz' diye bir taksiye bindirip hastaneye götürdüler. Cezaevindeki karışıklıklar sürerken ben bir süre Cerrahpaşa Hastanesi'nde kaldım...’’






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!