Bunların ne kadarını hatırlıyoruz

Güncelleme Tarihi:

Bunların ne kadarını hatırlıyoruz
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 20, 2009 11:30

Bugün 20 Temmuz…Kıbrıs Barış Harekatı’nın 35. yıldönümü.

Haberin Devamı

Zeynep Gürcanlı YAZIYOR

Kıbrıs’ta ya da Türkiye’de, o gün doğanlar bugün 35 yaşına girdi.

O günü yaşayanların büyükçe bir kısmı bugün aramızda yok.

Yaşayan gençler ise, hemen hemen hiç hatırlamıyorlar bile, ne barış harekâtını, ne de bunun nedenlerini.

Ama hiç unutmayanlar da var;

Örneğin Kamil Meriç;

Kıbrıslı bir Türk.

61 yaşında.

Daha 26 yaşındayken tanışmış hayatın en acı yüzüyle;

Sadece “eli silah tutacak durumda” olduğu için esir alınmış.

O esir kampındayken de eşi ve beş çocuğu Rumlar tarafından, köylerinde, Kuzey Kıbrıs’taki Atlılar köyünde öldürülmüş.

Haberin Devamı

Olayı anlatırken, gözleri buğulanıyor bir an. Ancak gözyaşı yok. Belli ki, 35 yıl sonra, gözyaşı da kalmamış gözlerinde;

“Eşim Fatma. Çocuklarım Vedia, Yonca, Ozan, Hakan ve Kaan. Hepsi, atlılar köyündeki diğer kadın ve çocuklarla birlikte, Rum kurşunları altında can verdiler. Kimisi ölü, kimisi daha can çekişirken, bir çukura doldurulup, topluca gömüldüler. Üzerlerinden bir de dozerle geçtiler…”

Atlılar köyü, Kıbrıs’ta Türklerin yaşadıkları vahşetin sadece bir tek örneği.

Magosa yakınlarındaki köy, barış harekâtından önce aylarca Rumların ablukası altında kaldı. Köydeki eli silah tutan tüm erkekler esir alındı. Yaşlı ve kadın çocuklar ise, Türk ordusunun

20 Temmuz 1974’te bu vahşete son vermek için Ada’ya müdahalesinden sadece 15 gün sonra, 14 Ağustos 1974’te kurşunlanıp, toplu mezara gömüldüler. Bedenleri, bulundukları çukurdan ancak 21 Ağustos 1974’te, BM ekiplerinin gözetiminde çıkarıldı.

“Çukurdan ilk çıkarılan eşimdi. Hemen tanıdım. 1.5 yaşındaki oğlumuz Kaan’ın boynuna sarılmıştı. Birbirlerine sarılarak ölmüşlerdi…”

Çukurda, çoğu çocuk, 37 kişi yatıyordu.

Atlılar’daki çukurla aynı zamanda, hemen yakınlardaki Muratağa ve Sandallar Köyü’nde de büyük çukurlar kazdı Rum askerleri.
Orada öldürdükleri kadın ve çocukları gömebilmek için. Sadece Magosa’ya yaklaşık 15 kilometre uzaktaki bu üç Türk köyünde aynı günde toplam 126 yaşlı, kadın ve çocuk öldürüldü.

Haberin Devamı

Benzer olaylar Limasol’da da, Baf’ta, Kıbrıs’ın Rum kontrolü altındaki tüm bölgelerinde de yaşandı.

Ve olaylar ancak Türk ordusunun müdahalesi ile sona erdi.

Geriye sadece anılar kaldı.

Tıpkı Kamil Meriç’in havada asılı kalan sorusu gibi;
“Kaan’ın vücudundan 40 kurşun çıktı. O zaman 1.5 yaşındaydı. Yaşasaydı, bugün kaç yaşında olurdu?...”

 

VE BUGÜNKÜ DURUM;35 SENE SONRA KIBRIS’TA GÖRÜNÜRDE YİNE ÇÖZÜM YOK…

 

DEĞİL RUMLARLA TÜRKLER, TÜRKLERLE TÜRKLER BİLE ANLAŞAMIYOR

 

Ve 35 sene sonra bugün Kıbrıs;

Ada’nın ikiye bölünmüşlüğü de, 35 yıldır hiç bitirilemeyen “çözüm görüşmeleri” de sürüyor.

Rumlar ve Türkler arasındaki “uzlaşmazlıklara” zaten alıştık.

Ancak Ada’nın kuzey kesiminde yeni bir gelişme daha var bugünlerde;
Artık “Türklerle Türkler” de anlaşamıyorlar.

Haberin Devamı

Kıbrıs Türk tarafı adına Rumlarla görüşmeleri yürüten KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile, siyasi rakibi, Ulusal Birlik Partisi Lideri Derviş Eroğlu’nun Başbakan olduğu KKTC hükümeti arasında soğuk rüzgarlar esiyor.

Cumhurbaşkanı Talat ile, son seçimlerde yüzde 40’ın üstünde oy alıp iktidara gelen Ulusal Birlik Partisi hükümeti arasındaki karşılıklı güvensizlik had safhaya varmış durumda.

Üstelik, bunu iki taraf da saklamıyor.

Lefkoşa’da sohbet ettiğimiz Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün’ün tavrı bunun en açık kanıtı.

Özgürgün, tüm diplomatik teamülleri yerle bir edip, Talat’ın geçen hafta Ankara’ya yaptığı ziyarete katılmadı.

Bunun nedenini sorduğumda ise yanıt gecikmedi;

Haberin Devamı

“Gezinin gerçekleşmesinden hemen önce (gezi geçen Pazartesi günü oldu), Cuma günü sabahı Cumhurbaşkanı ile bir araya geldik, yaklaşık bir saat görüştük. Bana Türkiye’ye gideceğine ilişkin hiçbirşey söylemedi. Ardından, Cuma günü öğleden sonra Cumhurbaşkanı’nın özel kaleminden, benim özel kalemi aramışlar. “Cumhurbaşkanı’nın Pazartesi günü Ankara’ya gideceği heyetin listesi hazırlanıyor. Sayın Bakan gelmek istiyorsa, listeye koyalım” demişler.Özel kalem bana iletti. Bu alenen ‘gelme’ demek. Ben de durumu Sayın Başbakan Eroğlu’na ilettim.Beraber, katılmamamın daha doğru olduğuna karar verdik…”

KKTC’de hükümetin en büyük sıkıntısı, Cumhurbaşkanı Talat’ın Rum Lider Hristofyas ile yaptığı görüşmeler konusunda kendilerine bilgi vermemesi.

Haberin Devamı

Talat’ın görüşme heyetinde hükümete bilgi verecek kişi Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı. Ancak hükümet kaynakları, Müsteşarın sadece heyetler arası görüşmelere katıldığını, Talat’ın Hristofyas ile baş başa görüşmesinde ise bulunmadığını belirtiyor. Her tur görüşme, mesela 70 dakika sürüyorsa, bunun sadece 5 dakikası heyetler arasında yapılıyor. 65 dakika Talat ve Hristofyas baş başa görüşüyor. Hükümet, işte görüşmelerin büyük bölümünü tutan bu “baş başa müzakereler hakkında bilgi alamamaktan” yakınıyor.

Yine KKTC’de bir araya gelme fırsatı bulduğumuz Talat da, hükümetteki bu rahatsızlığı farkında.

“Görüşmeler hakkında KKTC hükümeti yeterli bilgi sahibi olamadığından yakınıyor” diye hatırlattığımda, Talat’ın ilk cümlesi “Yeni Dışişleri Bakanı ve onun ekibiyle yakın koordinasyon içinde çalışmak istiyorum” oluyor. Ancak devam ettikçe, sıkıntının tek taraflı olmadığı da ortaya çıkıyor;

“Ancak basında bu bilgi verme, heyette hükümetin de yer alması konusunda bazı yorumlar, haberler sürekli çıkıyor. Ne demek istiyorlar hükümetin temasların içinde olması konusunda? Siyasetçi mi olacak benim yanımda, bürokrat mı, yoksa bir temsilci mi?”

Talat, Hristofyas ile tüm görüşmeleri hükümete bildirdiğinde ise ısrarlı;

“Sayın Hristofyas ile konuştuğumuz her şey, müzakerelerde birbirimize verdiğimiz her kağıt, hatta konuşma notları bile hükümete iletiliyor. Hristofyas ile görüşme bitiyor, 10 dakika sonra ben her şeyi hükümete iletiyorum. Hem Sayın Başbakan’a, hem Dışişleri Bakanı’na, hem de Meclis’e iletiyorum. Konuşma notları da gidiyor. Buna rağmen, bu makamların bilgi sahibi olmama iddiası sizin takdirinize kalmış…”

 

ÇÖZÜM TALAT’A GÖRE YAKIN, HÜKÜMETE GÖRE “UFUKTA GÖRÜNMÜYOR”

 

KKTC’de hükümet, henüz Talat’ın yaptığı görüşmelere açıktan muhalefet etmiyor. Ancak KKTC’de bulunduğum beş gün içinde, hükümet yetkilileri ile yaptığım görüşmelerde ortaya çıkan izlenim şu;

Derviş Eroğlu başkanlığındaki KKTC hükümetinin gönlünde daha çok, “KKTC’nin tanınmasına yönelinmesi” yatıyor.

Hatta Dışişleri Bakanı Özgürgün, halen devam eden görüşmeler konusunda isyan ediyor;
“35 yıldır görüşmeler sürüyor. Daha ne kadar sürecek?” diye açık açık da soruyor.

Cumhurbaşkanı Talat ise çok daha iyimser;

Ortada henüz Türkler ve Rumların üzerinde uzlaştıkları ortak bir belge yok. Ancak bu duruma rağmen Talat takvim veriyor. Sohbetimizde, “en geç 2010 yılında referandum yapılacak” diyor. “Hristofyas ile ne kadar uzlaştınız?” sorusuna ise, şu yanıtı veriyor;

“Görüşmelerde, üzerinde uzlaştığımız konuları siyahla, Rumların isteklerini mavi, bizimkileri ise kırmızı ile yazdık. Amaç, tüm metnin siyaha dönmesi…”

Peki ya üzerinde çalışılan metindeki “kırmızı ve maviler” iki lider tarafından ortadan kaldırılamazsa?

Talat’ın bu konudaki önerisi BM’nin doğrudan müdahalesi;

“BM’nin sürece müdahil olması, destek olması, öneriler yapması, hatta sürecin en sonunda hakemliğe dahi gidilmesi gerekiyor” diyor KKTC Cumhurbaşkanı.

Kısacası, Talat BM’nin oturup, şimdiye kadar yapılan müzakereler ışığında yeni bir “Annan planı” hazırlamasını, bunu da yıl sonunda referanduma götürmeyi istiyor.

Rumların ise zaman kaygısı yok. Kimse Talat’ı kurtarmak peşinde de değil. O yüzden Rum tarafından birbiri ardına “çözüm için takvim yok” açıklamaları geliyor.

 

TALAT’IN ISRARININ NEDENİ

 

Talat’ın en geç 2010 başında referandum ısrarı, KKTC’de yaklaşan seçim takvimi ile denk düşüyor. 2010 Nisan ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Son seçimlerde Talat’ın partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin aldığı oy oranı, Talat’ın, mevcut durumun sürmesi halinde, yeniden seçilemeyeceğinin işaretini veriyor.

Onun yerine Başbakan Derviş Eroğlu hazırlanıyor.

Talat’ın yeniden seçilmek için, ya da kendisine KKTC politikasında üst düzey yer bulmak için tek şansı ise, referandum gibi görünüyor.

Referandum olursa, tüm dengeler değişecek. Talat, referandumdan sunacağı plana “evet” de çıksa, “hayır” da çıksa, zaman kazanacak.

Talat’ın Ankara’dan beklentisi da zaten bu yönde; Türkiye’den BM üzerinde baskı kurup, hakemlik yapmasına ikna edilmesini istiyor.

 

 “GENÇLERİMİZ DÜNYAYLA FUTBOL BİLE OYNAYAMIYOR”

 

KKTC’de Cumhurbaşkanı Talat ve hükümet arasında, artık üzeri pek de örtülemeyen bir gerginlik yaşanıyor.

Ancak iki tarafın “anlaştığı” konular da var;

En önemli ortak çaba ve beklenti, Rumların zoruyla halen yürürlükte olan AB ambargolarının ve KKTC’ye yönelik izolasyonun kalkması konusunda.

İşte Talat’ın tüm dünyaya çağrısı;

“Gençlerimizin dünyayla futbol oynamasına bile izin verilmiyor. Mektuplarımızı bile dünyaya gönderemiyoruz. Ancak Türkiye üzerinden gönderiliyor. Türkiye’de postacılar, dünyanın çeşitli yerlerinden KKTC’ye gönderilen mektupların üzerinde “Mersin 10” ibaresi görünce anlıyorlar ki, bu KKTC’ye gidecek. Doğrudan mektup bile yazamıyor, alamıyoruz…”

Dışişleri Bakanı Özgürgün’ün sözleri de çok benzer;

“Göreve gelir gelmez, Rum tarafına bir öneride bulundum; Bir barış maratonu yapalım dedim. Kuzeyden başlasın, Ada’nın güneyine kadar uzansın, 42 kilometrelik bir maraton yapalım dedim. Birlikte organize edelim dedim. Anında reddettiler…”

Kısacası, Kıbrıs’ta 35 yıl önceki Türkiye askeri müdahalesinin yıldönümünde sokaklar barış içinde;
Ancak siyaset toz duman…

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!