Bu mekanizma işlemeli

Güncelleme Tarihi:

Bu mekanizma işlemeli
Oluşturulma Tarihi: Ocak 07, 2005 00:00

ADALET Bakanı Cemil Çiçek, ‘Kol kırılır yen içinde kalır, felsefemiz oldu’ diyeli (20 Ocak 2004 gazeteler) nerdeyse bir yıl olmuş. Gerçi bir gün sonra bu sözlerinin ‘yargı için geçerli olmadığını’ vurgulamıştı ama bize o görüntü pek de öyle değil gibi geliyor.Çiçek, ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ derken aslında, o tarihte çok konuşulan ‘2. Neşter Operasyonu’ bağlamında bazı yargıçların rüşvet aldığına ilişkin iddiaların bazı görevlilerce görmezden gelinmesini ima ediyordu. Nitekim kendisi de bundan önce bir ara, ‘Herkesin böyle şeyler yapmaz diyeceği kişiyi ortaya çıkaracağım’ demişti. (8 Ocak 2004 gazeteler)Şimdi durup dururken neden bir yıl önceki olaylara gittik?Dünkü gazetelerde küçük bir haber vardı... Uzun yıllardan beri bir yargıcı veya savcıyı cezalandırmak için onun görev yerini değiştirmeyi (bunun adı pisliği halının altına saklamaktır) yeterli sayan Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) doğrusu hiç de beklemediğimiz bir karar vermiş. Özeti şu:Bolu’da çıkar amaçlı suç örgütlerine yönelik yapılan soruşturma kapsamında, dönemin Bolu Hákimi Selami Bereket ile Bakırköy Cumhuriyet Savcısı İbrahim Tufan hakkındaki soruşturma tamamlanmış. HSYK, daha önce açığa alınan Bereket ile Tufan’ın Hákimler ve Savcılar Kanunu’nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca (meslekten) ihracına karar vermiş.Fıkra, ‘disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil suç teşkil etmese ve hükümlülüğü gerektirmese bile, mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde meslekten çıkarma cezası verilir’ hükmünü içeriyor.Demek ki yasalarımızda yargıçlık ve savcılık gibi leke kaldırmayacak kadar itibarlı bir mesleğin korunmasını sağlayacak hükümler var.Peki bu hükmün -veya aynı amaca yönelik öteki hükümlerin- uygulandığını siz kaç kere duydunuz veya okudunuz diye sorsak, ne yanıt verirsiniz?Kendinizi çok zorlarsanız belki bir veya iki örnek bulabilirsiniz.Peki bu ülkenin sayısı halen 10 bini bulan yargıç ve savcıları içinde bugüne kadar şu yukarıdaki fıkraya göre hakkında işlem yapılması gereken hiç mi kimse yoktu?Bakın Yüksek Hákimler Kurulu ile Yüksek Savcılar Kurulu’nun kurulduğu 1961’e yani yargının bağımsızlaştığı, böylece kendi içindeki -moda deyimle- çürük elmaları temizleme yetkisine kavuştukları tarihe kadar gitmiyoruz. O zaman aynı soruyu yaklaşık ‘40 bin kişi içinde hiç mi yanlış yapan çıkmadı?’ diye sormak gerekir.Demek ki, bu ‘ayıklama’ mekanizması maalesef bugüne kadar iyi çalışmadı.Nitekim Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in ‘Herkesin böyle şeyler yapmaz diyeceği kişi’den söz etmesi ardından Yargıtay’daki bazı üyelerin isimlerinin karıştığı rüşvetli iddialar ortaya atıldı. Ama Yargıtay’ın çarkları dönüp üyelerinden birini istifaya mecbur edinceye, ötekine de ‘uyarı’ cezası verinceye kadar tam bir yıl geçti.Yargıtay kendi itibarını da çok yakından ilgilendiren bu işlemi de ‘işlerinin çokluğu’ yüzünden mi bir yılda bitirebildi, yoksa ‘kırılan kolu yen içinde saklama’ geleneği oraya da mı bulaştı?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!