Bir Afrikalı'yla yattınız mı hiç?

‘Siyaseten doğru’ (politically correct) olayım derken, Avrupa Birliği bazen fena halde çuvallıyor. Geçtiğimiz aylarda Brüksel'deki bürokratlar, üye ülkelere, özellikle Aids virüsünün bulaşmasını engellemek için, kan verenlere bir dizi sual sorulmasını emretti.

Fransa, Almanya ve İngiltere'nin, Brüksel'in kararını beklemeden uygulamaya koyduğu ‘bilgi formu’ okuyanları hayretler içinde bırakıyor : kan verenlere, özellikle Afrika kökenli insanlarla cinsel ilişkiye girip girmedikleri soruluyor. ‘Yabancılarla yattım’ diyenlerden de hangi ülkelerin vatandaşlarıyla ilişkisi olduğunu, hatta son yıllarda hangi ülkeleri ziyaret ettiğini tek tek yazması isteniyor.

389 Avro-parlementerlerin evet oyu verdiği bu karara sadece 66 kişi karşı çıktı. Kimi üyeler ‘cinsel ilişki dünyanın her yerinde aynı derecede tehlikeli, Afrika’yı böyle vurgulamak ırkçı ayrımdır; Pretoria'da cinsel ilişki neden Bangkok'takinden daha tehlikeli olsun?' diyerek direndiyse de başarılı olamadılar.

Aynı şekilde, raportör Christian Cabrol ‘hemcinsleriyle cinsel ilişkiye giren erkeklerin özellikle Aids açısından büyük risk taşıdığını ve bu sebeple kan vermemesi gerektiğini’ savunduysa da ‘siyaseten doğru’ düsturu gereği Avra-parlementerler bu teklifi de ‘riskli ilişkisi olan erkekler’ şekline getirdiler.

Bu arada küçük bir not : geçenlerde Cenevre'de yapılan Aids zirvesinde açıklanan bir rakam, ‘günah keçisi’ seçilen Kara Afrika'nın ve diğer üçüncü dünya ülkelerinin karşı karşıya kaldığı haksızlığı (sebebi veya sorumlusu kim olursa olsun) açıkça ortaya koydu :

Dünyada HİV virüsü taşıyanların % 90'ı başta Afrikalı olmak üzere fakir ülkelerde yaşıyor, % 10'u ise gelişmiş Batı ülkelerinde.

Buna karşılık, Aids'le mücadele için ayrılan kaynakların ve tıbbi imkanların % 90'ı Batı ülkeleri tarafından % 10'u da diğerleri tarafından kullanılıyor.

Yani insan hayatına verilen değer açısından 9 Afrikalı = 1 Batılı !