Berrin Menderes'i oynamak istiyorum

Güncelleme Tarihi:

Berrin Menderesi oynamak istiyorum
Oluşturulma Tarihi: Mart 11, 2000 00:00

Haberin Devamı

Hülya Koçyiğit, Halit Refiğ'le birlikte geliştirdikleri Adnan Menderes film projesine sponsor arıyor

Hülya Koçyiğit, 12 Aralık 1947'de İstanbul Yenikapı'da dünyaya geldi. 1963 yılında Metin Erksan'ın Berlin Film Festivali'nde 'Altın Ayı' ödülü alan 'Susuz Yaz' filmiyle sinemaya ilk adımını attı. Koçyiğit, sinemaya başladığı ilk filminden itibaren, ailenin uslu kızı tipiyle, düzgün fiziğiyle takdir gördü, alkışlandı.

'SUSUZ YAZ'IN BAHAR'I

Atatürk Kız Lisesi ve Ankara Devlet Konservatuarı'nda eğitim gören Hülya Koçyiğit'in yüreği daha çocuk yaşlarından itibaren oyunculuk için çarpar. Annesi en büyük destekçisi olur. Ve Koçyiğit için ilk fırsat 1963 yılında çıkar karşısına.

'Ses dergisinin düzenlediği Artist Yarışması'na katılmaya karar verdim. O yarışmaya katıldıktan sonra bir anda önüm açıldı. Çünkü, ünlü yönetmen Metin Erksan'ın dikkatini çekmiştim. Bana, o yaz çekeceği bir projeden söz etti. Hem de uzun uzun. Doğrusu heyecanlanmamak mümkün değildi.

Necati Cumalı'nın aynı isimli öyküsünden sinemaya aktarılacak bu filmde başrolleri Ulvi Doğan, Erol Taş, Hakkı Haktan, Yavuz Yalınkılıç, Hakkı Haktan'la paylaşacaktım. Bu benim ilk filmimdi ve Ege'deki bir köyde çektik. Metin Erksan ve Erol Taş bana çok yardımcı oldular.'

Göz koyduğu kardeşinin karısı Bahar'la (Hülya Koçyiğit) tarlasındaki suya tek başına sahip çıkıp köylülere eziyet eden Kocabaş Osman'ın (Erol Taş) öyküsü anlatılır. Film vizyona girince, yer yerinden oynar. İlk kez sinema seyircisiyle tanışan Hülya Koçyiğit adı bir anda duyulur. Bu onun şansıdır.

'Evet, bu filmde oynamak benim için büyük bir şans oldu. Çünkü film, Berlin Film Festivali'nde 'Altın ayı' ödülünü kazandı. Ayrıca Sinema Ekspres dergisinin yazarları arasında düzenlenen bir araştırmada ben 'Yılın Kadın Oyuncusu' seçildim.

Doğrusu, sinemaya çok iyi bir başlangıç yapmıştım yapmasına ama bu filmin bir dezavantajı da vardı. O da, sonraki çalışmalarımın en az bu film ayarında olması gerektiğiydi. Bu da üzerime büyük bir sorumluluk yüklemiş oldu.'

FİLM GİBİ AŞK

Birbiri ardına çevirdiği filmlerle, kısa sürede Türk sinemasının zirvedeki sanatçıları arasına girmeyi başarır, Hülya Koçyiğit. Ve çok geçmez, filmlerde yaşadığı ama hiç tatmadığı aşkı yaşar. Karşısına yine film senaryolarındaki gibi hayatının erkeği çıkıverir.

'Yıl; 1965'ti. Büyükada'da bir film çekiyorduk. Derken, Galatasaray maçı için Fenerbahçe futbol takımı bizim kaldığımız otele kampa geldi. Fenerbahçe takımından tanıdığım aile dostu ağbilerim vardı. Selim onlara beni çok beğendiğini söylemiş, tanıştırdılar. Sonrası malum.'

Futbolu sevmese de, Hülya Koçyiğit eşi nedeniyle yıllar yılı bu sporla içiçe yaşar. Selim Soydan, Fenerbahçeli'dir; Koçyiğit ise Beşiktaşlı.

'Ama bu hiç sorun olmadı aramızda. Selim inanılmaz bir şekilde düşkündür Fenerbahçe'ye. Ona ve bu sevgisine saygı duyuyorum. O da aynı saygıyı benim sinema tutkuma duyuyor. Beraberliğimizin yıllar yılı mutlu bir şekilde sürmesinin püf noktası da budur işte.'

MÜTHİŞ KAZA

1969'da 'Cemile', 1973'de 'Zehra', 1975'de 'Tanrı Misafiri', 1983'te 'Faize Hücum', 1990'da 'Karılar Koğuşu' adlı filmlerle Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'En Başarılı Kadın Oyuncu' ödüllerini kazanan Hülya Koçyiğit'in öyle anıları vardır ki. Ama 'Rabia' filmindeki anısı tek kelimeyle müthiştir.

'Yıl; 1973'tü. Ve Allah öyle bir kazayı kimselere göstermesin. Sol gözümün gözkapak sinirlerinde büyük bir zafiyet var. Çok yorulduğum zamanlar kendiliğinden kapanıyor.

Evet, o gün Yedikule zindanlarında çalışmıştık. Ve ben, akşam eve geldiğimde Selim 'Bugün güneşte mi çalıştınız? Yüzün kızarmış' dedi. Oysa biz kapalı mekanda, üstelik zindandaydık. O akşam çok yorgundum ve erkenden yattım. Geceleyin feryat figan yataktan fırladım. Gözlerimde inanılmaz bir ağrı vardı. 'Kör oldum ben' diyerek çığlıklar atıyordum. Hemen hastaneye götürdüler beni. Meğer o gün benimle birlikte çalışan merhum Hüseyin Peyda'nın da gözlerinde aynı şeyler olmuş ama benimkisi kadar ağır değil. Sonunda bu olayın nedeni ortaya çıktı. O gün zindanlarda kullanılan spotlardan birinin koruyucu camı kırılmış ve kimse farketmediği için de, ultraviyole ışınları doğrudan yüzüme yansımış. Doktorlar 'Şanslıymışsınız Hülya Hanım, kıl payı körlükten kurtuldunuz' dediler.'

Tarih; 20 Ağustos 1976. Bu tarih, Hülya Koçyiğit için çok önemlidir. Ve İzmir Fuarı'nda ilk kez sahneye çıkan sanatçı, o ilk gecenin heyecanını hayatı boyunca unutamaz.

'Sayısız filmde oynadım ama sahne olayı, kamera önüne benzemiyor hiç. Çok farklı bir sorumluluğu var. Orada seyirciyle yüzyüzesin. Muzaffer Özpınar'ın çok büyük katkıları olmuştu, kulakları çınlasın. Çünkü, ses dışında, usül bilmek gerek, kulak hassasiyeti gerek, sahne duruşu gerek, en önemlisi birinin çıkıp sizi konsantre etmesi gerek. O ilk geceden sonra zaten kırk yıllık şarkıcı gibi oldum.'

Hülya Koçyiğit'in yabancısı olduğu bir başka konu da politikadır. Ve her ne kadar 'İstemiyorum' dese de, sonunda bu konuda ikna edilir. Sonra mı? Sonrasını Koçyiğit'in kendisinden dinliyoruz.

'Yıl; 1987'ydi. Bana genel seçimlere katılmam konusunda Başbakan Turgut Özal'dan teklif geldi. Bana kendilerinin yaptığı açıklama aynen şöyleydi:

'İzmir, batıya açılan penceremizdir. Aydın bir ilimizdir. İlk kez bir sanatçı milletvekilliği de burada yaşanmalı. Çünkü bu ilimiz en iyi şekilde bunu değerlendirecektir'.

141 oy farkla milletvekili olamadım. Ama üzülmedim, sağlık olsun. Daha sonra yerel seçimlerde teklifler geldi ama kabul etmedim.'

BEŞ ALTIN PORTAKAL ALDI

Yıl; 1990. Hülya Koçyiğit 'Karılar Koğuşu' adlı filmde nefis bir kompozisyon çizdi. Ve o rolüyle de Antalya Film Festivali'nde Altın Portakal ödülünü kazandı. 'Cemile' (1969), 'Tanrı Misafiri' (1973), 'Diyet' (1975) ve 'Faize Hücum' (1983)dan sonra Koçyiğit'in bu beşinci Altın Portakal'ı oldu.

Adnan Menderes Nasıl Aldandı’nın filmini yapmak istiyoruz

Hülya Koçyiğit'in son üç yıldır üzerinde durduğu dev bir proje var. Adnan Menderes'in hayatıyla ilgili bir proje bu. Son derece zengin ve sonucu itibarıyla dramatik bir hayatın projesi. Cesur muhalefetiyle, iktidarıyla, toplumsal gerilimiyle, mahkemede sabık başbakandan çocuk aldırdığını söyleyebilecek kadar cesur sevgilisi Ayhan Aydan'la, Yassıada duruşmalarıyla ve acıklı sonuyla sinematografik bir hayatın projesi.

Ve henüz hayata geçmese de,

Koçyiğit umudunu hiç kaybetmedi. İşte, ünlü sanatçının ağzından Adnan Menderes projesiyle ilgili ayrıntılar:

'Yönetmen Halit Refiğ'le üzerinde epey çalışmalar ve hazırlıklar yaptık Adnan Menderes'le ilgili. O dönemi yaşayanlarla etraflıca konuştuk. Öyle ki, ben en yakınlarıyla ve Aydın Menderes'le konuştum. Sağolsunlar bana çok yardımcı oldular. Senaryo çok ince eleyip sık dokunarak hazırlandı. Tarihin o dönemine ışık tutan bir yapım bu. Hazırladığımız bu senaryoyu bazı kişilere sundum, fikirlerini aldım. Bu kişilerden birisi de Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel oldu. Çünkü kendisi de Menderes dönemini iyi bilen birisidir. Ben bu projede merhum Adnan Menderes'in eşi Berrin Menderes rolünü oynayacağım. Ama dediğim gibi bu bir dev proje ve sponsora ihtiyaç var. Bugüne kadar bulamadık. Belki bundan sonra buluruz.'

Ünlü sanatçı, yaptığı onca araştırma sonunda Adnan Menderes projesinin ana fikrini şöyle özetliyor bizim için:

'Bir aldanış söz konusu. Hükümet, orduya güvenerek; Cumhurbaşkanı Amerika'nın dostluğuna güvenerek. 'Böyle bir şeye yakalanmazdık biz ama yakalandık' der gibi. Ders alınması gereken bir olay. Ama biz bu olaydan sonra ders alabildik mi, alamadık mı? İşte bu soruyu açan bir

senaryo bizimkisi.'

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!