Banttaki bakan işte ikinci bant

Güncelleme Tarihi:

Banttaki bakan işte ikinci bant
Oluşturulma Tarihi: Eylül 14, 1998 00:00

Haberin Devamı

Hürriyet, Alaattin Çakıcı'nın, işadamı Erol Evcil ile yaptığı ve MİT hakkındaki korkunç pazarlığı ortaya çıkaran kasetten sonra, Refahyol döneminde, ‘‘Emniyet'e yakın bir bakan’’ ile ilişkisini gözler önüne seren ikinci ve üçüncü kasetleri de ele geçirdi. 1996 yılı Kasım ayı ile 1997 Şubat ayları arasında eski eşi Gönül Çakıcı ile yaptığı çeşitli görüşmeleri içeren ilk kasette Çakıcı, bir soğuk-bir sıcak yerlere gidip gelmek yüzünden metabolizmasının bozulduğundan yakınıyor, kardeşi Gençağa (Gencay) Çakıcı'dan da, ‘‘Şerefsiz çıktı’’ diye söz ediyor. Hüsnü isimli bir kişi ve kimliği tesbit edilemeyen bir başka kişi ile konuşmalarını içeren üçüncü bant ise Çakıcı'nın iktidara yakın kişilerle ve emniyet çevreleriyle ilişkilerini açığa vuruyor. Çakıcı bu kasette, karşısındaki kişiye aynen şunları söylüyor: ‘‘İçişleri Bakanı'nın odasında Hanefi, Müsteşar ve Eymür toplandılar. Benim için operasyon planladılar. Ben bunu emniyete yakın bir bakandan öğrendim. Bakan beni aradı, ‘Kendine dikkat et' dedi.’’ İşte ikinci kaset:

ALAATTİN: Gazetelerde neler var. Benle ilgili ne diyorlar?

GÖNÜL: Gazeteler Susurluk’la dolu. Seninle ilgili bir şey yok. Sadece, ‘Devlet, ülkücüleri Asala’ya karşı kullandı' diye bir haber var.

A: Kızlar nasıl?

G: İyi, iyi. İngilizce öğrenmek için sana gelmek istiyorlar.Belki de af çıkar. Sen de hürriyetine kavuşur, Türkiye'ye dönersin.

A: Bu Hükümet af maf çıkarmaz. İngiltere çocuklara vize vermiyor. Belki, Amerika yahut ta Arjantin'e aldırırız. Çocukları hedef alan varsa söyle. Yakarım vallaha. Gençağa da şerefsiz çıktı. Ama kardeş ne yapalım. Bazı şeylerine göz yumuyoruz. Türkiye'de siyasetçiler hiçbir işe yaramaz. Hiçbiri,anladın mı?

(BU KONUŞMADAN ÜÇ GÜN SONRA)

A: Gazetelerde ne var? Gazetelerde...

G: Hürriyet'te bir haber var. ‘Alaattin Çakıcı’nın adamlarından biri olduğunu öne süren biri, Mesut Yılmaz'ı öldürmek için görevlendirilen 13 kişiden biri olduğunu söyledi' diyor.

A: İki kere Başbakanlık yapmış bir insana saldırmam ben. Necmettin olsa iş değişir. Bugün Türkiye'nin başında gayrımeşru hükümet var. Yukarıdaki abiler de benden bahsediyormuş, duydum.

G: Sen ne alemdesin, neler yapıyorsun?

A: İngiltere'de, şatomda yaşıyorum. Ama İngiltere çok soğuk. Dolaşıp duruyorum. İskoçya'ya gittim. 1.5 ay Uzakdoğu'ya gidip geldim. Oradan dönerken Kıbrıs ve Türkiye'nin üstünden geçtim, kalbim eridi. Sonra ABD'ye gittim. Sonra da, daha yukarıda, daha soğuk bir yere geldim. Şimdi oradayım. Bekir ağbi var ya, işte onun olduğu yerdeyim. Yanımda da Bekir ağbinin yeğeni Fatih var. Her konuda bana kefiller. Bekir ağbileri sana göndermiştim. İyi ağırladın mı bari. Onlar, seni İngiltere'ye getirebilir onlar...

G: Ali ne olacak peki?

A: İşte, mesele orada. Çok zor onu getirmek ama gerekirse, yukarıdaki ağbilerim, herhalde yardımcı olurlar onu da göndermeye. Türkiye'de, iki kolumdan birini ve böbreğimi vereceğim ağbilerim var. Aslında artık hayattan hiçbir zevk alamayom. Türkiye'de, bir problem var. Onu çözmeye çalışıyorum. Bundan sonra nereye giderim belli değil ama nereye gidersem gideyim, döneceğim yer Bekir Abimin yanıdır.

A: TV'lerde, benden bişeyler var mı?

G: Yok yok. Kıbrıs gergin. Paşa oraya gitti. Rahmi Koç'u öldüreceklermiş ama teröristler yakalandı. Erbakan, Başbakanlık konutunda şeyhlere yemek verdi. Sakallı sakallı adamlar son model arabalarla geldiler.

A: Ben çok soğuk bir yerdeyim. Aramızda iki saat farkı var. Uçağa atlıyorum bir soğuk, bir sıcak yere gidiyorum. Metobolizmam bozuldu. Burada artık Alaattin değilim. Bazen Kim, bazen Karl, bazen de Stiv'im. Rıdvan'la görüştüm. Ali (Çakıcı) bacağını kırmış. Çok üzüldüm. Çok özledim. Seni, Şakire'yi (annesi) ve Ali'yi çok özledim. Yegane görmek istediğim bunlar.

G: Burada sokaklar şalvarlı doldu. Fetullah Hoca daha efendi. Öbürleri gibi rezillik yapmıyo o...

A: Ben oruç tutmuyorum ama 200 kişiye iftar yemeği verecem. Erbakan ve tarikatçılar dinsiz imansız. Gavur icadı arabalar niye biniyorlar madem öyle.

G: Gazete haberlerini vereyim sana. ‘Tanklar infilakı önledi.’, ‘Demirel, demokrasinin ipini çekmeyin dedi.’, ‘Tansu Çiller tankları görünce, darbe mi oldu? diye sordu’’ diyorlar. Tempo Dergisi de bir Susurluk Ansiklopedisi yayınladı.

A: Demirel, Özal'dan sonra koltuğa oturmak için memleketi bu duruma soktu. Çiller de, durumu daha kötüye soktu.

G: Dün, Fahrettin'in (Çakıcı) evine ik tane polis gelmiş. Kapıcıya, ‘Fahrettin nerede?’ diye sormuşlar. Kapıcı, ‘Burada böyle biri yok’demiş. Burnunun üzerine yumruk atmışlar, ‘Sen çok şey biliyon’ demişler. Akşam gelip seni alacaz demişler. Ama bi daha gelmemişler.

A: Kapıcıya vuranlar şerefsizdir. Bir daha gelirlerse kapıcı, Fahrettin gelirse haber vereceğini söyleyerek isim ve telefon numaralarını almaya çalışsın. Nasıl olsa bir gün gelecem, onları geldiklerine pişman ederim. Sen de dikkat et. Kapıya polis olduğunu söyleyen birileri gelirse sakın açma. Hemen Polis imdet 155'i ara. Devlette bir sürü çete var hiçbirine güvenme. Sizlere, yakınlarıma bişey yapacak olurlarsa, bunu yapanların anasından emdiğini burnundan getiririm. Yok ederim alemallah.

G: Merak etme bize hiç kimse bir şey yapamaz. Af çıkacak diyorlar.

A: Bu hükümetin çıkaracağı affın ....






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!