Güncelleme Tarihi:
Erdoğan’ın önceki gün yaptığı 6 ayrı konuşmayı değerlendiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
ERDOĞAN DEPRESYONDA
Kendisinde CHP hastalığı var. Depresyona girmesinin nedeni de bu. Başbakanın konuşmaları değerlendirildiğinde sağlıklı bir ruh haline sahip olmadığı görülüyor. Toplum için en büyük tehlike bu. Sadece kendisine sempati duyanlara hitap eden ve onların başbakanı olduğunu söyleyen bir kişilik. Bu anlayış toplumu bölüyor ve ayrıştırıyor.
EŞİNİN UYARMASI LAZIM
Eleştiriye tahammülü olmayan bir insan Başbakan. Anlamakta zorluk çekiyorum, nasıl bu kadar ağır bir dil kullanabilir? Bir başbakanın ağzından nasıl ‘pislik’ lafı çıkabilir? Söylediklerini acaba kulakları duyuyor mu? Üstelik bu lafı ederken yanında saygıdeğer eşleri var ve kendisini alkışlıyor. Haydi yakın çevresi Başbakan’ı dolduruşa getiriyor, eşinin uyarması lazım, ‘Daha ahlaki bir dil kullanmalısın’ diye.
BAŞBAKAN AYRI HAVADA
Bugüne kadarki söylemleri tümüyle toplumu ayrıştırma üzerine inşa edildi. Sayın Bülent Arınç’ın, sayın Cumhurbaşkanı’yla görüşmesi sonrasında verdiği yumuşak mesajların tümü şu anda çöp sepetinde. Çünkü Başbakan gerginlikten besleniyor. Ancak unutmasın ki o gerginlik gelir kendisini vurur. Toplumun gerginliğe tahammülü yok. Ciddi ekonomik sıkıntılarımız var. Gençler ‘Özgürlük’ diyerek meydanlarda. Başbakan ise tümüyle ayrı havada. Toplumu kutuplaştırarak kendi tabanını tutmak istiyor.
YÜRÜYEN YALAN MAKİNESİ
Hayatımda bu kadar kısa sürede bu kadar çok yalan söyleyen bir başbakana hiç tanık olmadım. Türkiye Cumhuriyeti tarihi de Erdoğan gibi yalancı bir başbakana tanık olmadı. Artık yalancılığı uluslararası boyutlara taşındı. Büyükelçiler bile yalanlıyor kendisini. Acaba yüzü kızarıyor mu? Bir başbakan halkına nasıl yalan söyler? Ağaç dikme sayısından tutun, ‘Camide bira içildi’, ‘Wall Street eylemlerinde ölenler oldu’ yalanına kadar. Ben kendisine yalan makinesi demiştim. Sözümü son 10 günde fazlasıyla kanıtladı. Artık yürüyen bir yalan makinesi var, adı da Recep Tayyip Erdoğan.
MİZAH YETENEĞİ YOK
Bütün baskılara karşın Türkiye’de demokrasi güçleniyor. Polisin gücü halkı dağıtamıyorsa Erdoğan’ın düşünmesi lazım. ‘Sizin anladığınız dilden’ diyor. Onların, o gençlerin anladığı dil, mizah ve sevgi. Onların dili ‘Yaşamımıza dokunma’ itirazı. Ama bunların hiçbirisi Erdoğan’da yok. Mizah yeteneği olmayan bir kişinin ülkeyi yönetmeye talip olmaması lazım.
YURTTAŞ SORUMLULUĞU
Bir birey olarak çağrım şudur ki Başbakan ne söylerse söylesin, her yurttaş kendi sorumlulukları bağlamında hareket etmeli. Gezi Parkı’ndaki ağaçlara mı sahip çıkacak, çıksın. Özgürlük mü istiyor, demokrasi mi istiyor, istesin. Tüm bunları daha gür bir sesle dile getirsin.