Avrupa ordusu kavgası 12 mil için yapılıyor...

Güncelleme Tarihi:

Avrupa ordusu kavgası 12 mil için yapılıyor...
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 2001 00:00

Türkiye’nin temel hedefi, AB ordusuna katılmak değil. Bu ordunun ilerde, Ege veya Kıbrıs’ta çıkacak bir çatışmada, Yunanistanı veya Güney Kıbrıs’ı desteklemek için Türkiye’nin karşısına dikilme olasılığını yok etmek. ABD’den beklenen, tarafları Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakereleri, Kıbrıs ve 12 mil’i kapsayan bir paket anlaşma yapmaya zorlamasıdır. İşte o zaman bölge gerçekten rahata kavuşur.Eminim, AGSP (Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası) veya sokak diliyle Avrupa Ordusu hakkındaki kavgayı kimse doğru dürüst anlayamadı.Sloganlarla konuştuğumuz için, uzun süre gerçekten neyin pazarlığının yapıldığını tam anlamıyla kavrıyamadık.Bu yazıda sizlere, özellikle bugün Ankara’da ABD Dışişleri Bakanı Powell ile yapılacak görüşmelerin ve önümüzdeki günlerde Atina-Brüksel-Ankara arasında sürecek olan pazarlıkların ne anlama geldiğini anlatmaya çalışacağım.Avrupa Birliği kendi ordusunu kuruyor ve 2003 yılından itibaren de işlerlik kazanacak. Son karar, 14-15 Aralık’ta Belçikanın Laeken kentindeki doruk toplantısında alınacak.Kararın bugüne kadar gecikmesinin nedeni,Türkiye’nin itirazı idi.AB Ordusu iki şekilde görev yapacak.1. Eğer bir yere müdahele etmeye karar verirse ve bu müdahele, AB üyesi olmayan diğer NATO üyeleri (ABD, Kanada, Türkiye vs...) tarafından da onaylanırsa, AB ordusu NATO’nun tüm olanaklarından yararlanacak.NATO planlaması, istihbarat uyduları, üsleri ve kuvvetlerini kullanabilecek.Türkiye’nin bu konuda bir sorunu yok. Zira veto hakkı var ve istediği anda AB ordusunu bloke edebilir.2. Sorun, AB ordusunun NATO’yu işin içine hiç sokmadan, kendi başına bir harekat kararı alması durumunda çıkıyor.Böyle bir olasılıkta, AB NATO’ya sormadan ve NATO olanaklarından yararlanmadan harekata girebilecek.Yani,Türkiye’nin hiçbir engelleme olanağı bulunmayacak.ANKARA NEDEN RAHATSIZ OLUYOR?Türkiye “Ne olur,ne olmaz. İlerde işler değişebilir.” diye işi şimdiden sağlam kazığa bağlamaya çalışıyor. Ankara’nın kaygısı, şöyle bir olası senaryodan kaynaklanıyor:Yunanistan birgün Ege’deki karasularını 12 mile çıkartmaya karar verebilir. Türkiye de bunu savaş hali sayıp askeri harekata kalkışabilir. Böyle bir olasılıkta da, Yunanistan AB’ye başvurup, Ege’de Türkiye’nin karşısına Avrupa Ordusu ile çıkabilir. Veya Güney Kıbrıs ilerde aşırı derecede silahlanmaya başlayabilir. S-300’ler gibi Anadoluyu da vurabilecek silah sistemleri alabilir. Türkiye yine bu olasılıkta müdahele etmeyi kararlaştırabilir. Güney Kıbrıs tam üye olacağı AB’yi ayaklandırıp, Türk ordusunun karşısına Avrupa ordusuyla çıkabilir.İşte Ankara, (başka gerekçeler de var ancak) en başta bu iki olasılığı devre dışı bırakmaya çalışıyor.Bunu gerçekleştirebilmek için de, şimdiye kadar iki önlem üzerinde duruyordu:1. Avrupa Ordusu (NATO’yu kullanmayacağı 2 inci maddede olduğu gibi) etrafımızdaki bölgeye bir müdahele kararı alırsa, Türk Silahlı Kuvvetlerinin de harekata katılmasının şimdiden kabul edilmesi2. AB Ordusunun, NATO’ya üye ülkeler (Ege ve Kıbrıs kastediliyor) arasındaki anlaşmazlıklara müdahele etmeyeceği güvencesi.Ankara’da varılan son anlaşma şimdi Atina ve Brüksel’de gözden geçirilecek ve AB’nin Laeken doruğunda kesinleştirilecek Yunanlılar da vetolarından vazgeçmeye yanaşmıyorlar.EGE VE KIBRIS’TA TOPLU BİR PAKET OLSA...Türkiye’nin elindeki tek koz, AB’nin NATO içi operasyonları şimdiden vetolamak ve AB’yi kendi ordusunu kurmaya, yani büyük masraflara katlanmaya zorlamaktır.Ancak bu duruma ABD’nin itirazı var.ABD, Avrupa Ordusunun tek başına hareket edebilecek bir konuma gelmesini istemiyor.NATO çerçevesinde kalmasını ve bu ordu üzerinde belirli bir kontrolü sürdürmeyi arzuluyor.Şimdi bana şu soruları sorabilirsiniz:- Yunanistan bugünkü ortamda, savaş nedeni olabileceğini bildiği bir konuda neden 12 mil kararı alsın?- Asıl AB ülkeleri, Türkiye ile savaşa girme yerine, Yunanistanın Ege’de 12 mile çıkmasını engellemezler mi?- Hele Kıbrıs’ın herhangi bir deliliğini, bizden önce AB durdurmaz mı?- Farzedelim,Yunanistan ve Kıbrıs gerçekten delilik yaptılar ve Türkiye’de silahla yanıt verme kararı aldı. Şimdi imzalanacak antlaşmalar neye yarar ki? Eğer AB’nin niyeti Türkiye’nin karşısına dikilmekse, anlaşma olduğu için mi vaz geçer?Açıkçası bunlar son derece haklı sorulardır.Ancak, Ege ve Kıbrıs’ta hayal edilen senaryolar ne kadar varsayımlara dayanıyorsa, yukardaki soruların yanıtları da aynı oranda varsayıma dayanır.Devletler de, ne kadar mantıksız olursa olsun, varsayımlara karşı önceden önlem alma gereksinimi duyarlar.ABD ŞİMDİ DEVREYE GİRİP PAKET ANLAŞMA YAPTIRMALI.Şu anda bölgeyi uzun vadeli huzura kavuşturabilmek için büyük bir olanak vardır.Kıbrıs’ta çözüm gerekiyor. Zira AB Kıbrıs’ı tam üyeliğe alıp bu sorunu çözmeyi kararlaştırdı.Avrupa Ordusu çözüm bekliyor. Zira AB, Türkiye’ye Washington’da kararlaştırılan pozisyonu vermekten vazgeçti.Bütün bunlar da Avrupa Birliğinde düğümleniyor.Her iki konudaki çözüm de, Ege’deki 12 mil konusuna bağlıdır. Yani, Türkiye-Yunanistan-Kıbrıs üçgenindeki gelişmeye bağlıdır.Ankara, AB’nin Yunanistandan sonra Kıbrıs’ı da önce tam üye olarak güvencesine alacağını, ardından da ordusuyla onları koruyacağına inanmaktadır.Bunlar da dikkate alınması gereken kaygılardır.Kıbrıs’ta olsun, Avrupa Ordusu veya Ege’de olsun, insanları bıktıran pazarlıklar yerine, neden büyük düşünülmüyor ve neden bütün bölgeye rahat ve huzur getirecek bir paket ortaya konmuyor?Türkiye’yi rahatlatacak en önemli unsur, AB’ye katılma müzakerelerinin (Kopenhag kriterlerini yerine getirme koşuluyla) ne zaman başlayacağının kesin bir tarihle açıklanmasıdır. O zaman Ankara’nın, hem Kıbrıs’ta, hem de Ege’deki kaygıları azalacaktır. Gelişmelere farklı bakacaktır.Böyle bir paket anlaşma herkesi, özellikle de bölgeyi rahatlatır.Bunu da sadece ABD gerçekleştirebilir.Zira unutmayalım ki, Türkiye AB’ye tam üye olmadıkça bu bölgede rahat ve huzur bulmak zor olacaktır. AB’ye katılmış, arkalarına AB’yi almış bir Kıbrıs ve Yunanistan Ankara’yı sıkıştırdıkça, Türkiye hem bu iki ülkeye hem de AB’ye hayatı zehir edecektir.Ankara’ya zorla veya ekonomik-siyasi şantajla birşeyler kabul ettirilemeyeceği belli olduğuna göre, çok gecikmeden yeni bir yaklaşıma başvurmak daha doğru değil mi?AB gibi küçük ve dağınık düşünmeyen ABD’den beklentimiz budur.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!