Atlamaya gelmiyor...

Güncelleme Tarihi:

Atlamaya gelmiyor...
Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 2002 00:00

HUKUKTA yapılacak en büyük yanlışlardan biri ‘‘Ben o hükmü biliyorum’’ diyerek yola çıkmak ve yasayı tekrar tekrar gözden geçirip dikkatle okumadan görüş bildirmektir.Öyle bir hatayı dün biz yaptık. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı yorumlarken ‘‘Partisinin kurucu üyeliğinden ayrılır, sonra düz üye olmak için başvurup kabul edilir... Ve tekrar genel başkan seçilir’’ dedik.Neyse ki hukuk gafleti hiç affetmez. Yani boş bulunmaya gelmez, biri orayı doldurur. Nitekim Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı dostumuz Vural Savaş dün telefon edip uyardı. Hem kendisine teşekkür ediyor, hem de bir önceki yorum hatamızı düzeltiyoruz. Mesele şu:Siyasi Partiler Yasası aynen bizim dediğimiz gibi ‘‘kurucu üye’’ olmak isteyenlerde ‘‘milletvekili seçilme koşulunu’’ arıyor ama onunla kalmıyor, 11'inci maddesinin 5'inci fıkrasında, ‘‘Türk Ceza Kanunu'nun 312'nci maddesinin ikinci fıkrasında yazılı suçtan mahkûm olanların siyasi partilere üye olamayacağını ve üye kaydedilemeyeceğini’’ de söylüyor.O zaman da... Recep Tayyip Erdoğan'ın sadece Genel Başkanlığı'nın değil, bir siyasi partide (AKP'de) üye olmasının bile önü tıkanıyor. Taa ki mevcut yasalar değiştirilsin ve Erdoğan'ın önü açılsın.Pardon... Bir nokta daha var:Milletvekili Seçimi Kanunu, kimlerin ‘‘milletvekili seçilemeyeceğini’’ açıklarken, TCK 312/2'den mahkûm olanları saymakla kalmamış, bunlar ‘‘affa uğramış olsalar bile’’ seçilemeyeceklerini söylemiş. Aynı koşul Kurucu Üye'lik için de geçerli ama düz üyelik için böyle bir koşul yok. Yani 312/2'den mahkûm olan kimse eğer ‘‘affedilmiş’’ olursa -veya öyle sayılırsa- yahut dün dediğimiz gibi mahkeme tarafından, yasaklanmış haklarının iadesine karar verilirse bir partiye üye kaydedilebilir. Hatta genel başkan da olabilir ama milletvekili seçilemez.Burada bir temel düşüncemizi söyleyelim de sonra devam edelim:Biz böyle suni engellemelerle kimsenin siyasi yaşamının önünün kesilebileceğine inanmıyoruz. Nitekim Tayyip Erdoğan da bu engelleri aşabilir.Lakin bir başka mesele var:Anayasa Mahkemesi bilindiği gibi Yargıtay C.Başsavcısı'nın istediği ‘‘tedbir’’ kararı taleplerini reddetti. Böylece Recep Tayyip Erdoğan'a sırf mahkemenin gerekçeli kararının Resmi Gazete'de yayınlanıp yürürlüğe girmesine kadar değil, yürürlüğe girdikten sonra verilmiş 6 aylık sürenin sonuna kadar (yani daha en az 7 ay süreyle) fiilen ve hukuken genel başkanlık yapma hakkını tanımış oldu. Kaldı ki Erdoğan bir de hukukun usul oyunlarını kullanırsa, bu süreyi daha da uzatabilir.İyi de o zaman Yargıtay Başsavcısı'nın mahkemece yerinde bulunan talebinin haklılığı nerede kalıyor? Yüksek Mahkeme bir de buna yanıt bulsa...Not: Kılıçbalığı isimli operasyon sırasında polisin gereksiz yere insanları gece yarısı evlerinden toplamasını eleştirmemiz nedeniyle Emniyet'in üst düzey bir yetkilisi bizi aradı. ‘‘Polis, savcılıktan gelen talimatı uyguladı. Savcılık bu insanların DERHAL YAKALANMALARINI VE MEVCUTLU OLARAK TANIK SIFATIYLA İFADELERİNİN ALINMASINI isteyince başka ne yapılabilir? Eğer öyle davranmasak, savcının talimatına karşı hareket etmiş oluruz. O nedenle talimatı verene de bakılsa doğru olur’’ dedi. Biz de haklı bulduk. O.E.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!