AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 01, 2004 00:00

New York’a gelgit santralı Amerikan elektrik dairesi Verdant Power, New York City metropolündeki East River ırmağında elektrik enerjisi üretimine dayalı bir pilot proje hazırlıyor. Nehrin zeminine gelgitin etkisiyle meydana gelen su hareketleriyle elektrik üretebilecek altı türbin yerleÅŸtirilecek. Pilot proje baÅŸarılı olduÄŸu taktirde bunun gibi yüzlerce türbinle Manhattan’a elektrik üretilebilecek. Verdant Power’in müdürü Trey Taylor’un açıklamasına göre altı deneme türbini 200 kilovatlık randımanla iÅŸleyecek. Bu enerji miktarı yaklaşık olarak 200 konutun elektrik sarfiyatına eÅŸit. Çevreye duyarlı elektrik üretimi için bugüne dek çok sayıda ve firma ve enstitüsü ilgi gösterdiÄŸinden Verdant Power, yakında türbinleri döşemeye baÅŸlayabileceÄŸini sanıyor. YaÅŸlı beyin de öğrenir Yeni bir araÅŸtırmayla, yaÅŸlı beynin bugüne dek sanılandan daha iyi iÅŸlediÄŸi anlaşıldı. Beynin en büyük düşmanı rutinlik. Duke Ãœniversitesi nörobiyologu Lawrence Katz, beynin ‘elastik bir organ’ olduÄŸunu ve sürekli yeni sinir hücreleri geliÅŸtiÄŸi için de her zaman yetisini koruduÄŸunu söylüyor. Beynin yaÅŸlılıkta iyi iÅŸlemesinden sinir hücrelerini birbirine baÄŸlayan NMDA reseptörü sorumlu. Yeni sonuçlar San Francisco Ãœniversitesi nörobiyologu Michael Merzenich’e göre gündelik yaÅŸamı doÄŸrudan etkilemekte. ‘ÇocukluÄŸumuzda öğrenmediklerimizden yakınmak yerine, bilgilerimizi yaÅŸlılıkta da etkili bir öğrenme için deÄŸerlendireceÄŸiz.’YaÅŸam boyu öğrenme yetisinin en büyük düşmanı ise rutinlik. Çünkü alışkanlıklar, biliÅŸsel yetilerin yüksek seviyede tutulmasını önlemekte diyor mesela Alman Primat Merkezi’nden Eberhard Fuchs. BaÅŸarılı öğrenmenin en önemli koÅŸulu motivasyon. Entelektüel açıdan bizi etkileyen ve yürekten yerine getirilenler en iyi sonucu vermekte. Buna karşı ‘Şunu yapsaydım...’ gibi düşünenler daha az baÅŸarılı oluyorlar. Uzmanlara göre hedef belirlemek, bilgi toplamak, kuÅŸku edenlerden etkilenmemek ve yeni bilgilerin pratikte uygulanması kiÅŸisel isteklerin yerine getirilmesindeki en önemli elementler. Asit, kasları yormuyormuÅŸSporcular genelde laktik asidin kasları yorduÄŸuna inanırlardı. Oysa Danimarkalı araÅŸtırmacılar ÅŸimdi tam aksi bir sonuca ulaÅŸtılar: YoÄŸun asit oranı çalışmakta olan kası zinde tutuyor. Yorgunluk ve oksijen yetersizliÄŸi, kasları oksijensiz bir enerji üretimine zorlamakta. Bu süreç esnasında kaslarda asit yoÄŸunluÄŸuna neden olan ve bugüne kadarki kanıya göre performans üzerinde olumsuz etki yapan laktik asit oluÅŸur. Fakat Aarhus Ãœniversitesi’nden Thomas Peterson, ÅŸimdi kasların yoÄŸun aside baÄŸlı olarak güçsüzleÅŸmesinin kalsiyum iyonlarına karşı duyarsızlaÅŸmasıyla ilgili olduÄŸunu buldu. Ve bu etki sanıldığı kadar büyük deÄŸil diyor. Hatta asit artışı kas yorgunluÄŸu faktörüne tam aksi tesir etmekte. Gerçi buna göre aşırı çalışmayla açığa çıkan potasyum iyonları, kasların daha zor uyarılmasına neden oluyor. Ancak asit artışında hücreler daha az klorit iyonu salgılıyorlar. Bu nedenle de aşırı potasyumun negatif etkisi dengeleniyor ve kaslar kolay uyarılabilir durumda kalıyor. Deniz seviyesi 1.5 metre yükseldiRoma döneminde deniz seviyesi 1,5 metre daha düşüktü! New Scientist dergisindeki bir habere göre, Roma sahillerindeki antik balık çiftlikleri deniz seviyesinin geçtiÄŸimiz 2000 yılda önemli ölçüde yükseldiÄŸini kanıtlamakta. AraÅŸtırmacılar yeni bulgular ışığında deniz seviyesindeki en önemli yükseliÅŸin geçtiÄŸimiz 100 yıl içinde yaÅŸandığını buldular. Deniz seviyesindeki deÄŸiÅŸimler, kara ve okyanus yüzeyindeki göreceli hareketlere göre ölçülmekte. Romalılar Tiren Denizi sahillerinde ilk balık çiftliklerini kurduklarında deniz seviyesi günümüzden yaklaşık olarak 1,35m daha düşüktü diye açıklıyor Avustralya Ulusal Ãœniversitesi bilim adamı Kurt Lambeck. Gerçi deniz seviyesinin 1900 yılından bu yana bir ila iki milimetre yükseldiÄŸi bilinmekte ama ölçümler de zaten o yıl baÅŸlamıştı. Daha önceki deniz seviyeleri ÅŸimdiye dek sadece jeolojik verilerle hesaplanabiliyordu ve sonuçların güvenirliÄŸi de sınırlıydı. Åžimdi Ä°talya sahilindeki jeolojik süreçlerin deÄŸiÅŸimini ve buz devrinin sonuçlarını inceleyen bilim adamları, Earth ve Planetary Science dergisinde jeolojik süreçlerin, karayı, geçtiÄŸimiz 2000 yıl içinde 1,22m yükselttiÄŸini söylüyorlar. Lambeck, bu bilgiden yola çıkarak deniz seviyesinin 13 santim yükseldiÄŸini düşünmekte. Deniz seviyesinin yükselmesinden insanların sorumlu olduklarına dair herhangi bir kanıt bulunmamakta. Fakat araÅŸtırmacı bu tür bir yükselmenin doÄŸal bir süreçle meydana gelmiÅŸ olabileceÄŸine inanıyor. Sonuçlar Reading Ãœniversitesi’nden Jonathan Gregory tarafından da mantıklı bulundu. Antarktik’te dev meteorit krateriBilim adamları Kuzey Kutbu’ndaki kalın buz tabakası altında dev bir krater buldular. Tahminlere göre kıtaya 789.000 yıl önce dev bir asteroit ya da bir göktaşı topluluÄŸu çarpmıştı. Delft Ãœniversitesi araÅŸtırmacıları uydu görüntülerinde Antarktik’te yaklaşık 2000x4000 km’lik bir alanda çok sayıda krater saptadılar. Hollandalı araÅŸtırma ekibinin baÅŸkanı Frans van der Hoeven’in Glasgow’daki Uluslararası CoÄŸrafya BirliÄŸi kongresinde yaptığı açıklamaya göre en büyük kraterin çapı 322 km. Kraterler ya büyük bir asteroit, bir kuyrukluyıldız kümesi veyahut da bunların parçalarıyla açılmış. Tüm dünya üzerinde etkili olan felaketin muazzam kızgınlığı Antarktik buzunun yaklaşık %1’ini eriterek, deniz seviyesini de 60 santimetre kadar yükseltmiÅŸti diyor araÅŸtırmacılar. Bulgu sadece 780.000 yıllık bir geçmiÅŸe sahip olması açısından ilgi çekici. Çünkü bu dönemde modern insanın ataları yaÅŸamaya baÅŸlamışlardı. Ve bilim adamları bu dönemde hüküm süren buz devrinin asteroit çarpışmalarıyla biraz ılımlı hale geldiÄŸini düşünüyorlar. Sadece okyanuslardaki buzdaÄŸları bile büyük dalgaları frenlemiÅŸti. Beden, her kaloriyi farklı algılıyorProtein ve karbonhidratın enerji miktarı aynı olmasına raÄŸmen organizma proteinleri daha az enerjiyle yakmak zorunda. Amerikalı bilim adamları bu sonuca termodinamik hesaplarla ulaÅŸtılar ve bu bulguyla Atkins gibi zengin proteinli ve düşük karbonhidratlı diyetleri desteklemiÅŸ oluyorlar. Bununla birlikte bu etkinin gerçekten de hızlı zayıflamaya yarayıp yaramadığı henüz tartışmalı. Bilim adamları özellikle de termodinamiÄŸin ikinci yasası üzerinde duruyorlar. Buna göre enerji engellenmediÄŸi takdirde tek yönde dağılıyor. Fakat besleyici maddelerin yakılması sırasında farklı yönlerde dağılmakta diyor araÅŸtırmacılar. Mesela proteinlerle alınan enerji ısıya dönüştürüldüğünden, bedende kalıcı olmamakta. AraÅŸtırma sonuçları özellikle de Atkins diyetini yararlı bulmayan bilim adamlarınca eleÅŸtiriye uÄŸradı. Atkins ve benzeri diyetler, sadece yaÄŸlı ve proteinli besinler içermekte ve bunlar da bedenin besleyici madde ve vitamin ihtiyacını karşılamamakta. Ayrıca Atkins diyetiyle uzun vadeli kilo kaybının da mümkün olup olmadığı kanıtlanamamıştır. Bu defa güneÅŸ enerjili uçakla uçacakDünyanın etrafında balonla dolaÅŸan ilk kiÅŸi olan Betrand Piccard, ÅŸimdi aynı deneyimi güneÅŸ enerjisiyle iÅŸleyen bir uçakla gerçekleÅŸtirmek istiyor. Ölümün en büyük serüven olduÄŸunu düşünen balon pilotu ve psikiyatr, kanat açıklığı 60m olan ve 150 metrekarelik güneÅŸ hücresiyle donatılı bir uçakla dünyanın etrafını beÅŸ yıl içinde dolaÅŸacağını bildirdi. 46 yaşındaki Ä°sviçreli balon pilotu, 27 Mayıs 1931 yılında bir balonla ilk kez stratosfere yükselen Auguste Piccard’ın torunu ve 1960 yılında ilk kez 10.916m derinliÄŸe dalan Jaques Piccard’ın da oÄŸludur. ‘Babam beni her zaman özgür bırakı, asla onun gölgesinde kalmadım’ diyor Piccard. Ancak buna raÄŸmen bir aile geleneÄŸi olan serüvencilikten de geri kalmadı. Sakal, zeká ve seksin sembolüAlmanya’daki Kiel Ãœniversitesi psikologları sakalın kiÅŸiye bazı avantajlar getirdiÄŸine inanıyorlar. Deneyler, gür bir sakalın erkeÄŸi daha sempatik, zeki ve çekici kıldığını göstermiÅŸ. Doktora öğrencisi Barbara Strauss tez çalışması çerçevesinde çalışma arkadaÅŸlarına yarısı tam sakallı olmak üzere 85 sakallı erkek resmi göstermiÅŸ. Sonuç gerçekten de sürpriz oldu diyor Strauss. Çünkü tüm erkeklerin yüzlerinde aynı donuk ifade bulunmasına raÄŸmen tam sakallı erkekler deneklerden olumlu puan almış. Strauss, elde ettiÄŸi sonuçla bir yerde psikolog Kerstin Panhey’in bir araÅŸtırmasını da doÄŸrulamakta. Panhey, deneklerinden örneÄŸin dudak bükmek gibi belirsiz duygu ifadelerini izlemesini istemiÅŸ. Sonuca göre sakallı erkeklerde negatif ve pozitif duygular eÅŸit oranda izlenirken, öğrenciler sinekkaydı tıraÅŸlı erkeklerde sadece negatif duygular görmüşler. Herhalde denekler duygu ifadesinin bulunmadığı yüzlerde bile duyguları aradılar ve sonuçta sakallıları daha sempatik, bilgili ve çekici dular. Ama sakallı erkeklerin eÅŸ olarak daha fazla tercih edilip edilmeyeceÄŸini bilmiyoruz diyor araÅŸtırmacı. Çünkü bu konuda bir ÅŸey sormadık. Statinler, Aids virüsünü de tedavi ediyorConsejo Superior de Investigaciones Cientificas (CSÄ°C) ÅŸirketi bilim adamları, HIV pozitif olan altı hastayı statinle tedavi ettikten bir ay sonra, virüs oranının düştüğünü saptadılar. BBC’den yapılan açıklamaya göre statin alımı bırakıldığında virüsler de yeniden çoÄŸalıyor. AraÅŸtırmacılar, Journal of Experimental Medicine dergisinde, statinlerin hastalığın tedavisine ucuz bir alternatif oluÅŸturabileceÄŸine deÄŸiniyorlar. Statinler, normalde karaciÄŸerin kolesterol üretmesini engellemekte. AraÅŸtırmacılar tarafından laboratuvarda test edilen statinler, virüsleri saÄŸlıklı hücrelere bulaÅŸamayacak hale getirdiklerinden virüsler hücre zarını geçemiyorlar. Ayrıca bulaÅŸtıkları hücrelerden de çıkamıyorlar. Farelerde elde edilen baÅŸarılı sonuçlardan sonra ÅŸimdi statinlerin, retrovirüsler üzerindeki etkisi ayrıntılı bir ÅŸekilde araÅŸtırılacak. Protein fareye cesaret aşılıyorYeni bir araÅŸtırma sayesinde proteinin fareyi hem uykusuz ve hem de korkusuz kıldığı anlaşıldı. Protein, bugüne kadar bilinmeyen uyarı ve korku mekanizmasının bir parçası olabilir diyor bilim adamları. Kısaca NPS olarak adlandırılan nöropeptid S, fareleri aralıksız olarak koÅŸturduÄŸu gibi her ÅŸeyden önce hep uyanık kalmalarını saÄŸlıyor. Kaliforniya Ãœniversitesi’nde Rainer Reinscheid baÅŸkanlığında çalışan ekibin Neoron dergisindeki yazısında, protein molekülünün bugüne kadar bilinmeyen heyecan ve korku mekanizmasının bir parçası olabileceÄŸine de deÄŸinilmekte. Bu tahmin, NPS’nin, orta beyinde heyecan ve korkuyu ayarlayan ve bugüne kadar bilinmeyen bir grup sinir hücresi tarafından üretiliyor olmasıyla desteklenmekte. AraÅŸtırmacılar öte yandan NPS reseptörlerini, baÅŸta stres reaksiyonlarında da katkısı bulunan beyin bölgelerinde olmak üzere diÄŸer bölgelerde de buldular. NPS’nin bu yüzden bir dizi beyin iÅŸlevinde etkili olduÄŸu sanılmakta. Deneyler sırasında çok çabuk etkiyen NPS sadece bir saat sonra uykusuzluÄŸa yol açmış. Proteinin çok küçük dozu bile normalde derin uykuda geliÅŸen REM uykusu da dahil olmak üzere tüm uyku evrelerini hafifletmekte. GeliÅŸme, uyku bozukluÄŸu ve patolojik korkunun daha iyi anlaşılması ve tedavi edilmesi açısından önemli bir adım olarak kabul edildi. Hatta uyku bozukluÄŸu ve aşırı korku gibi belirtilerin depresif kiÅŸilerde de görülmesi nedeniyle bulgunun depresyonun anlaşılmasında da etkili olabileceÄŸi sanılmakta. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!