Annan Planı’nın maceralı öyküsü

Güncelleme Tarihi:

Annan Planı’nın maceralı öyküsü
Oluşturulma Tarihi: Nisan 02, 2004 00:00

BM Genel Sekreteri Kofi Annan, sonradan kendi adı verilecek olan planını 11 Kasım 2002 tarihinde ilk kez masaya koyduğunda, Türkiye’deki 3 Kasım seçiminin üstünden henüz bir hafta geçmişti. Abdullah Gül’ün başbakanlığındaki birinci AKP hükümeti 28 Kasım tarihinde güvenoyunu aldığında, hem Annan Planı’nı, hem de Bush Yönetimi’nin Irak’a ilişkin askeri taleplerinin listesini masanın üstünde buldu. Her ikisi de Türk kamuoyunda büyük hassasiyet yaratacak olan bu taleplere aynı anda olumlu karşılık verilebilmesini beklemek gerçekçi değildi. Hükümetin buna ne zamanı, ne de enerjisi vardı. Buna rağmen, bir ucunda Washington, diğer ucunda AB merkezinin bulunduğu Brüksel’in yer aldığı muazzam bir baskı mekanizması devreye girdi. ULUSLARARASI CİNGÖZLÜK DENEMESİKKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın New York’ta tehlikeli bir kalp ameliyatı geçirdikten sonra çok ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşmakta oluşu bile dikkate alınmadı. Denktaş’a hastane yatağında baskı yapılması gibi, özünde asgari insanlık adabına sığmayan davranışlar sergilendi.AKP’nin acemiliğinden, kadrolarının Kıbrıs dosyasına henüz vakıf olmamasından yararlanarak ‘belki aradan çıkartabilir’ hesabına dayanan bir fırsatçılık sergilendi.İlk deneme başarılı olmadı. Bunun üzerine 10 Aralık 2002 tarihinde Annan’ın çekmecesinden değiştirilmiş ikinci taslak çıkıverdi. Türk tarafının itirazları dikkate alınarak bazı iyileştirmeler yapılmıştı.YENİ PLAN 1 MART TEZKERESİNE ÇARPIYORİkinci taslak, Türkiye ile ABD arasındaki Irak pazarlığının tam ortasına düştü.Başbakan Gül’ün Irak’la ilgili talepleri karşılanırken, ABD’nin hiç olmazsa Annan Planı’nın iyileştirilmesi için yardımcı olması yolundaki talepleri Washington’da fazla yankı bulmadı. Başkan George Bush, 22 Ocak 2003 tarihinde Başbakan Gül’e gönderdiği bir mektupta, hem tezkerenin TBMM’den bir an önce geçmesini, hem de Annan Planı’nın kabulü için esneklik gösterilmesini istiyordu.Türk tarafı, ikinci plana da itiraz etti. Annan, bu itirazlar üzerine, 26 Şubat 2003 tarihinde çekmecesinden üçüncü taslağı çıkarttı.Bu tarih, TBMM’deki AKP grubunun 60 bin dolayında Amerikan askerinin Türkiye’ye gelişine izin verecek olan ünlü tezkereyi müzakere etmeye başladığı günü gösteriyor. Tezkerenin 1 Mart’taki oylamasına 4 gün vardı.BM’nin elindeki kartları Türk tarafının direncini sınayarak yavaş yavaş açtığı, üçüncüde getirilen ek iyileştirmelerle bir kez daha anlaşıldı. DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI PLANA EL ATIYOR AB’nin 10 Mart tarihinde Lahey’de düzenlenen zirvesi sırasında Denktaş’tan üçüncü taslağı kabul etmesi için büyük bir baskı mekanizması devreye girdi. Üstelik, bu kez AKP hükümeti de Denktaş’ı esnekliğe davet ediyordu. Denktaş, bütün telkinlere rağmen kendi bildiğini okudu ve imza atmadı. Lahey’de olanlar, 1 Mart tezkere krizi, Siirt seçimleri, Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığa gelişi, Irak’ta savaşın patlaması gibi baş döndürücü bir tempoda seyreden olayların karambolü içinde fark edilmedi. Hükümetin Annan Planı’na bütün dikkatini vererek eğilebilmesi, ancak geçen sonbahar aylarında mümkün olabildi. Dışişleri Bakanlığı’nda ekim ayında başlatılan teknik çalışmanın sonucu önceki gece İsviçre’de düzenlenen törende Annan’ın yaptığı açıklamayla girilen yol ayrımı oldu.YA İLK TASLAK İMZALANMIŞ OLSAYDIBir kez daha görüldü ki, ortaya konan dördüncü taslak da üçüncünün ilerisine giden iyileştirmeler getirmektedir.Bunların ne ölçüde de tatmin edici olduğu ayrı bir yazının konusu.Ancak şurası çok açık: İlk taslağa, okuma zahmetine bile katlanmadan hemen imza atılmasını savunan Türkiye’deki bazı çevrelerin aklına uyulsaydı, dördüncü taslaktaki kazanımlara hiçbir zaman varılamayacaktı.Annan Planı’nın öyküsü, bazen masaya oturmamanın, sıkı durmanın pekala karşı tarafı gerileten ve sonuç getiren etkili bir müzakere yöntemi olduğunu gösteriyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!