Amerikalı anne Türkiye’de trafik canavarıyla savaşıyor

Güncelleme Tarihi:

Amerikalı anne Türkiye’de trafik canavarıyla savaşıyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 18, 2002 22:20

ABD'li anne Rochelle Sobel, oğlunu Bodrum'da trafik kazasında kaybetti. Oğlu Aron'a yaşarken verdiği ‘‘Seni koruyacağım’’ sözünü tutamamıştı.

Başka Aronları korumak için mücadeleye başladı. Türkiye'ye de hiç kızmadı. Hatta, kaza yerine fidan dikmesine yardım eden polislerin dokunaklı e-postasının ardından, onları oğulları kabul etti.

Washington'da yaşayan Rochelle Sobel için 3 Mayıs 1995 günü telefonu çalıncaya kadar her şey yolundaydı. Öğretmendi, çocukların dünyaya bakışını çok sevdiğinden mesleği mutluluk kaynaklarından biriydi. Eşi ve büyük kızının ardından oğlu Aron da ailenin doktorluğu meslek edinen üyelerine katılmak üzereydi. 26 yaşındaki Aron Marom Sobel, Maryland Üniversitesi'nde aldığı tıp eğitiminin sonuna gelmişti. Son sınavları geride bırakmasını kutlamak için Türkiye turuna çıkmıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan gelen telefon annenin yaşamını bir anda değiştirdi. Oğlu Türkiye'de geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirmişti. Önce inanmadı habere. Canlı, güçlü, mutlu yapısıyla ölümden çok uzaktı çünkü Aron. Ölmüş olamazdı. Daha dün aramıştı annesini. İnsanları, kültürleri tanımayı, macerayı, gezmeyi, tarihi seven Aron, aradığı herşeyi Türkiye'de bulmuştu. Sevinç akıyordu sesinden ve annesine, ‘‘Buraya mutlaka gelmelisin’’ diyordu.

TUTULAMAYAN SÖZ

O gün, Söke-Milas yolunun Bodrum mevkiindeydi, Aron'ın içinde bulunduğu otobüs. Yolcular, şoförü yavaş gitmesi için uyarmışlardı ama o bu uyarıları dinlememişti. Önceden yağmur yağdığından yol kaygandı. Bayram zamanıydı ve trafik yoğundu. Hızla giden otobüs, ışıklandırması olmayan bir tünele girdi. Çıkışta parlak güneş ışığı aldı şoförün gözlerini. Aşırı hızla, keskin bir virajı alamadı ve önünde barikat bile bulunmayan uçurumdan aşağı yuvarlandı otobüs. 22 kişi yaşamını yitirdi, Aron da onlardan biriydi.

Rochelle Sobel, oğlunun öldüğüne çaresiz inanmak zorunda kalınca, yıllar önce yağmurlu ve gökgürültülü bir gecede havadan korkan Aron'ın, kollarını annesinin boynuna dolayıp, ‘‘Anne beni koru’’ deyişini anımsadı. Genç anne hiç tereddütsüz oğluna sıkıca sarılıp, ‘‘Seni koruyacağım oğlum’’ demişti. Ölüm haberinin ardından, yıllar önce tereddütsüzce verdiği sözünü tutamadığını düşündü. Sevgisi ve ilgisinin Aron'ı korumaya yetmediğini de.

DERNEK KURDU

Bu sondan bir başlangıç çıkması gerektiğine karar verdi Rochelle Sobel. Sorun yalnızca Türkiye'de yaşanmıyordu. ABD'de de her yıl onbinlerce insan ölüyordu trafik kazalarında. ‘‘Acının dili-kültürü yoktu, ortak bir anlayıştı, sınırları aşıyordu.’’

Yağmurlu gecede verdiği sözü kendi oğlu için tutamamıştı ama başka Aronlar için tutulabilirdi bu söz. Uluslararası Güvenli Karayolu Seyahati Derneği'ni (ISART) kurarak çıktı yola. Türk rotaryenlerle, trafikte güvenli bölgeler yaratılması çalışmasına başladılar.

ABD'nin Türkiye Büyükelçiliği de tam destek verdi projeye. ABD'den uzman getirildi. Ciddi bir eğitim süreci gerçekleştirildi. Pilot projesi Ankara Çayyolu'nda gerçekleştirilecek çalışmanın Türkiye'ye yayılması tasarlandı.

TÜRK POLİSİNDEN E-POSTA

Türk ve Amerikan sivil toplum örgütleri, Washington'dan Türkiye'ye uzanan öykünün temellerini attı. Kabuslarına giren kaza yerini gelip gördüğünde, yanında İstanbul Bağdat Caddesi'nde kızı Selin'i kaybeden Boray Uras vardı Sobel'ın. 22 fidan diktiler kaza yerine, ‘‘Dikkatli sürün. Burada 22 kişi öldü. Hayat çok değerlidir’’ yazılı tabelayla birlikte.

O gün fidanları dikmelerine yardım eden genç polisler, duygularını daha sonra elektronik posta mesajıyla anlatacaklardı Sobel'a: ‘‘Ülkemizi ziyareti sırasında otobüs kazasında ölen oğlunuz Aron için üzgünüz. Ben ve arkadaşlarım bundan çok etkilendik çünkü Aron'ın yaşındayız. Sizi annemiz olarak görüyoruz, siz de bizi birer Aron kabul edin. Polis memurları olarak bu tür olayların yaşanmaması için çalışıyoruz ve daha da fazla çalışmaya söz veriyoruz.’’

Sobel, yanıtını önce gözyaşlarıyla, sonra ‘‘Genç Türk polisleri sizler hepiniz benim çocuklarımsınız’’ sözleriyle verdi.

Geçtiğimiz günlerde ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'ın elinden ödül aldı projenin başta gelen üç ismi: 2430. Bölge Guvernörü Ömer Tezcan, Çankaya Rotary Kulüp Başkanı İskender Çoygun ve Rochelle Sobel.

‘‘Otobüs şoförüne ne oldu, ceza aldı mı?’’ sorumuzun yanıtını verirken sesinde kızgınlık değil hüzün vardı Sobel'ın: ‘‘Şoför de öldü, üç çocuğu varmış.’’

DOLAPTA KALAN DİPLOMA

Rochelle Sobel, çalışmalar çerçevesinde Türkiye'ye gelip gitmeye devam edecek. Kaza yerine ne zaman tekrar gideceği ise Türk yetkililere bağlı. Yol genişletilip, tünel ışıklandırıldığı, uçuruma da bir barikat konulduğu zaman tekrar gidecek kaza alanına. Ve yeni bir tabela asacak; ‘‘Burası güvenli bölgedir’’ yazılı.

O zamana dek, ‘‘Aron'dan sonra asla eskisi gibi olmayan’’ yaşamını sürdürecek. Yine öğrencileriyle, ailesiyle birlikte olacak. Hocalarının, ‘‘Son derece canlı, sıcak, toplumsal sorumluluğu olan bir çocuktu. İnsanları çok seviyordu. Çok az serbest zamanında dahi yalnız olduğunu düşündüğü hastalarını ziyaret ederdi’’ diye anlattıkları Aron'un anılarıyla yaşayacak.

‘‘Trafikte Güvenli Bölgeler’’ projesiyle, yeni yaşam kayıpları olmaması, doktorlara bu nedenle iş düşmemesi için uğraş verilirken, Aron'ın tıp diploması da dolabının üst çekmecesindeki yerini koruyacak...

TRAFİKTE GÜVENLİ BÖLGELER TÜRKİYE'DE DE KURLUYOR

Trafikte Güvenli Bölgeler, Uluslararası Sağlık Örgütü tarafından dünya çapında tanıtılan ve toplumların kendilerinin yürüttüğü, kazalarda yaralanma ve ölümlerin önlenmesine yönelik bir girişim. İlk kez İsveç'te uygulanan proje, onlarca ülkede ve binlerce bölgede halen kullanılıyor. Proje, her bölgenin kendine özgü karayolu trafik güvenliği sorunlarıyla ilgilenilmesinde bir çerçeve oluşturuyor. Türkiye'de Rotary ve ASIRT'ın yürüttüğü proje kapsamında, uzmanlar ve gönüllüler düzenli aralıklarla toplanarak, yerel trafik güvenliği konusuna öncelikli çözümleri tartışıyor. Güvenli bölgelerin giderek yaygınlaşması ile ülke çapında bir trafik güvenlik ağı yaratılıyor.

Denizyıldızına elinizi uzatın

Proje yürütücüleri, çalışmalarının simgesi olarak belirledikleri denizyıldızı hikayesini şöyle aktarıyorlar: ‘‘Küçük bir kız çocuğu bir gün sahilde yürürken dalgaların çok sayıda denizyıldızını kumsala attığını görmüş. Hepsi kavurucu güneşte kurumak üzereymiş. Bu duruma üzülen küçük kız bir taraftan yürürken, bir taraftan da tek tek denizyıldızlarını toplayıp denize atmaya başlamış. Sahilde dolaşan bir adam küçük kıza dönüp, 'Neden zahmet ediyorsun? Dalgalar onları tekrar sahile vuracak' demiş.

Küçük kız tekrar eğilip bir denizyıldızı daha almış ve tüm gücü ile onu iyice ileriye, denizin daha derin bölgelerine doğru fırlatmış. Adama dönerek, 'Ama o denizyıldızının hayatta kalması için bir değişiklik yaratmış oldum' demiş. Adam yoluna devam etmiş ve bir de farketmiş ki birkaç adımda bir denizyıldızı gördükçe kendisi de duruyor ve onları alıp, denize fırlatıyor. Siz de bir denizyıldızına elinizi uzatın.’’

Denizyıldızına elini uzatmak isteyenler, her cuma saat 18.30'da Ankara Çayyolu TEB Otel'deki toplantılara katılabilirler. Ayrıca, (312) 495 99 60/171 numaralı telefondan İskender Çoygun'a ulaşılabilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!