Almanya'nın Türkiye açmazı

Güncelleme Tarihi:

Almanyanın Türkiye açmazı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 26, 2002 00:00

GEÇEN pazartesi ve salı günlerini Berlin'de AB'nin genişlemesi ve Türkiye'nin tam üyeliğini konu alan bir dizi görüşme yaparak geçirdim.Bu çerçevede bürokrasi, siyasi partiler ve araştırma kuruluşlarında Türkiye'yi yakından izleyen ve bir şekilde karar alma mekanizmasında söz sahibi olan pek çok şahsiyetle bir araya geldim.Almanya'nın Avrupa içindeki ağırlığı ve AB kararlarının şekillenmesindeki etkisi dikkate alındığında, Berlin'in tutumunun Türkiye-AB ilişkilerinde bu yılın ikinci yarısında kat edilecek olan kritik takvim açısından büyük önem taşıdığını belirtmeye herhalde gerek yok.Berlin'den bakıldığında bu takvim açısından gözüken tablo şöyle özetlenebilir: TARİH TALEBİ SIKINTI YARATIYORBaşbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın 2002 sonunda Danimarka'da düzenlenecek olan AB zirvesinde Türkiye'yi tam üyelik müzakerelerinin başlaması için bir tarih taahhüt edilmesini talep ederek kendisini Türk kamuoyu karşısında bağlamış olması, belirgin bir sıkıntı yaratmış. Zirvede bir tarih verilmezse, bunun Türk kamuoyunda ‘‘hüsran’’ yaratacağı ve Türkiye'yi 1997 Lüksemburg zirvesi sonrasında olduğu gibi Avrupa'dan uzaklaşmaya götürme riskini taşıyacağı teslim ediliyor. Ancak, Türkiye'ye tarih verme düşüncesini cazip kılmayan pek çok faktör de var. AB'nin 2004 yılında birliğe katılacak 10 yeni üyeyi hazmetmesindeki güçlükler ortadayken, Romanya ve Bulgaristan gibi iki sorunlu ülkeye hızlandırılmış bir takvim verilirken, Türkiye'ye de müzakereler için tarih taahhüdü yapılması düşüncesi, Berlin'de hiç kimseye makul gelmiyor. EYLÜL’E KADAR HERŞEY BEKLEMEDEAlmanya'da ekonomik büyümenin durakladığı, işsizliğin ciddi boyutlara tırmandığı bir dönemde kamuoyu AB genişlemesine alerji duyuyor. Bu nedenle, eylül ayında yapılacak olan Alman seçimleri öncesinde ne Sosyal Demokratlar, ne de Hıristiyan Demokratlardan bir şey beklemek gerçekçi olmaz. Kaldı ki, Berlin'in vereceği işaret seçim sonrasına kadar netleşmeyeceği için, AB'nin diğer aktörleri de Türkiye ile ilgili tavır almadan önce Almanya'da yeni hükümetin kurulmasını bekleyeceklerdir. Dolayısıyla, Türkiye ile AB arasında geçecek büyük pazarlığın ekim ayında başlayacağı ve yıl sonuna kadar baş döndürücü bir seyir izleyeceği şimdiden söylenebilir.Seçimlerin sonucunun Türkiye açısından farklı sonuçlar yaratacağı tahmin edilebilir. Halen kamuoyu yoklamalarında CDU, SPD'nin önünde gidiyor. SPD VE CDU'DAN FARKLI BAKIŞLARSPD'nin Türkiye'nin tam üyeliğine CDU'ya kıyasla daha sıcak baktığı aşikár. Alman sosyal demokratları, entelektüel tutarlılıkları açısından Türkiye'de yüzü Avrupa'ya bakan, reform yanlısı grupların elini güçlendirmeleri gerektiğini düşünüyorlar. Hıristiyan Demokratlar ise daha soğuk duruyorlar. Ancak, onların da yumuşak karınları var. Dini saiklerle davrandıkları, Müslüman bir ülkeyi Hıristiyan kulübüne istemedikleri şeklindeki eleştirilerin, kendilerini Avrupa idealleri karşısında kusurlu bir noktaya getirdiğinin farkındalar. Aslında, 2002 Danimarka zirvesinden Türkiye'yi tümüyle dışlayan bir karar çıkmasının Almanya ve Avrupa'nın çıkarları açısından bir bedeli olacağını her iki taraf da görüyor.Zirveden kesin bir tarih taahhüdünün altında kalan, ancak Türkiye'deki reform sürecini de cesaretlendirip, Ankara ile Avrupa arasındaki muhtemel bir kopmayı önlemeyi sağlayacak bir mesajın çıkması beklenebilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!