Alman sanatında Avrupalı Türk fırtınası

Güncelleme Tarihi:

Alman sanatında Avrupalı Türk fırtınası
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 21, 2004 00:00

Türkiye’den 1961’de yola çıkan 93 kiÅŸilik işçi kafilesiyle baÅŸlayan Almanya’daki büyük deÄŸiÅŸim bugün artık açık bir ÅŸekilde gözüküyor. Almanya’da ÅŸimdi 2.5 milyon Türk kökenli insan yaşıyor.Uzun yıllar sert bir kültür çatışması yaÅŸayan, çoÄŸu zaman dışlanan, çoÄŸu zaman da içine kapanan Türk asıllılar bugün Alman kültürünün dinamik bir parçası. 1990’larda yeni kuÅŸaklar büyüyünce birden Alman sanat dünyası onlarla tanıştı. O eski klasik kimlik çatışması deÄŸildi bu, umut verici bir uyumdu: Kendini daha çok Alman hisseden ama göçmen kültürünün de izlerini taşıyan genç bir kitlenin, içinde yaÅŸadığı topluma kattığı bir zenginlikti. Ocak ayında New York Times’da, sonra Herald Tribune ve Le Monde’da, Almanya’daki Türk sanatçılarla ilgili röportajların yayınlanması bir tesadüf deÄŸildi. Türkiye kökenli Alman sanatçıların kendilerini Almanya’da artık evlerinde gibi hissettikleri ve Alman sanatına damgalarını vurdukları artık birçok kesimce kabul görmeye baÅŸlamıştı. Geçen haftasonu Türk göçmeni bir aileye mensup yönetmen Fatih Akın’ın Berlin Film Festivali’nde kazandığı ödül de bu açıdan bir tesadüf olmadı. Bugün özellikle genç Almanlar, Türk asıllı Almanların müziÄŸini dinliyor, yaptıkları filmlere gidiyor, yazdıkları kitapları okuyor. Türk asıllıların getirdiÄŸi göçmen kültürü, Alman sanatına bir dinamizm katıyor. Bu yeni Avrupalılar Alman dilini zorluyor, sinemasını diriltiyor, müziÄŸini canlandırıyor.Kool SavaÅŸ (29, müzisyen)Focus Dergisi’ne göre Almanya’nın Eminem’iAsıl adı SavaÅŸ Yurderi. Almanya doÄŸumlu. Bir süreliÄŸine Türkiye’ye dönmek zorunda kaldıktan sonra 1981’den beri Almanya’da yaşıyor. Babası Türk, annesi Alman. Rap müziÄŸi yapan Savaş’ın albümleri Almanya’da rekorlar kırıyor, müzik listelerini altüst ediyor. Focus Dergisi, onun için ‘Almanya’nın Eminem’i’ yakıştırması yaptı. Almanca yazdığı ÅŸarkılarıyla piyasayı sallayan Savaş’ın Almanya’da Alman diline akıcılık ve anlam kazandırdığını öne sürdü. Åžarkı sözlerinde, aile bireyleri ve okullardaki disipline saldırıyor, bol argo kullanıyor. Kendine ‘King’ yakıştırması yapan Kool SavaÅŸ, Türk asıllı sanatçıları da Alman kültürünün bir parçası olarak görüyor. ‘Almanya’da sanat alanında birçok Türk var. Çünkü Türk çocukları büyüdü. Bizden önceki jenerasyonun baÅŸka iÅŸleri vardı. Ama yapılan iÅŸleri sadece Türk veya Alman diye tanımlamaya çalışmak bence yanlış. Burada yapılan sanat buranın bir parçasıdır. Buradaki herkes bence Alman kültürünün bir parçası.’Renan Demirkan (47, yazar, oyuncu)Yükselen Türkler diye bir ÅŸey yok, Almanya’da yükselen sanat var5 yaşından beri Almanya’da yaşıyor. Almanya’ya 42 yıl önce Düzce’den gelir. Aydın ancak muhafazakar bir aileye mensuptur. Evdeki katı disipline uymayı reddeder ve 18 yaşında evden kaçar. Liseyi bitirinceye kadar ailesiyle hiç konuÅŸmaz. Demirkan, ÅŸimdi çok ünlü bir tiyatro sanatçısı. Yazdığı oyunlar ve romanlarla Almanya’nın en popüler yazarları arasında. 1998’de Almanya Liyakat NiÅŸanı’nı aldı. Bundan kısa bir süre önce de Köln’ün Kültür Elçisi oldu. Türk vatandaÅŸlığını kaybetmek istemiyor ama Türk halkının Almanya’da yaÅŸayan Türkler’e milliyetçi duygularla yaklaÅŸmasını da doÄŸru bulmuyor. ‘Almanya’da bir Türk olarak hiçbir zaman zorluk çekmedim, hiç hor görülmedim. Belki de o zamanlar ortalıkta çok Türk olmadığı içindir. Ama aynı zamanda çok çalışkandım ve baÅŸarılıydım da. Almanya’da yaÅŸayan Türk kökenliler dendiÄŸi zaman, ben bu konuda Almanya’daki Türklerin sesi olmak istemiyorum. Ben bir sanatçıyım ve enternasyonalim. Metnimi kendim yazıyorum, sahneye kendim koyuyorum, bunu bir Türk olarak deÄŸil, sanatçı olarak yapıyorum. Sanatın vatandaÅŸlığı olmaz. Bu yüzden Almanya’da ‘yükselen Türkler’ diye bir ÅŸey yok bence, Almanya’da ‘yükselen sanat’ var. Gerisi benim özel yaÅŸantım. Bir çocuk gördüğümde onu hálá Türkçe seviyorum, çünkü sevgi ve ÅŸefkatle ilgili tüm kelime daÄŸarcığım Türkçe. Ama romanlarımı Almanca yazıyorum, oyunlarımı Almanca oynuyorum.’Emine Sevgi Özdamar (58, oyuncu ve yazar)Almanya’yı kabullendikçe sanatta baÅŸarı artacakMalatya doÄŸumlu Özdamar, ilk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra Ä°stanbul’da oyunculuk eÄŸitimi alır. 19 yaşında sanatını ilerletmek için Almanya’ya taşınır. DoÄŸu Berlin Sahnesi’nde birçok oyunda rol aldıktan sonra, bir yandan da 1982’de kitap yazmaya baÅŸlar. Kitaplarını Almanca yazan Özdamar, Ä°ngiltere ve Amerika’da, Ä°ngilizce’ye çevrilen baskılarıyla birçok ödül aldı. ‘Hayat Bir Kervansaray’ adlı kitabı, 1994’te Londra’da, London Times tarafından yılın en iyi kitabı seçildi. Geçen yıl, Frankfurt’ta ‘Şehir yazarı’ unvanı ile ödüllendirildi. Üç filmi bulunan Özdamar, Almanya’da yaÅŸayan 3. nesil Türklerin, Almanya’yı kabullenmeleriyle birlikte, sanatta gün geçtikçe isimlerini daha çok duyuracaklarını düşünüyor. ‘Ünlü Fransız yönetmen Jean-Luc Godard der ki: ‘İnsan baba vatanını terk etmeli, baÅŸka bir ülkeye gitmeli ki, aynı anda iki yerde birden olabilsin.’ Almanya’ya göç, 40 yıl önce baÅŸlamadı. Göç, Almanya’yı memleketleri olarak kabul eden nesille birlikte bundan 5 yıl önce baÅŸladı. Bunun doÄŸal sonucu olarak sanatsal çalışmalar yeni yeni kendini gösteriyor. Ä°lk gelenler, madenlerde çalıştı ve hep geriye dönmek istedi. Ä°kinciler, kebap dükkanları açtı. Üçüncülerin içinden de sanatçılar çıkmaya baÅŸladı.’TaÅŸkafalar GrubuTürkçe hard rock yapıyorlar Türklerden baÅŸka herkes dinliyor1992’de kurulan bir hard rock grubu. Çekirdek kadrosu 3 kiÅŸiden oluÅŸuyor: Olkay Sökmen (vokalist, 34), Yalım Ergin (gitarist, 33) ve Murat Aydın (davulcu, 32). Avrupa’da tek Türkçe sözlü müzik yapan hard rock grubu. Konserlerde satılmak için hazırlanmış bir albümleri var. Hepsi, para kazanmak için aynı zamanda baÅŸka iÅŸler yapıyor. Yalım Ergin hariç diÄŸer grup üyeleri Almanya doÄŸumlu. Yalım Ergin 9 yaşından beri Almanya’da yaşıyor. Ergin, Almanya’daki 2. ve 3. nesil Türklerin bir kısmının halen yabancı ezikliÄŸi yaÅŸadığını ancak bu durumun biraz da kiÅŸiden kiÅŸiye deÄŸiÅŸtiÄŸini söylüyor. ‘Biz yaptığımız sanatta ve seçtiÄŸimiz yaÅŸam biçiminde kendimizi burada yaÅŸayan Türklere çok da yakın hissetmiyoruz. Türkçe müzik yapıyoruz, normalde hedef kitlemiz Türkler olmalı, ama onlar Türkçe pop, arabesk ya da hiphop dinlemeyi tercih ediyorlar. Türkçe söylediÄŸimiz için Almanlar ne dediÄŸimizi anlamamaktan yakınsa da müziÄŸimize daha fazla ilgi gösteriyorlar. Türklüğümüz sayesinde kazandığımız çokkültürlülük bizim için bir zenginlik ama kendi kültürünü kabul ettirmeye çalışan, çatışma yaÅŸayan bir tavrımız yok.’Killa Hakan (31, müzisyen)18 yıldır yapamadıklarını bir Türk yaptı, fena mı oldu yani!Gerçek ismi Hakan DurmuÅŸ. Killa ismi, hiphop müziÄŸinde geçen bir terimden geliyor. Almanya doÄŸumlu. Ailesi 1960 yılında Sivas’tan göç eder. Lisede baÅŸladığı ve 15 yıldır yürüttüğü müziÄŸi 8 yıldır profesyonel olarak sürdürüyor. Ä°lki 1996’da olmak üzere 2 albümü yayınlandı. Türkçe sözlü müzik yapıyor. ‘Ben Türkçe müzik yapıyorum ama Almanca hiphop yapanlar da yine Türkler. Benim müziÄŸimi sadece Türkler dinlemiyor, Almanlara da albüm satıyoruz. Buradaki Türk hiphopçu üstadlar olarak kendi aramızda görüşüyoruz, dayanışmamız var diyebilirim. Ama bir baÅŸarı oluÅŸtu mu, bunu dayanışmanın sonucu olarak deÄŸil o kiÅŸinin baÅŸarısı olarak görürüm. Hem Alman hem de Türküz sonuçta. Türk kültürünü Almanlara satıyoruz ama bir yandan da onların kültürüne katkı saÄŸlıyoruz. Adamların 18 yıldır yapamadığını çıktı Fatih Akın yaptı mesela, Almanya’ya Altın Ayı kazandırdı. Fena mı oldu yani! Bizim yaptıklarımızdan onlar da faydalanıyor.’Zafer Åženocak (43, yazar)Göçmen kültürü günümüz Alman sanatına müthiÅŸ bir hareketlilik kazandırdıAlmanya’da yaÅŸayan Türk asıllıların sizce bugün Alman sanatındaki yeri nedir?-Uzun süre bu ülkede, Türkiye mi Almanya mı sıkışması vardı. Ancak son 5 yıldır bu tartışma aşıldı. Bir uyum sürecine girildi. Dönüşüm sanat alanında da gözüktü ve Türk kökenli Alman sanatı oluÅŸmaya baÅŸladı. Bu durum Alman toplumu tarafından da kabul edilince Türk asıllı göçmenler Alman sanatına müthiÅŸ bir hareketlilik kazandırdı.Türk asıllıların yaratıcılığı mıydı bunu körükleyen yoksa Alman sanatında da buna ihtiyaç mı vardı?-Alman sanatının bugün duraÄŸanlıktan kaynaklanan problemler yaÅŸadığı kesin. Bu durum kamuoyunda da çok tartışılıyor. Yani salt Türk asıllıların bir baÅŸarısı ÅŸeklinde de deÄŸerlendirmemek lazım geliÅŸmeleri. Ancak mesele Türk-Alman hikayesi deÄŸil. Göçmen kültürünün zenginliÄŸi bu sonucu doÄŸuran aslında. Avrupa’nın diÄŸer ülkelerinde de aynı ÅŸey yaÅŸanıyor. Göç eden, sınırları aÅŸan insan her zaman anlatacak bir hikaye buluyor. Yabancı ülkelerde hep bir dinamik yaratıyor göçmenler. Türk asıllılar da Almanya’da bu durumdalar. O yüzden ilgi topluyorlar, yaptıkları iÅŸler ilgi çekiyor ve bir süre sonra o ülkenin sanatına yön vermeye baÅŸlıyorlar.Bu yön verme daha çok hangi alanlarda yaÅŸanıyor?-ÖrneÄŸin Alman filmi bir krizde ÅŸu anda. Fatih Akın’ın yarattığı açılım da bu boÅŸluÄŸu doldurmuÅŸtur. Ancak sanatta donanım ve perspektif de çok önemlidir. Unutmamak gerekir ki, buraya ilk gelen insanlar sanat yapmak için gelmemiÅŸlerdi. İşçi oldular, ekmek parası için uÄŸraÅŸtılar. Åžimdi ilk gelenlerin çocukları yeni yeni sanata yöneliyor. Zamanla baÅŸka alanlarda da bu atılım yaÅŸanacaktır.Zamanla, göçmen kimlikleri de yok olacak belki ama.-Bu vakit alacak çünkü Alman toplumu bilinen tarihsel sebeplerle çok içine kapalı bir toplum. Bu durumu aÅŸmak biraz da buraya sonradan gelenlerin baÅŸarmaları gereken bir ÅŸey. ÖrneÄŸin ben bir Almanım ve Türklüğüm sadece kendi biyografimle ilgili. Amerika’da bir seminere katıldığımda Alman sanatçı olarak takdim ediliyorum. Ama Türk geçmiÅŸim sanatım için her zaman önemlidir. Bu sayede benim de anlatacak zengin bir hikayem var.1970’ten beri ailesiyle göç ettiÄŸi Almanya’da yaşıyor. ÇocukluÄŸunda Ä°stanbul’da kent kültürü alarak büyüyen Åženocak, öğretmen bir anne ve gazeteci bir babanın çocuÄŸu. Münih Ãœniversitesi’nde edebiyat, siyasi ilimler ve felsefe okudu. Almanca olarak yazdığı 4 romanı, 7 ÅŸiir ve 3 deneme kitabı var. Kitapları Fransızca, Ä°ngilizce ve Ä°talyanca’ya da çevrildi. Åžu anda Berlin’de yaşıyor. Birol Ãœnel (43, oyuncu)Sanatın ulusu olmaz iyi olan pazarını yaratırTürkiye doÄŸumlu Birol Ãœnel, Almanya’ya 8 yaşında ailesiyle göç eder. Bremen’de büyür, Hannover’de Müzik ve Tiyatro Yüksekokulu’nda okur ve 20 yılı geçen sanat hayatında onlarca filmde rol alır. Hollandalı bir karısı ve 15 yaşında bir oÄŸlu var. Ãœnel, Fatih Akın’ın ödül alan Duvara Karşı filminin de baÅŸrol oyuncusu. Sanat camiasında Türk, Afrikalı veya Alman olarak ayrım yapılmasına karşı çıkan Ãœnel, Türk pasaportu olmasına karşın kendini özellikle ne Türk ne Alman olarak hissediyor. ‘Bence sanatın ulusu yoktur. Almanya’daki Türkler sanatta neler yapıyor gibi bir soru o yüzden bana saçma geliyor. Sanatçıyı bireysel olarak deÄŸerlendirmeyi tercih ediyorum. Ä°yi olan zaten kendi pazarını yaratır bana kalırsa, bunun milliyetle ilgisi olmaz.’Zuli AladaÄŸ (36, yönetmen)En baÅŸarılı yönetmenlerden Zuli AladaÄŸ, 5 yaşında Almanya’ya geldi. Küçük yaÅŸtan beri film yapmak istediÄŸini biliyordu. Genç Alman yönetmenler arasında en baÅŸarılılardan biri olarak anılıyor. ‘Fil Kalbi’ adlı filmi Türklerle, göçmenlikle, kültür çatışması gibi, bir Türk asıllı sanatçıdan beklenen temaları iÅŸlemediÄŸi için birçok insanı ÅŸaşırttı, ama çok beÄŸenildi. Kürt-Türk kökenli Zuli AladaÄŸ, New York Times Gazetesi’ne verdiÄŸi röportajda şöyle diyor: ‘Burada ırkçılık deneyimi yaÅŸadım. Herkes bana ‘sen diÄŸerleri gibi kirli, çirkin ya da aptal deÄŸilsin’ derdi. Ama üniversiteye gittiÄŸimde her ÅŸey deÄŸiÅŸti. Almanya deÄŸiÅŸiyor. Artık çok daha fazla kabullenme var.’Mehmet Ergin (48, müzisyen)Almanya’da jingle’ları o yapıyorÄ°stanbul’da dansçı bir anneyle, müzisyen bir babanın çocuÄŸu olarak doÄŸar. 1962’de ailece Bremen’e gelirler. Ä°lk gitarına 14 yaşındayken sahip olur. Ä°lk grubunu 16 yaşında kurar. 1975’te profesyonel müzik yapmaya karar verir ve birkaç sene boyunca konserler verir. 1986’da Hamburg’da bir prodüksiyon ÅŸirketi kurar. Reklam müzikleri, jingle’lar yapmaya baÅŸlar. Mercedes, Sparkasse bankası, Otto ve RTL gibi ÅŸirketlere jingle müziÄŸi yapar. 1996’da ilk albümü ‘Beyond The Seven Hills’ yayınlanır. O günden beri dünya müziÄŸi, caz, klasik CD prodüksiyonları, film müzikleri yapıyor, konserler veriyor.Feridun ZaimoÄŸlu (40, yazar)Bu bizim kültür taarruzumuzBolu doÄŸumlu. 6 aylıkken ailesiyle Almanya’ya gelir. Öğrenimini Almanya’da tamamlar. Ãœniversitede tıp ve sanat konusunda eÄŸitim alır. Doktor ve ressamdır. Ama edebiyatı seçer. Almanya’nın en popüler yazarlarından biri olur. Ä°kinci, üçüncü kuÅŸak Türk göçmenlerin Almanya’daki toplumsal dönüşümünü konu alan kitaplar yazar. Bugün Türk asıllı yeni kuÅŸağın isyanının simgesi sayılıyor, ‘Yeni Malcolm X’ olarak deÄŸerlendiriliyor. Kitaplarını Almanca yazıyor. Göçmenlerin melez lehçelerine, sokak aÄŸzına sık sık baÅŸvuruyor, Almanca’nın sınırlarını zorluyor. Sekiz kitabı yayınlandı. Son kitabı ‘12 Gram Mutluluk’ daha yeni piyasaya çıktı.Kendinizi tam anlamıyla Alman edebiyatının bir temsilcisi olarak görüyor musunuz?-Bu soru bana sürekli soruluyor. ‘Yabancı kökenli sizler Alman edebiyatından mısınız yoksa ayrı bir statüde misiniz’ diye. Ben kendimi Alman edebiyatından biri olarak görüyorum ve bunun kavgasını veriyorum.Kabul etmek istemiyorlar mı?-Toplumda da bu konuda bir direnç var ama bunu özellikle siyasiler kabul etmek istemiyor. Hep AB ekseninde yürütülen politikaların bir yansıması. Gerçi bunda, yeniliklere açık olmayan ve 40 sene önceki gerçeklere yapışan Türk asıllılarının da suçu var ama meselenin bir kavgaya dönüştürülmemesi gerekirdi.Kavga derken neleri kastediyorsunuz?-Dokuz yılda 700 okuma gecesi yaptım ben. Haftada 4-5 gün tur yapıyorum. Herkese yazdığım kitapları anlatıyorum, bu meseleleri aktarıyorum. Bana ‘Tamam sen bizdensin. Bizden daha iyi Almanca konuÅŸuyorsun, daha iyi yazıyorsun, sen özel bir Türksün’ diyorlar ama ben bunu kabul etmiyorum. Çünkü bunu kabul edersem birinci kuÅŸaÄŸa ihanet etmiÅŸ olurum. Mesele sadece beni deÄŸil, buradaki herkesi kabullenmeleri.Kabul görmenin toplumsal yanını bir kenara bırakırsak, Türk asıllıların sanatsal anlamda ortaya koydukları iÅŸlere nasıl bakılıyor?-Åžu anda Alman sanatında çok müthiÅŸ bir ayaz var. Bu yüzden 10-15 yıldır kültür hayatında müthiÅŸ bir dönüşüm yaÅŸanıyor. Hep aynı aktörler, yazarlar artık sıkıntı verdi. Sinemada, tiyatroda her alanda heyecan yaÅŸatıyoruz onlara. Ve özellikle genç kesimin ilgisini çekiyoruz. Onlar da çokkültürlü yaşıyorlar çünkü. Sadece döner yemiyorlar, Türkiye’ye gidiyorlar, Türklerle evleniyorlar vs... Kendi kliÅŸelerinden bıktılar, artık aÅŸkı Türklerden dinlemek istiyorlar. Çünkü el ele tutuÅŸmayı deÄŸil, deli dolu yaÅŸanan aÅŸkları anlatıyoruz onlara. Hayatlarını renklendiriyoruz.Bu renklilik Alman sanatına bir katkı boyutuna ulaşıyor mu, yoksa sanatta da mı bir kavga var?-Kavga deÄŸil ama ben buna Türk asıllıların ‘kültür taarruzu’ diyorum. Biz ezilmiÅŸliÄŸimizi küserek deÄŸil taarruzla aÅŸacağız. Türkiye’den getirdiÄŸimiz masalları, öyküleri sandıktan çıkardık. Tam zamanıdır ÅŸimdi. Her gün yeni baÅŸarılar duyacaksınız, Fatih Akın’ınki daha bir baÅŸlangıç. Bu iÅŸ daha da patlayacak. Aziza A (33, müzisyen)Oryantal hiphopu yarattıAsıl adı Alev Yıldırım. Berlin doÄŸumlu. Öğrenimini tamamladıktan sonra 1996’da Almanya’nın en büyük ikinci TV kanalı ZDF’de her cumartesi yayınlanan Dr.Mag adlı çocuk programının sunucusu oldu. Bu dönemde hiphop’a olan ilgisi nedeniyle özel müzik dersleri de almaya baÅŸladı. Bir yıl sonra yayınlanan ilk albümünün baÅŸarısıyla birlikte, Berlin’de yayımlanan Zitty Dergisi tarafından o yılın yüz önemli kiÅŸisinden birisi seçildi. BBC World TV’de ‘New Europian’ (Yeni Avrupalı) olarak tanımlandı. EXPO 2000’de Alman pavyonunda hem açılış hem de kapanış konserleri verdi. Yazar Feridun ZaimoÄŸlu’nun tiyatroya uyarladığı ‘Başörtüsü’ adlı oyunda rol aldı ve tiyatro grubuyla birlikte Avrupa turnesine çıktı. Oryantal hiphop adıyla yeni bir tarz yaratmayı baÅŸaran Aziza A. albümündeki parçaların sözlerini de kendi yazıyor.Tayfun Bademsoy (46, oyuncu)Yeni kuÅŸaklar özgürlüğü sanatta buldu1958’de Mersin’de doÄŸar. 1969’da ailece Berlin’e göç ederler. Liseyi Almanya’da bitirir. Ãœniversitede psikoloji okumaya baÅŸlar ama oyunculuÄŸa merak salınca okulu yarım bırakır. Ä°lk rolünü bir TV filminde 1979’da alır. 200 prodüksiyonda görev yapar. Åžu anda bir yandan kariyerini sürdürürken, bir yandan da kurduÄŸu oyunculuk ajansını yönetiyor. Almanya’nın yabancı oyuncu saÄŸlayan tek ajansı Bademsoy’a ait ‘International Actors.’ Ajansa kayıtlı 150 Türk var. BaÅŸka ülkelerden 64 oyuncunun da temsilciliÄŸini yapıyor. Alman sinemasında Türk asıllı sanatçıların bugünkü konumunu nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?-25 yıl önce oyunculuÄŸa baÅŸladığımda bana sadece Türk rollerini veriyorlardı. Åžimdi Türkler artık Alman rollerine bile çıkabiliyor. Fatih Akın’a verilen ödül tabii ki öncelikle onun kendi baÅŸarısıdır. Ama bunun gerisinde burada yaÅŸayan Türklerin mücadelesini de hesaba katmak gerekir. Sadece geçen yıl, Almanya’da 15 Türk yönetmen film yaptı. Fatih Akın’ın yeteneÄŸi kadar 25 senelik bir çalışmanın sonucudur bu ödül.Kendinizi daha çok Alman pasaportu olan bir Türk gibi mi hissediyorsunuz?-Alman pasaportum da var Türk pasaportum da. Ama bu iÅŸ pasaportla ilgili deÄŸil. Disiplin, çalışkanlık gibi özellikleri Almanlardan alıyoruz ama insani duygularımızı Türklükten kazanıyoruz. Fatih Akın, Altın Ayı’yı aldıktan sonra, ‘Annem babam bu filmi çok beÄŸendi’ dedi. Söyler misiniz bana bunu hangi Alman söyler!Almanya’daki sanat çevrelerinde yaklaşık ne kadar Türk var?-Sayılarının çok fazla olduÄŸunu belirtebilirim. ÖrneÄŸin sadece benim ajansımda 150 kayıtlı Türk oyuncu var. Bunların 20’si hakikaten çok baÅŸarılı. Müzikte çok daha kolay ilerleniyor, çünkü bir oyuncu rol beklemek zorunda ama müzisyen öyle deÄŸil. ÖrneÄŸin ÅŸu anda hiphop müziÄŸi tamamen Türklerin elinde.Türk ailelerin 2. ve 3. kuÅŸak temsilcileri sanata niye bu kadar ilgi gösteriyor?-Ä°lk kuÅŸak hep ikinci sınıf iÅŸler yapmıştı. Hor görülen, insanı hapseden iÅŸlerdi bunlar. Sanatta bunun tam tersi bir özgürlük var. Ä°kinci ve üçüncü kuÅŸak bana kalırsa biraz bu yüzden sanatı seçti. Özgür olmak istedi.Mehmet KurtuluÅŸ (32, oyuncu)GeleceÄŸin yıldızlarından UÅŸak doÄŸumlu Mehmet KurtuluÅŸ, ailesiyle 2 yaşında Almanya’ya göç eder. OyunculuÄŸa, tiyatro ile baÅŸlar ve ilk oyunculuk deneyimini 16 yaşında elde eder. Åžimdiye kadar sekiz film çevirdi. Kariyerinde Fatih Akın adı önemli bir yer tutuyor. Ä°lk sinema deneyimi, Akın’ın ‘Ot’ adlı kısa filmi. Daha sonra yine Akın’ın yönettiÄŸi ‘Kısa ve Acısız’da baÅŸrolü üstlendi. Bu filmdeki rolüyle birçok festivalde ödül kazandı. KurtuluÅŸ, bugün Almanya’da geleceÄŸin en büyük yıldızlarından biri olarak gösteriliyor. Türkiye’de Ziya Öztan’ın ‘Abdülhamid Düşerken’ adlı filminde rol alan KurtuluÅŸ, Show TV’de yayınlanan bir televizyon dizisinde de baÅŸrolde.Kaya Yanar (31, ÅŸovmen)SAT 1 kanalının starı Almanya’yı kırıp geçiriyorKendi tabiriyle 1973 Mayıs’ında dünyaya düştü. Aslında öyle bir niyeti yoktu ama bulut sörfü yaparken yanlışlıkla Frankfurt’taki bir gökdelene çarptı! Dönmek için uygun bir sörf tahtası bulamadığı için ÅŸimdilik buralarda takılıyor. Sırasıyla anaokul ve ilkokul öğretmenine aşık oldu. Ãœniversitede ona faydalı bir ÅŸey olmadığını anlayınca birçok farklı iÅŸte çalıştı. Bu sırada başına gelen talihsizlik ve saçmalıkları kız arkadaÅŸlarına anlatıp, gülmekten herkesi kırmaya baÅŸladı. SAT-1 kanalının starı Kaya Yanar yıllardır esprileriyle tüm Almanya’yı güldürüyor. ‘’Ne Bakıyorsun’’ adlı programı Yanar’a kazandırdığı birçok ödülle ÅŸu anda Almanya’da bir numara. Aslında ailesi Türk ama Suriye sınırına çok yakın bir yerden olduÄŸundan Arap kültürünün de etkisi var hayatında. Berlin’de bir gazeteye verdiÄŸi röportajda şöyle anlatıyor: ‘Ben Türk’üm, ama entegre olmuÅŸ bir Türk. Alman deÄŸerleriyle ve kültürüyle hiç bir problemim yok. Beni esas sinirlendiren Türkiye’deki veya Güney Fransa’daki kaotik otomobil ÅŸoförleri. Alman milliyetçi hislerim yok ama Alman olmaya dair hislerim var. Burası bana ev ve güven veriyor. Yabancı ülkeye entegre olmak için tamamen çözülmek gerektiÄŸine inanmıyorum. Zaten benim korunması gereken Türk köklerim yok artık. Sadece Türk atalarım var. Ben 3. jenerasyonum. Burada doÄŸdum, okula gittim, Almanca’yı ve Alman kültürünü sonradan öğrenmek zorunda kalmadım. DoÄŸal ortamım içinde, iki kültürle birden büyüdüm. ÇocukluÄŸumda Almanya’da yaÅŸayıp da, Almanlıkla hiç haşır neÅŸir olmak istemeyenler da tanıdım ama onlar burada Türk gibi yaÅŸayıp, bir gün Türkiye’ye dönenlerdi zaten. O anlamda kendimi hiç ‘Türk’ olarak görmedim. Ben sadece sanatçıyım, komedyenim. Çokkültürlülüğümün faydalarını sanatıma yansıtıyorum.’Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!