Ailesi kolici katili anlatıyor

Güncelleme Tarihi:

Ailesi kolici katili anlatıyor
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 20, 2001 22:57

Seri katillerle, Kuzuların Sessizliği, Yedi, Hannibal gibi Hollywood filmleri sayesinde tanıştık. Sonunda geçen yıl ilk resmi Türk seri katilleri ortaya çıktı. Geçen hafta ise Türkiye'nin ilk seri katil kitabı Metis Yayınları tarafından yayımlandı: Kolici.

Bir Seri Katilin Öyküsü. Kitap adını kurbanlarını cenin şeklinde kolileyen Orhan Aksoy'dan alıyor. Hürriyet muhabiri Sevinç Yavuz'un kitabında, bir insanı seri katil haline getiren psikolojik süreç, Orhan Aksoy'un çocukluğu araştırılarak anlatılıyor. Babalarından kazma sapıyla sürekli dayak yiyen sekiz kardeşten biri Orhan Aksoy.

FİSKE VURMADI

Mine Aksoy (Aksoy'un karısı)

Orhan'ın işleri son dönemde bozulmuştu. Deprem de olunca maddi güçlüğe düştük. İki çocuğu alıp Romanya'ya ailemin yanına döndüm. Bir gün Orhan'ın kızkardeşi Romanya'ya telefon etti ve ‘‘Hemen Türkiye'ye gel’’ dedi. Herşeyi buraya gelince öğrendim. Meğer Orhan iki aydır cezaevindeymiş. Orhan çok iyi bir insandı. Hiç yakıştıramıyorum ve bunları yaptığına inanmıyorum. Çabuk öfkelenmezdi. Biraz sinirliliği vardı son dönemlerde. Küçükken de ateşi falan olurmuş, rahatsızlanırmış. Çocukluğunun çok kötü geçtiğini anlatmıştı bana. Çok zor bir yaşamı olmuş. Babasıyla görüşmediği için ber de kayınpederimle hiç tanışmadım.

HEPİMİZ BABAMIZA KÜSÜZ

Ruveyde Kasım (Aksoy'un ablası)

Orhan elimde büyüdü. Babamın Orhan'ı çocukken çok dövdüğü doğru ama dayak yalnızca Orhan'a yönelik değildi. Hepimiz çok dayak yedik. Babam Ahmet Aksoy çok sertti. Ama her insanın psikolojisi farklı olduğu için Orhan hepimizden daha fazla etkilenmiş olabilir. O içimizde en içine kapanık olanıdır. Çok sakin görünürdü. Sekiz kardeş şu anda hiçbirimiz babamızla görüşmüyoruz. Birbirimize bağlıyız, annemle de görüşüyoruz ama babayla kimse konuşmuyor. Babam Orhan'ın olayından ve küçükken çok dayak yediğini polise anlattığından haberdar olmuş ama duyduğumuza göre pek umurunda olmamış.

BALTA SAPIYLA DAYAK YERDİK

Perihan Balgalmış (Aksoy'un ablası)

Orhan iyi bir aile babasıdır. Ama içine kapanık ve sessizdir. Onun o cinayetleri işlediğine inanmıyorum. Çok zayıf yapılıdır. Onunla hiç unutamadığım bir günümüz var. Bursa'da evimizin arkasındaki inşaatta kovalamaca oynarken Orhan kafasının üstüne düştü. Yüzü gözü morardı. Babam neden kardeşinize bakmıyorsunuz diye hepimizi dayaktan geçirdi. Çocukken Orhan, bazı geceler bağıra bağıra uyanır ‘‘Üstüme gelmeyin’’ diye bağırırdı. Babam dışarda birine kızsa gelir evde hepimizi döverdi. Aramızda kavga ettiğimizde niye anlaşamıyorsunuz diye yine sopa yerdik. Hem de kazma sapıyla, vücudumuz morarana kadar vururdu. O evde değilken evin önüne çıkar, motorunun sesini duyar duymaz, görürse döver korkusuyla eve kaçardık. Baba korkusu bir tek Orhan'da değil hepimizde var. Babama bir kere bile sarıldığımı, öptüğümü ya da onun beni sevdiğini bilmem.

İLK SERİ KATİL KİTABI

Türkiye'nin ilk seri katil kitabı bu olgunun sadece ABD'ye özgü olmadığını gösteriyor. Kitabın merkezinde kolici Orhan Aksoy ve işlediği cinayetler var. Sorgusunda soğukkanlılığıyla deneyimli polis şeflerini bile dehşete düşüren Aksoy'un dışında, sadece mobilyacıları öldüren Seyit Ahmet Demirci ile Kayseri'de su kanalı boyunca tüfeğiyle insan avına çıkan Hamdi Kayapınar da inceleniyor. Bu üç katil, dünya çapındaki örnek vakalarla kıyaslanıyor. ‘‘Akıl hastası’’ olup olmadıkları sorgulanıyor.

Ben ölüden korkarım

Orhan Aksoy, bu 5 cinayetin gerçek faili mi? Davası sürüyor. Kendisi ise, 24 Nisan 2001'de İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne bir dilekçe yolladı. Cinayetleri işlemediğini belirtiyor, polis sorgusunda niye itiraf ettiğini ise şöyle açıklıyor:

‘‘TV ekranlarından zevk, heyecan ve severek izlediğimiz spesial filmler olan Deli Yürek, Memoli, Tehlike Çemberi, Macera Peşinde, Görevimiz Tehlike, Bir Zamanlar Amerika ve Polis Akademisi vb gibi yerli ve yabancı dizi filmlerin sihirli büyüsü ve gizemli etkisi altında kendimi ezik ve eksik hissediyordum. Dolaylı bir şekilde adımın karıştığı bu olaylar davasında baskılar beni yıldırmıştı. Medyanın da ilgisini görerek medyanın sihirli medyatik akımına kapıldım. Bana bir fırsat çıkmış olabileceğini düşündüm. Şu an vicdan azabı çekiyorum. Lütfen beni bağışlamanızı diliyorum. Ben ölüden korkarım. Zayıf ve rahatsızım. Bu ağır kolileri bir başka yerlere nakil edemem. Polisin şahsıma uygun gördüğü cinayetler benim vasfıma uygun değildir.’’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!