Aile hafiye gibi çalıştı...

Güncelleme Tarihi:

Aile hafiye gibi çalıştı...
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 22, 1998 00:00

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Edgar isimli bir İngiliz vatandaşının kaybolması, İngiliz Hükümeti ve ailesi dışında kimsenin umurunda değil. Çünkü zaten yeteri kadar Türk vatandaşı hali hazırda ‘‘kayıp’’. İşleri yok da, bir de elin İngiliziyle mi uğraşacaklar!

7 Nisan'da Türkiye'ye giriş yapan ve Londra'daki telefon faturalarından Uğur Pansiyon adlı bir yerde kaldığı anlaşılan Edgar'ın peşinden ailesi izini sürmeye başlıyor. Sultanahmet'teki söz konusu mekanda önce ‘‘Bu isimde biri kalmadı pansiyonumuzda’’ deniyor. Resepsiyon kayıtlarına bir göz atıp atamayacakları sorulunca da yanıt şöyle geliyor: ‘‘Yok, yok gelmişti. Bir gece kaldı, sonra ona ne oldu biz bilmiyoruz’’. Aile, hangi odada kaldığını görmek isteyince, istemeye istemeye odaya çıkarıyorlar: İşte orada! Edgar'ın pasaportu ve cüzdanı (dolayısıyla kredi kartı) yok ama diğer eşyaları ve çantası orada sahibini bekliyor. Ama bu arada odada da iki yatak var. Diğer yatağın kime ait olduğu soruluyor. Ve Muhammed(Abbas Ali) isimli bir Mısırlı'nın adı işte ilk kez o gün öğreniliyor. Pansiyona giriş yaptığında Paskalya tatili münasebetiyle Sultanahmet'i turistler bastığı ve yer olmadığı için Edgar'ın mecburen odayı söz konusu Mısırlı'yla paylaşmak durumunda kaldığı söyleniyor.

AİLENİN ISRARI

İstanbul'da görüştüğümüz Edgar'ın kuzeni Tony Fernandes hikayenin devamını şöyle anlatıyor: ‘‘Polise gidildi, konsolosluğa gidildi, Türk ve İngiliz İnterpol'üyle temasa geçildi. Ama öncelikle herkesin şuna ikna edilmesi gerekliydi: Ne uyuşturucu kullanıyordu, ne sigara içiyordu, ne de seks peşindeydi. Üstelik Edgar'ın cinsel tercihleri bile normaldi!’’.

Ölür müsünüz, öldürür müsünüz?

O andan itibaren iş tamamen Fernandes Ailesi'ne kalmıştır.

Önce Edgar'ın tüm kredi kartı ekstrelerine ulaşmakla işe başlanır. Ve ortaya çıkarılır ki, Edgar'ın ortadan kaybolduğu günden itibaren her gün kredi kartından binlerce pound çekilmektedir. Aile de kartı ele geçiren kişi bir şeylerden şüphelenmesin, çekebileceği para kalmayıp da kartı atmasın diye durmadan kart hesabına para yatırmaya devam eder.

Bu arada kartın ekstrelerini ele geçirmek için Londra'da epey zorlu bir uğraş verilmek zorundadır.

Kuzen Tony Fernandes gerekçeyi şöyle açıklıyor: ‘‘İngiltere'de bunlar kişisel bilgilere girdiği için, mahkemeden karar çıkması gerekiyor. Epey uğraştık. Sonunda istediğimiz bilgilere ulaştık ve Edgar'ın tüm kredi kartı harcamalarına bakmaya başladık. Ve biz haklıydık! Gördük ki, 10 Nisan'dan itibaren Edgar'ın kartıyla binlerce pound'luk harcama yapılıyor. Olayları incelemeye başlayınca Edgar'ın başına kötü bir şeylerin geldiğini anladık.’’

KREDİ KARTI OLMASAYDI?

Peki bu arada Türk polisi ne yapıyor?

Muhtemelen Fernandes ailesinin hafiyeliğe soyunmasından hiç hoşlanmıyor. Yine de onların topladığı bilgilerden faydalanıyor. Ama mesela ancak onların zoruyla kredi kartı ekstrelerinde adı geçen yerlere gidip, bilgi ediniyor. Bir nevi üşeniyor!

Nasıl olsa ortalığı velveleye veren, ellerinde cep telefonlarıyla oraya buraya telefon eden, hastaneleri, hatta hapishaneleri bir bir tarayan bir aile var.

Ve ne zaman ki kredi kartı Malta'da kullanılmaya başlanıyor...

Anlaşılıyor ki, kredi kartı kimdeyse Malta'ya uçmuş.

Bu son derecede mantıklı görünüyor, çünkü Malta vize alınmadan gidilebilen nadir ülkelerden birisi.

Fernandes ailesi bu sefer de Malta polisiyle irtibata geçiyor. Uğur Pansiyon'un resepsiyon kayıtlarından aldıkları Muhammed'in pasaport numarasını onlara bildiriyor.

Ama herşey öylesine zor ilerliyor ki...

Polisler İngilizce bilmiyor, Muhammed'in eşkali sürekli farklı tarif ediliyor, tahmin edileceği üzere her şey Arapsaçına dönüyor. Birazdan bu yazı da dönecek çünkü Fernandes ailesinin yaptığı özel hafiyelik faaliyeti say say bitmiyor. Bu arada Edgar'ın kendisine ne olduğu hala bilinmiyor ama pasaportunun hikayesi Dışişleri Bakanlığı tarafından aileye iletiliyor: Pasaport kredi kartından bağımsız olarak başka bir kişiye satılmış. Çünkü İngiliz pasaportu beş bin ila on bin dolar arasında alıcı buluyor. Ortaya çıkıyor ki, Edgar'ın pasaportu Kapıkule'den Türkiye'yi terk etmiş Bulgaristan'a girmiş, dört saat geçmeden de Yunanistan'a geçmiş...

MORGDA ÜÇ CESET

‘‘Bir arkadaşım Hollanda'daki bir arkadaşını aradı. O da Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'den Recep Cin'in bir arkadaşıymış. Recep Cin sayesinde epeyce bir yol aldık. Türkiye'de şimdiye kadar tanışamadığımız tek yetkili polis oydu. O da ‘Kayıplar Odası'ndan birini aradı. Bütün bilgiyi onlara verdik. Ayrıca İnterpol'e de geçtik. İstanbul İnterpol'ünden Ömer Yanık ve Mehmet Tok olağanüstü yardımcı oldu. Oradan tekrar otele gittik. Kayıtlardan Muhammed'in 18 Aralık'ta da Türkiye'ye giriş yaptığını şubata kadar kaldığını, şubat sonunda tekrar geldiğini martta tekrar gittiğini öğrendik. Bu kadar uzun süre otelde kalıyor ama hala otel personeli onu tanımadığını söylüyor! Sonra bir farkettik ki, kayıtlardaki pasaport numaraları birbirini tutmuyor. O yüzden Malta polisi, bildirdiğiniz pasaport numarası ismi tutmuyor diyor.’’

Kuzen Tony anlatıyor. Durmadan anlatıyor. O kadar çok anlatıyor ki... Çünkü neredeyse bütün bu cinayet soruşturmasını o, arkadaşları ve ailesi yapmak zorunda kalmış.

Her aşamayı, her ayrıntıyı biliyor. O kadar çok ayrıntı var ki... Tabii her ayrıntı vakayı biraz daha karmaşık hale getiriyor. Bütün bu sonuçlara ulaşmak şu yazıyı okumak için ayırdığınız on dakika içinde olup bitmiyor.

Üstelik Edgar’ın artık yaşamadığını öğrenmek için harcamak zorunda kaldıkları zaman inanılmaz uzundu... Ama sonunda cesedini morgda, bulmuşlardı... ‘‘Bütün hastanelere faks çektik. Hatta Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne bile baktık. Morga üç kez gittik. Kesinlikle yok dendi, tek tek baktık. Öldürülmüşse mutlaka buradadır dediler. Her şey çok arkaik. Bütün bedenleri görmek istiyoruz dedik. Bir kişinin konulması gereken yerde üç kişi var. Çürüyor orada bedenler... Fotoğraflara tekrar bakın dediler tet tek bütün fotoğraflara baktık. Sonra bir fotoğraf gördük Edgar'a benziyordu. O fotoğrafın sahibinin bulunduğunda boynunda bir kolyesi olup olmadığını sorduk, evet dediler.’’ Tony, bir yandan artık ölü kuzeninin pasaportunu, kredi kartını takip ederek katil zanlısına ulaşmak istiyordu.

Ulaştı da...

Muhammed, Malta'da, adayı terk etmek isterken limanda yakalandı. Göz altına alındı. Türkiye'ye iade edilecek. Edgar'n cesedi İngiltere'ye yollandı. Oradaki otopsi sonucunda olayın kafasına yediği darbeyle hemen öldüğü anlaşıldı. Ayrıca diş kontrolünden cesedin Edgar'a ait olduğu kesinleşti.

Henüz kesinleşmeyen, cinayeti Muhammed'in tek başına işleyip işlemediği. Henüz organize bir suçla karşı karşıya olup olmadığımızı bilmiyoruz. Fakat bu yönde şüpheler var. Çünkü pasaport başka birinde, şu anda Yunanistan'da, kredi kartı kulanımında iki Kuzey Afrikalı'nın imzası var. Kesinlikle bilinen şey ise Edgar'ın öldürülmüş olması. Zanlı olarak yakalanan Muhammed'in Türkiye'ye iade edileceği... Kararı mahkeme verecek.

Tony Fernandes, kuzeni Edgar'ın cesedini morgda nasıl bulduklarını anlatıyor: ‘‘Öldürülmüşse mutlaka buradadır dediler. Üç kez gittik. Sonunda bulduk. Her şey orada çok arkaik. Bir kişinin konulması gereken yerde üç kişi var. Çürüyor orada bedenler...’’






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!