Ahmet Emin, pazarlama öneren Nezih Neyzi'yi odadan kovmuştu

Güncelleme Tarihi:

Ahmet Emin, pazarlama öneren Nezih Neyziyi odadan kovmuştu
Oluşturulma Tarihi: Ocak 30, 2002 00:00

‘KİTAP Pazarlamanın Patenti Názım'a ait’ (28 Ocak 2002, Hürriyet) yazım üzerine değerli yazar arkadaşım Erendiz Atasü ile dostum, iyi edebiyat okuru Ali H. Neyzi'den birer mektup aldım. Önce Ali H. Neyzi'nin notunu özetleyeyim:Vatan Gazetesi sahibi Ahmet Emin Yalman'la ilgili bu anı, eski kuşağın pazarlama kavramına bakışını açıklıyor.Ali H.Neyzi'nin ağabeyi Nezih Neyzi, Amerika'da öğrenimini tamamlayıp İstanbul'a gelmiş. Ahmet Emin'in gençlere verdiği önem de biliniyor, ünlü tiyatro adamı oğlu Tunç Yalman da arkadaşı, onun babasıyla görüşmesini istiyor.Randevu alındıktan sonra Tunç Yalman, Nezih Neyzi'yi babasının odasına götürüyor, tanıştırıyor ve çıkıyor, biraz sonra odadan, koridorda yankılanan Ahmet Emin'in sesi duyuluyor:‘‘Sen bu odada böyle bir şeyi nasıl dile getirirsin, gazetecilik ulvi bir meslektir. Çık dışarı, gözüm görmesin seni.’’Nezih Neyzi, gazetenin bahçesinde Tunç Yalman'ı bulup olayı anlatıyor:‘‘Baban, pazarlamadan anlarmışsın öyle mi, gibi bir soru yöneltti, ben de pazarlamanın kendine özgü kuralları olduğunu ve pazarda ister hıyar satılsın isterse gazete, bazı benzer kurallardan vazgeçilemeyeceğini dile getirecek oldum. Baban birden parlamaz mı! Kovdu beni, odadan zor kaçtım.’’Ali H.Neyzi, kitabın buzdolabı gibi satılmasına karşı değil ama tüketici hakları gibi kötü kitaplar için de okurun edebi haklarının korunmasını istiyor.* * *ROMANCI, öykücü Erendiz Atasü, yazıya edebi açıdan yaklaşıyor:‘‘Dönem ve yer belirtilerek kurulan anlatılarda yazar, fantezilerini belirtilenin gerçekliğiyle dengelemek ve denetlemek durumunda mıdır? Kanımca bu özen tarihe, toplum kesimlerine, okura ve yazarın kendi kendisine karşı etik bir sorumluluktur. Aksi halde edebiyatın ciddiyeti kalmayacak, yalnızca hoşça vakit geçirmeye yarayan bir oyuna indirgenecek; bu da uzun vadede yazarın bindiği dalı kesmesi sonucunu vermeyecek midir?İkinci kaygım, edebiyat yapıtının topluma sunuluş biçimiyle ilgili. Günümüz koşullarında, elbette yapıtın ticari tanıtımı yapılacaktır. Sorun ve soru, reklamın (yani yazılı, görsel basının edebiyata ayırdığı bölümlerin dışındaki ticari tanıtımın) nasıl, nerede ve ne ölçüde yapılmasında düğümlenmektedir. Názım gençlik aceleciliğiyle kitabı diş macununa benzetmiş olsa bile, dilimizin büyük şairine bu konuda katılmak mümkün değildir. Üstelik Názım'ın söz ettiği serbest rekabettir, bugün yazarlık mesleğinde yaşanılansa bir tür tekelleşmedir. Názım'ın tekelleşmeyi onaylayacağını hiç sanmam.Okurun kitaba ayırabileceği zamanı ve parası sınırlıdır. Bugün birkaç kitabın dışında kalan tüm satış rakamları 1000'lerle filan değil, 100'lerle ifade edilebilecek içler acısı miktarlardadır! Kitabevlerini şöyle bir gezmek fikir vermeye yeter. Reklam pahalı bir araçtır ve reklam kitlenin beynini yıkar. Konuyla ilgili bir etikte uzlaşılması, en fazla çok satan yazarları sevindirmelidir. Bu uzlaşma onları ithamlardan koruyacaktır. Çünkü bu ülkenin en aydınlık beyinlerinden olan edebiyat insanları bir centilmenlik anlaşmasına varamazlarsa, çok yakında edebiyat yazarlığının (yayımcılığının da) büyük servetin ayrıcalığı haline geleceği ve parasal gücü elveren birkaç ismin dışında günümüz yazarlar kuşağının silineceği gün gibi açıktır.’’* * *KARARI okurlara bırakıyoruz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!