Ağaçlar ayakta ölür

Güncelleme Tarihi:

Ağaçlar ayakta ölür
Oluşturulma Tarihi: Kasım 19, 2010 16:54

Radikal Gazetesi yazarı Sırrı Süreyya Önder, dün gazetedeki köşesinde Nihat Sargın'ın ölümünün ardından 'Ağaçlar ayakta ölür' başlıklı bir yazı yazdı.

Haberin Devamı

İşte o yazı:

 

81 yaşındaydı. Ömrünü, 'daha iyi bir dünya mümkün' diyerek yoksulların kurtuluşuna ve aydınlığa adamıştı.

81 yaşındaki Nihat Sargın, önceki gün sabaha karşı hayatını kaybetti.

 

1970 yılında, ben sekiz, babam 34 yaşındayken ölüm döşeğine düşmüştü, sirozla pençeleşiyordu.

Babam o yıl öldüğünde yetim kalmanın hüznünü, Hayat Bilgisi kitabından öğrendiğim bir bilgiyle yatıştırdığımı hatırlıyorum. Babam var ya diyordum, Atatürk’ün öldüğü hastalıktan öldü.

Babam ölmeden hemen önce, en küçük kız kardeşim doğmuştu.

Zenginin haspası, fukaranın hastası sorulmaz derler, doğrudur.

Haberin Devamı

Biz yoksul hanemizde, dünyaya yeni gelen ve dünyayı terk edip gitmekte olanın arasında bocalarken, birisi genç, iki adam kapımızı çaldı.

Elleri kolları doluydu. Çay, şeker gibi şeylerin dışında birkaç tane de kitap getirmişlerdi.

 

‘Adı Behice olsun’

Genç olanı babamla Kürtçe konuşuyordu. Yaşlı olanı da yeni doğmuş bacımın sağlığını kontrol ediyordu, doktormuş kendisi.

“Maşallah, çok sağlıklı” deyip doğruldu ve “adı ne olacak” diye sordu.

Babam, hasta yatağında, henüz bir ad koymadığımızı söyledi.

“O zaman adı Behice olsun” demişti, “Behice anamızın adını verelim”...

Bacımın adı Behice oldu.

Babam Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Adıyaman İl Başkanı’ydı. Gelenler de partili insanlardı.

Babamla vedalaşıp odadan çıktılar. Odamızdan çıkılınca sokağa çıkılmış oluyordu.

 

‘Adam öldürse kurtarırdım’

Ben de arkalarından gittim. Genç olan, doktor olana serzenişte bulunuyordu.

“Ziya, eğer adam öldürmüş olsaydı ben onu kurtarırdım” diyordu, öfkeli bir çaresizlikle...

Avukatmış o da yıllar sonra öğrendim.

Babam adam öldürmediği için avukatın ilmi Azrail’e yetmedi. Doktor olanın gözündeki hüzün de babamın durumunun umutsuzluğunu, bir çocuğun bile anlamasına yetecek kadar koyuydu.

Haberin Devamı

Avukat olan Yusuf Ekinci’ydi.

25 Şubat 1994 tarihinde, Ankara Gölbaşı’nda, elden ele dolaştırılan infaz listesinde adı olduğu için hayatına kıyıldı. Katilleri halen bulunamadı.

Doktor olanı Nihat Sargın’dı.

Bugün demokrasi mücadelesi verdiğini vehmeden tatlı su demokratlarına inat, TCK’nın faşist Mussolini yasalarından devşirdiği meşhur 141 ve 142. maddelerini battal etmek uğruna sürgünden memlekete dönmüştü.

 

Bir ömürde yüzlerce hayat

Halen Özal’ın demokratlığına karineymiş gibi anlatılan o olayda, dönünce tutuklandı. Gözaltına alındığında da ağır işkence gördü. Demokratlığınızı sevsinler demekten başka denilecek bir şey yok.

81 yaşındaydı. Bütün bir ömrünü, ‘daha iyi bir dünya mümkün’ diyerek yoksulların kurtuluşuna ve aydınlığa adamıştı.

Haberin Devamı

Kendi hayatından bile bir hayat çıkaramamış olanlara inat, 81 yıllık ömrüne yüzlerce hayat sığdırmıştı.

Size başka isimler belletiliyor olabilir ama bir gün bu ülke daha yaşanılası bir yer olacaksa, bu insanların ödediği kanlı, cefalı, zalim diyetler sayesindedir.

Zulmün prangalarına rağmen bir ağaç gibi hür yaşadılar.

Bir ağaç gibi ayakta öldüler.

Ona son bir selam vermek isterseniz, cuma günü öğle namazında Kızıltoprak Zühtü Paşa Camii’ne gidebilirsiniz.

Hayattayken etmediğiniz teşekkürü, son yolculuğuna uğurlarken edebilirsiniz.

Tüm aydınların ve yoksulların başı sağ olsun.

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!