Adı altın, bakan yok

Güncelleme Tarihi:

Adı altın, bakan yok
Oluşturulma Tarihi: Ocak 08, 2001 00:00

İlyas ÖZGÜVENTÜRKÇEDE ‘‘Ektiğini biçmek’’ diye bir deyim var. Ege'nin bir numaralı ihraç ürünü kuru üzümde de ektiğimizi biçiyoruz. Ürün para etmiyor, bağlar sökülüyor, üreticinin ‘‘Anası ağlıyor.’’ Olanları ‘‘Aval aval’’ seyretmeyi bırakıp önlem almak gerekiyor.EGE çiftçisi uyanıktır, çalışkandır. Teknolojiyi, gelişmeleri yakından izler, gelişen durumlara kendini çabuk adapte eder. Miras yoluyla giderek küçülen araziler nedeniyle böyle olmak, en küçük toprak parçasından en fazla verimi ve kazancı elde etmek zorundadır. Son yıllarda özellikle Gediz Ovası'nın ürün yelpazesi üzümden yana değişti. ‘‘Bağovası’’ dense yeridir. Çocukluğum üzüm bağlarında geçti. Kürekle bellenen Rum bağlarından, atla sürülen sıralı bağlara, sonra da herşeyin motorize olduğu askı bağlara geçişi izledim. Geçmişte dönümünden 250 - 300 kilo kuru üzüm alınan bağların yeni teknoloji sayesinde 3 - 4 ton verime ulaştığını gözledim. Dile kolay, ortalamaya vursak belki de 10 kat verim artışı.ÇOCUKLUĞUMDA bağların sökülüp ‘‘İyi para ediyor’’ diye pamuk ekildiğini hatırlıyorum. Sonra çark tersine işlemeye başladı. Her zaman olduğu gibi hükümetler destek tercihini üreticiden değil, sanayiciden yana kullandığından pamuk fiyatları düşürüldü, çiftçi yeniden bağcılığa yöneldi. BAĞ alanlarının ve dönüm başına alınan verimin artması, bu yıl uluslararası piyasada da yaklaşık 100 bin tonluk fazlalık oluşması çiftçiyi yine çıkmaza soktu. Geçen yıl bu zamanlarda 470 bin lira olan üzümün fiyatı bugün 400 bin liraya hatta altına düşüyor. Maliyet artışlarını, enflasyonu ekleyin ve bu işin içinden nasıl çıkılacağını gelin çiftçiye gösterin.TARİŞ'in, tüccarın depoları dolu. IMF tarım ürünlerine desteği hükümete yasakladı. Hükümet üzüme destek sözkonusu olunca IMF'nin ardına sığınıyor. Ama sıra Karadeniz ürünü fındığa gelince gerekli desteği veriyor. Apaçık bölgecilik yapılıyor.365 gün ter dök, çalış sonra da zarar et. Kim bile bile, zarar etmeyi göze alır? İlk haberler Alaşehir'den gelmeye başladı. Çiftçiler bağları söküyor. Bir bağın kurulup tam verime geçmesi 10 yılı buluyor. Onca emek, masraf, milli servet, umut çöpe atılıyor. Bağcılık başka ziraat dallarına benzemez. Bağcıda aşk vardır, sevgi vardır. Ege'nin ‘‘Sarı sultanı’’na baltayı vuranların içinin nasıl kan ağladığını bilmek gerekiyor.NE olacağını söyleyeyim; geçmişteki oyun yeniden sahneye konacak. Bağlar sökülecek, yeni ürünler denenecek. Üzüm alanlarının daralmasının ardından fiyatlar yükselmeye başlayınca yeniden bağcılığa dönülecek. Dediğim gibi 10 yıllar boşa geçecek, milli servet çöpe gidecek.BUGÜNLERDE aklı selim herkes bağ alanlarının sınırlandırılmasını konuşuyor. Serbest piyasa ekonomisi bile yürümezken kimse serbest tarım ekonomisinden söz edemez. Tarımda arz talep dengesinin kurulması yılları buluyor. Bu çalkantı sırasında da ‘‘Nasıl olsa gıkı çıkmıyor’’ deyip hükümet çiftçiyi kaderine terkedemez.BİR DÜZELTME GEÇTİĞİMİZ günlerde kamu kurumlarının santrallerinde dinletilen müzikleri gündeme getirmiştim. Örnek olarak da Tarım İl Müdürlüğü'nün ‘‘bir birimi’’ ni gösterip adını açıklamamıştım. Tarım İl Müdürü Muzaffer Ağar'dan zarif bir faks yazısı aldım. Ağar kendi santrallerinde bu tür müzik dinletmediklerini söylüyordu. Kurumun adını vermek bu durumda şart oldu. Menemen Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nde (dün yine aradım) hala avaz avaz ‘‘Ölürem Türkiye’’ çalıyor. Ancak bir nüans var. Enstitü, Tarım İl Müdürlüğü'ne değil, direkt Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na bağlı. Doğrusu ‘‘Enstitü’’ denilince bugüne kadar benim aklıma bilimsel çalışma yapılan yer geliyordu. Galiba yanılmışım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!