Herkes kendine göre Atatürk kurguluyor

Güncelleme Tarihi:

Herkes kendine göre Atatürk kurguluyor
Oluşturulma Tarihi: Ocak 29, 2008 00:00

Herkesin zihninde farklı bir Atatürk imajı var. Herkes işine nasıl geliyorsa, ideolojisi nasıl gerektiriyorsa öyle yorumluyor Atatürk’ü. Batı düşmanı Atatürk, komünist Atatürk, Batıcı Atatürk ve hatta İslamcı Atatürk. İyi ama bu Atatürk’lerin hangisi gerçek Atatürk’ü yansıtıyor? Türkiye’nin en üretken gazetecilerinden Taha Akyol, Doğan Kitap tarafından yayımlanan "Ama Hangi Atatürk" adlı kitabında, bu sorunun cevabını arıyor.

Attilá İlhan’ın "Hangi Atatürk" kitabından sonra neden "Ama Hangi Atatürk" diye bir kitap yazma gereği duydunuz? Sizi bu kitabı yazmaya yönelten sebepler nelerdir?

- Bu kitabı yazmanın birçok sebebi var ama merhum Attilá İlhan da vesile oldu. Onun "Hangi Atatürk" kitabı üzerine Milliyet’te bir eleştiri yazdım. İlhan’ın Atatürk’ün 20’lerdeki sözlerinden seçmeler yaparak kendine göre bir Atatürk kurguladığını belirttim. Sonra kendisiyle uzun bir telefon görüşmem oldu. Bu kitaptaki amacım merhum Attilá İlhan’ı değil, yanlış bulduğum bir metodu, yani Atatürk’ün "seçilmiş" sözlerini alarak isteğimize göre bir Atatürk kurgulama alışkanlığını eleştirmek. Bu şekilde sağcı, solcu, Batıcı, Batı düşmanı, sosyalist, liberal Atatürkler kurgulanıyor. Hatta AB’ye karşı Atatürk var, AB yanlısı Atatürk var! Bu metodu yanlış buluyorum. Doğru bulduğum metod ise şudur: Atatürk’ü tarih içinde, yaşadığı dönemin şartlarına bakarak, hangi dönemde nasıl konuşup davrandığını inceleyerek araştırmak. Kitapta yapmaya çalıştığım budur.
/images/100/0x0/55ea2416f018fbb8f86db35f

ATA’NIN DÖRT DÖNEMİ

Sizin tespitlerinize göre kaç Atatürk var? Hangi dönemlerde hangi Atatürk öne çıkıyor?


- Çok kalın çizgilerle Atatürk dört dönem yaşamıştır, konuşma ve eylemleri bu dört başlık altında toplanabilir: Bir, Osmanlı subayıdır. Libya’da, Suriye’de savaşır, kariyerini Osmanlı hiyerarşisi içinde arar. Enver Paşa gibi, Padişah’ın kızıyla evlenmek, Mütareke İstanbulu’nda Harbiye Nazırı olarak politik güç kazanmak suretiyle devleti siyaset yoluyla kurtarmak ister. 1919’da Anadolu’ya geçişinin Mayıs ayına kadar gecikmesi bundandır.

Arkasından Milli Mücadele lideri olarak çıkıyor karşımıza...

- Milli Mücadele lideri olarak Batı ile savaşıyor. İçerideki dayanağı, İslam kardeşliğini ve hilafeti kurtarma sloganıdır. Bilhassa Kürtler bu şekilde Milli Mücadele’ye kazanılır. Dışarıda ise dayanak, Bolşevik Rusya ile İslam dünyasıdır. Onun için, Ruslarla konuşurken, "Ben de Bolşevizmi benimsiyorum, zaferden sonra Sovyet tipi rejim kuracağız" anlamında sözler söyler. Bu dönemde Mustafa Kemal, kapitalizme ve emperyalizme hücum eder, İslamiyeti över. Erbakan’ın ve Doğan Avcıoğlu’nun Atatürkleri bu dönemden kurgulanmıştır.

ZAFER SONRASI DÖNEM

Sonra hangi aşama geliyor?


- Askeri zaferle Lozan arasındaki dönem... Hem Batılılaşma yoluna girilmiştir, hem Atatürk Milli Mücadele’deki iç ve dış ittifakları hálá sürdürmek istiyor. Laikliğin temelleri Lozan’dadır, hukuk laikleştirilmeden kapitülasyonlar kaldırılamazdı mesela. Lozan görüşmeleri devam ederken Atatürk İzmir İktisat Kongresi’nde yabancı sermayeye, "Gelin yatırım yapın" diye çağrı çıkarıyor. Ankara’da komünistler tutuklanıyor. Batılılara ’sizdeniz’ mesajı veriliyor. Aynı zamanda, bilhassa Musul meselesinde Kürtlerin desteğini sürdürmek için İslam faktörü sürdürülüyor. Bu amaçla hilafet devam ettiriliyor. Sonra tam Batılılaşma ve İngiltere ile ittifak siyaseti geliyor. Çetin Yetkin’in, "Türkiye’yi emperyalizme İnönü açtı, Atatürk Batı ile ittifaka karşıydı" iddiası zırvadır. Tarihi gerçeklerle ilgisiz ideolojik bir kurgudur. Atatürk’ün temel hedefi Batılılaşma idi.

İdeolog değil pragmatik

- Birini öne çıkarıp ötekini ihmal etmek bizi yanıltır. Ben bu kitabı da bu yanılgıya karşı yazdım. Mustafa Kemal asker olduğu gibi, bir diplomat, bir politikacıdır. Değişik şartlardaki değişik sorunlara farklı çözümler üretmek için farklı görüşler, siyasetler geliştirmiştir. Bunu bilmek, günümüze daha realist ve analitik bakmamızı sağlar, buna çok ihtiyacımız var. Özetle ideolog değil pragmatik Atatürk...

Ata’nın Kürt sorununa bakışı

Peki ya Kürt meselesi?

- Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk Kürtlerin desteğini İslam faktörüyle sağlamış, Kürt kimliğinden özenle bahsetmiştir. "Heyetiniz yalnız Türk değildir, yalnız Kürt, Çerkez değildir, hepsinden oluşan samimi bir İslam toplumudur" anlamında konuşmaları var. Zaferi kazanıp İzmir’e girdiğinde 10 Eylül 1922’de yayınladığı beyanname, "Büyük ve asil Türk milleti" diye başlıyor. Yeni devletin karakterine işaret eder bu sözleri, milli bir Türk devleti. Fakat Lozan sürecinde Kürt terimini kullanmaya devam edecektir. Hatta Ocak 1923’te, "Kürtlerin adları zikredilmezse sorun çıkarırlar" diye konuşur, illerin "bir tür özerk" olduğunu, Kürtlerin de bu "bir tür özerklik"ten yararlanacağını söyler. Çünkü Lord Curzon Lozan’da bu konulardan bahsetmektedir. Lozan imzalandıktan sonra 1924 Anayasası ile üniter devlet hukuken de kurulur, "Türkiye ahalisine vatandaşlık itibarıyla Türk denir" maddesi Anayasa’da yer alır. Cumhuriyet çeşitli kurucu unsurlar tarafından değil, "Türkiye ahalisi" tarafından kurulmuştur, bu da "vatandaşlık itibarıyla" Türk milletidir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!